Bir yak boynuzuyla tırmanışım başlamadan bitebilirdi!
Seyahate tek başıma başlayıp Kuveyt aktarmalı bir uçakla Nepal’e vardım. Kendi sınırlarımı bile aştığım bu yolculuk biraz zorlu. Ancak tırmanmaya başlayınca sıkıntıların yerini bolca heyecan aldı. Neredeyse ilk anda bir Tibet öküzü yani yak boynuzuyla başlamadan bitiyordu her şey...
Geçen hafta yıllardır hayallerimi süsleyen Everest’e tırmanmaya bir anda karar verip yola çıkışımı yazdım. Kondüsyon gerektiren, yüksek irtifa nedeniyle hasta edebilen bu tırmanışın Base Camp’a kadar olan bölümünü tamamlayacağımı anlatmıştım. İstanbul’dan Kuveyt aktarmalı olarak Katmandu’ya vardım. Çevrimiçi vizem vardı, ayrı bir sıraya girdim. Çabuk bitti işim ama beklemeye devam ettim. Birlikte yürüyeceğimiz arkadaşım Esra Uğurlu THY ile aktarmasız geldi. Bense iki gün boyunca uçmaktan çok bekledim. Bir yere de gidişin kolay olsun be Bahar!
Telefon hattı için sim kartı, daha yola çıkmadan Nepal’den yeni dönen bir arkadaştan almıştım. Konuşma paketini de İstanbul’dayken internet üzerinden aldığım için havaalanında telefonculara koşmadım. Esra’nın kaldığı otelin şoförü bizi havaalanından aldı. Ters ve sıkışık trafik, yüzlerce motor, çok başka bir kültür. Hoşbulduk Nepal! Esra otele, ben hostele yerleştik, kendimizi Katmandu sokaklarına attık. Baharat kokuları, motor kornaları, acayip bir kaos ve mutlu insanlar. O kadar yorulmuş, o kadar acıkmıştım ki... En sonunda Hint mutfağının eşsiz baharatlı dünyasıyla tanıştım. Dal bhat yedik. İkinci gün geç kalktım. Everest için biletlerimizi ayarladık. Base Camp tırmanışı için Lukla’ya uçak bileti, milli park ücretleri ve bir taşıyıcı için 500 dolar ödedik. Aslında eşyamızı kendimiz taşıyacaktık ama hayatımda kaç kez Everest için yola çıkacağım! Tadını çıkarmalı...
Outdoor ürün cenneti!
Sonra eksik ekipman peşine düştük. Katmandu tam bir outdoor ürün cenneti ancak markalı ürünler Türkiye ile aynı fiyatta. Nepal markalarını tanımadığımız için güvenemedik. Geri kalan her şey ‘çakma’! İyi ki kendi malzemelerimi götürmüşüm. Sokaklar hediyelik eşya dükkânlarıyla dolu. Her zaman gülümseyen insanlarla müthiş bir ülke burası. Asla kimse size ısrar etmiyor. Kalabalık ve kaosun içinde bu ülkenin bir parçası olarak dolaşabilmek harika. Seni sevdim Nepal! Üçüncü günde de alışveriş batağından çıkamadık. Kaldırım yok. Ayağımın üstünden bir şey geçecek de Everest’e gidemeyeceğim diye ödüm kopuyor. Bu arada Katmandu’daki oteller Everest’e gidenlere çok alışık. Dağa götürmediğimiz çantaları otelde bırakabiliyoruz. Döndüğümde yine bu tatlı hostelde kalacağım; 3 gece için 10 dolar ödedim. Sabah 20 yıl üst üste dünyanın en tehlikeli havaalanı seçilen Lukla’ya uçuyoruz. Everest’e bir adım...
Katmandu-Lukla yolunda
Saat 4’te kalktım. 4.30’da servis bizi aldı, şehrin içinde yolda barikatlar vardı. Katmandu Havaalanı’nda iç hatlar küçücük. Otobüse binmek gibi. 21 kişiyiz uçakta. Pervanelere öyle bir güç verildi ki kulaklarım patlayacak gibi oldu. Yemyeşil Himalayalar’ın üstünden süzülürken “Bahar bu bir rüya değil!” dedim kendi kendime. Tam inerken pilot kabini ayıran perdeyi açıverdi inişi görebildik. Uçuş korkusu olanlara göre değil pek. Müthişti, alkışladım. Havaalanına inince saçımı başımı dağıtan bir rüzgâr ve buz gibi bir hava karşıladı. Her şey iç içe, küçücük. Sherpa’mızı (taşıyıcı) bulduk. Chapati denen iki tuzsuz ekmek ve reçelli kahvaltımız geldi. Hayatımda ilk kez bir yere zeytin taşımıştım. Çıkarıp yedim, öyle güzel ki.
