Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Bir tatlı huzur almaya gittim
Zeynep Kanra (30) bir hukuk firmasında uluslararası ilişkiler departmanı yöneticisi. Seyahat, çocukluğundan beri hayatının bir parçası. Maddi imkanları değiştikçe Türkiye ve Avrupa ona yetmemiş. "Her yer, her şey aynı olmaya başladı. Türkiye geliştikçe aradaki fark iyice azaldı. Doğu’da ne oluyor diye merak ettim."
Bu merakın sonunda kendini Uzakdoğu’yu karış karış gezerken bulmuş. "İyi ki gittim, insana ve hayata bakışım değişti. Bu ülkelerde hayat çok zor ama büyük bir iyimserlik var." Doğu’nun ve mistisizmin peşinde gittiği ülkeler arasında Tibet, Bhutan ve Nepal de var. Tibet’in coğrafyası, Nepal’in insanları, Bhutan’daki huzur etkilemiş.
BHUTAN mutlu insanlar ülkesi
á Bhutan’da dünyanın en şirin havaalanını gördüm. Küçücük, yerel mimariye uygun bir bina, arkasında muhteşem bir doğa. Zaten oraya nasıl indik hatırlamak istemiyorum. Dağlar yüzünden düşer gibi iniyor uçak. Herkes çığlık çığlığaydı.
á Bhutan, masallardaki bir ülkenin gerçekleşmiş hali gibi. Dünyadaki son huzurlu ülke diye bahsediliyor. Gerçekten de gördüğüm bütün ülkeler arasında insanları en mutlu ve huzurlu olanlar onlardı. Biraz huzur alayım, doğayla bütünleşeyim diyorsanız Bhutan’a gitmelisiniz.
á Başkent Timbu’da, Vangdi Teşçu festivaline denk geldik. Festival alanında bir tarafta halk, diğer tarafta Budist rahipler oturuyordu. Yanlarında da kırmızı kıyafetleri, yepyeni pabuçlarıyla ve olabildiğince ciddiyetiyle çocuk rahipler. Rengarenk giyinmiş halkın arasına oturdum ama polis kaldırdı.
NEPAL Denizin dibine dalmak gibi
á Nepal’den en çok aklınızda kalan ne derseniz, insanları. Sırf insanlarını tanımak için bile gidilir Nepal’e. Sizi hemen aralarına alıyorlar. Nepal’de olmak denizin dibine dalmak gibi.
á Nepal’e adım atar atmaz Dulikel bölgesine gittik. Kutsal bir yer, insanlar kurban kesmeye gidiyor. İlk dikkatimi çeken, oradaki çocuklar oldu. Aralarından yalınayak bir oğlan pazar girişinde peşime takıldı ve oradan ayrıldığımız ana kadar, birkaç saat benimle yürüdü. Hiç konuşmadık, ne para ne de başka bir şey istedi.
á Nepal’in ahşap ağırlıklı mimarisi, tapınakları çok hoşuma gitti. Tapınaklarda oynayan çocuklara bayıldım. Heykellere tırmanmışlar, aralarında saklambaç, top oynuyorlardı.
á Katmandu’da sokaklarda çalan müzikler de çok etkiledi beni. Büyülenmiş gibi gezdim. Tek başıma sokaklarda dolaşmayı çok seviyorum, Nepal’de de böyle yaptım. Beni görenler evlerinin kapısını açtı, beni misafir etti. Şunu da söylemeden geçmeyeyim, yerel birası çok güzel.
á Pokarna çok sempatik. Eskiden hippiler yaşarmış. Şimdi çok güzel oteller var. Balayına geliyorlarmış çoğunlukla.
TİBET Hemen gidin çünkü hızla Çinleşiyor
á Tibet 4 bin 800 metrede, yüksek dağların arasında, Himalayaların komşusu. Beni ilk çarpan, coğrafyası oldu. Sonra mistisizm eklendi. Her köşesine dinginlik sinmiş. O yükseklikte ilk günler sersem gibi oluyorsunuz. Çoğu kişi yükseklik hastalığına yakalanıyor. Lhasa’ya vardığımız gün, otelden çıkmayacaksınız, dediler. Gizlice çıktım ama iki adım atmamla birlikte dönmem bir oldu.