Sonunda Everest’e hazırız
Sırt çantam çok ağır. 10 gün kıyafetlerimizi yıkayamayacağız. Yükseklik arttıkça soğuyan havadan dolayı bol bol kıyafet aldık. Yükseklik arttıkça fiyatlar yükseliyor, o nedenle yiyecek de var çantada. 20 kiloluk yükümüze ek, kendi çantasını da taşıyan sherpa’mız keklik gibi sekiyor. Yetişmek ne mümkün! Benim vücut ham. Çantam ağır. İstediğim tempoda yürüyemeyince “Siz gidin, ben gelirim” diyorum. Zaten öyle bir yol ki kaybolma ihtimalin sıfır. Bir ara yanımızdan geçen yaklar birbirini boynuzlayınca az kalsın boynuzu yiyordum. Can havliyle kendimi düz, toprak duvara nasıl attıysam, tırmanmışım... Az kalsın yürüyüşüm başladığı gibi bitiyordu. Güldüm ama kılpayı kurtuldum aslında. Everest’e rahatlıkla tek başına gidebilirsiniz. Yalnız olduğumu gören pek çok grup “Bizimle yürü” dedi. Yalnız olmakla ilgili bir derdim yok. Anın tadını çıkarıyorum. Köylerden geçtikçe ibadette kullandıkları rengârenk boyanmış dua bloklarını çeviriyorum. Bir ara hızlanıyorum. Meğer ilk gün çok kısaymış yürüyüş. Saat 11’de bitti. Köylerde yemek ve kahvaltıyı orada yapmanız kaydıyla konaklama için ücret talep edilmiyor. Duş ve internet ücretli. Kesinlikle çantanız hafif olmalı. Kolay yolda bile bu kadar zorlandım. Asıl yol yarın. Akşama doğru yemeğimi yedikten sonra çayımı Himalaya manzarasına karşı içiyorum.
Macera köprüyle başlıyor
Erkenden kalktık ve kahvaltı sonrası yürüyüş başladı. Çantam nispeten hafif, sık sık köylerden ve asma köprülerden geçtik. Hava güneşli. Yol çok kalabalık. Köprülerin şahı Hillary Köprüsü. Girişine çıkabilmek bile çok zordu. 125 metre yüksekte, insanın dizleri titriyor. Macera burada başlıyor. Devamlı tırmanıyorsunuz. Merdivenler çık çık bitmiyor. Dinlene dinlene çıkıyorum. Çok dik. Yine gerilerde kalıyorum. 8.30’da başlayan yürüyüş 15.20’de bitiyor. Tam 7 saat. Namche Bazar uzakta göründüğünde içimde çalan şarkı ‘We Are the Champions’du (Biz şampiyonlarız). Çünkü “Namche Bazar’a ulaşan gerisini tamamlar” demişti birisi. Sherpa’mız bizi kalacağımız yere götürüyor. Konaklamak için ücret ödemeliyiz. 500’dü, pazarlıkla 250 rupi’ye düşürdük. İnternet ve elektrik ücretsiz. Yemekler güzel.
Nefes nefese kalıyorum
Sabah yürüyüşe çok isteksiz çıktım. Bugünün özelliği ‘aklimatizasyon’ yani vücudumuzu yüksek rakıma alıştırmak. Mesafe kısa ama 3.800’e çıkıp yarım saat geçirmemiz gerek. Yüksek rakımdan nefes nefese kalıyorum. Yanımdaki sandvici Himalayalar’da yiyor ve çimenlere yatıp güneşin tadını çıkarıyorum. Aşağı inerken senelerdir yaptığım kanyoning işe yarıyor. Kaldığımız yere döndüğümde adım atacak halim yok. Yine de ‘Everest Link’ satın aldım. Çünkü yarından itibaren normal hattım işe yaramayacak. Önümüzdeki hafta kaldığımız yerden asıl tırmanışımızı yazmaya devam edeceğim...