á Tibet hızla Çinleşiyor. Gidecekseniz, birbuçuk-iki sene içinde gidin, sonrasında Çin’in diğer kesimlerinden farkı kalmayacak gibi. Çinliler bir demiryolu yapmışlar, muhteşem. Tatillerde akın akın geliyorlar. Düşünsenize, bir anda biri geliyor, "Yabancısınız ama aslında bizdensiniz" diyor ve kendine benzetmeye çalışıyor. Pazar yerinde bir tarafta gayet şık takılar satılırken, hemen yanında açıkta etler satılıyor. Torba falan yok, eline alıp gidiyor millet.
á Tibet’te yerel başlıkların ve takının çok önemi var. Birçok durum için farklı başlıklar var. İlk kez adet gören kız için mesela. Değerli taşlarla işlenen başlıklar anneden kıza geçiyor ve onları kesinlikle satmıyorlar.
á Dalai Lama’nın eski sarayı Potala çok ihtişamlı bir bina. Mütevazı Lhasa içinde çok gösterişli duruyor. Güzelliği dekorasyonda ve şatafatta değil, mimarisinde ve bulunduğu konumda gizli. Çok yüksek bir noktada. Oradan günbatımını izlemek lazım. Sarayın bazı bölümlerine girmek ve fotoğraf çekmek yasak.
á Lhasa’ya uçarken Himalayaları görüyorsunuz. Meğerse bu seferlerde cam kenarına torpille oturuluyormuş.
EN SEVDİĞİ BEŞ YER
á Pekin á Katmandu á Güneydoğu Anadolu á Tibet á Hindistan
seyahatte ne okuyor
Yerel bilgi içeren kitaplar ve dergiler.
ne yiyor, ne içiyor
Yemekle arası gayet iyi. Yerel içkileri, özellikle de biraları denemeden dönmüyor.
ne giyiyor
Gittiği yerin kıyafetlerini alıp onlarla dolaşmayı seviyor.
nerede kalıyor
Şehir merkezinde, yürüyerek ulaşabileceği noktalarda olmayı seviyor.
neyle seyahat ediyor
Çok korkmasına rağmen uçak. "Hem ağlarım hem binerim" diyor.
çantasının vazgeçilmezleri
Fotoğraf makineleri, objektifler, laptop, iPod, cep telefonu.
kiminle seyahat ediyor
Tek başına seyahat ediyor.
oradan ne alıyor
Yerel aksesuvar, kıyafet ve yiyecek alıyor. Marketler ve bakkallar, değişmez alışveriş noktaları arasında.
BHUTAN mutlu insanlar ülkesi
á Bhutan’da dünyanın en şirin havaalanını gördüm. Küçücük, yerel mimariye uygun bir bina, arkasında muhteşem bir doğa. Zaten oraya nasıl indik hatırlamak istemiyorum. Dağlar yüzünden düşer gibi iniyor uçak. Herkes çığlık çığlığaydı.
á Bhutan, masallardaki bir ülkenin gerçekleşmiş hali gibi. Dünyadaki son huzurlu ülke diye bahsediliyor. Gerçekten de gördüğüm bütün ülkeler arasında insanları en mutlu ve huzurlu olanlar onlardı. Biraz huzur alayım, doğayla bütünleşeyim diyorsanız Bhutan’a gitmelisiniz.
á Başkent Timbu’da, Vangdi Teşçu festivaline denk geldik. Festival alanında bir tarafta halk, diğer tarafta Budist rahipler oturuyordu. Yanlarında da kırmızı kıyafetleri, yepyeni pabuçlarıyla ve olabildiğince ciddiyetiyle çocuk rahipler. Rengarenk giyinmiş halkın arasına oturdum ama polis kaldırdı.
NEPAL Denizin dibine dalmak gibi
á Nepal’den en çok aklınızda kalan ne derseniz, insanları. Sırf insanlarını tanımak için bile gidilir Nepal’e. Sizi hemen aralarına alıyorlar. Nepal’de olmak denizin dibine dalmak gibi.
á Nepal’e adım atar atmaz Dulikel bölgesine gittik. Kutsal bir yer, insanlar kurban kesmeye gidiyor. İlk dikkatimi çeken, oradaki çocuklar oldu. Aralarından yalınayak bir oğlan pazar girişinde peşime takıldı ve oradan ayrıldığımız ana kadar, birkaç saat benimle yürüdü. Hiç konuşmadık, ne para ne de başka bir şey istedi.
á Nepal’in ahşap ağırlıklı mimarisi, tapınakları çok hoşuma gitti. Tapınaklarda oynayan çocuklara bayıldım. Heykellere tırmanmışlar, aralarında saklambaç, top oynuyorlardı.
á Katmandu’da sokaklarda çalan müzikler de çok etkiledi beni. Büyülenmiş gibi gezdim. Tek başıma sokaklarda dolaşmayı çok seviyorum, Nepal’de de böyle yaptım. Beni görenler evlerinin kapısını açtı, beni misafir etti. Şunu da söylemeden geçmeyeyim, yerel birası çok güzel.
á Pokarna çok sempatik. Eskiden hippiler yaşarmış. Şimdi çok güzel oteller var. Balayına geliyorlarmış çoğunlukla.
TİBET Hemen gidin çünkü hızla Çinleşiyor
á Tibet 4 bin 800 metrede, yüksek dağların arasında, Himalayaların komşusu. Beni ilk çarpan, coğrafyası oldu. Sonra mistisizm eklendi. Her köşesine dinginlik sinmiş. O yükseklikte ilk günler sersem gibi oluyorsunuz. Çoğu kişi yükseklik hastalığına yakalanıyor. Lhasa’ya vardığımız gün, otelden çıkmayacaksınız, dediler. Gizlice çıktım ama iki adım atmamla birlikte dönmem bir oldu.
á Tibet hızla Çinleşiyor. Gidecekseniz, birbuçuk-iki sene içinde gidin, sonrasında Çin’in diğer kesimlerinden farkı kalmayacak gibi. Çinliler bir demiryolu yapmışlar, muhteşem. Tatillerde akın akın geliyorlar. Düşünsenize, bir anda biri geliyor, "Yabancısınız ama aslında bizdensiniz" diyor ve kendine benzetmeye çalışıyor. Pazar yerinde bir tarafta gayet şık takılar satılırken, hemen yanında açıkta etler satılıyor. Torba falan yok, eline alıp gidiyor millet.
á Tibet’te yerel başlıkların ve takının çok önemi var. Birçok durum için farklı başlıklar var. İlk kez adet gören kız için mesela. Değerli taşlarla işlenen başlıklar anneden kıza geçiyor ve onları kesinlikle satmıyorlar.
á Dalai Lama’nın eski sarayı Potala çok ihtişamlı bir bina. Mütevazı Lhasa içinde çok gösterişli duruyor. Güzelliği dekorasyonda ve şatafatta değil, mimarisinde ve bulunduğu konumda gizli. Çok yüksek bir noktada. Oradan günbatımını izlemek lazım. Sarayın bazı bölümlerine girmek ve fotoğraf çekmek yasak.
á Lhasa’ya uçarken Himalayaları görüyorsunuz. Meğerse bu seferlerde cam kenarına torpille oturuluyormuş.
EN SEVDİĞİ BEŞ YER
á Pekin á Katmandu á Güneydoğu Anadolu á Tibet á Hindistan
seyahatte ne okuyor
Yerel bilgi içeren kitaplar ve dergiler.
ne yiyor, ne içiyor
Yemekle arası gayet iyi. Yerel içkileri, özellikle de biraları denemeden dönmüyor.
ne giyiyor
Gittiği yerin kıyafetlerini alıp onlarla dolaşmayı seviyor.
nerede kalıyor
Şehir merkezinde, yürüyerek ulaşabileceği noktalarda olmayı seviyor.
neyle seyahat ediyor
Çok korkmasına rağmen uçak. "Hem ağlarım hem binerim" diyor.
çantasının vazgeçilmezleri
Fotoğraf makineleri, objektifler, laptop, iPod, cep telefonu.
kiminle seyahat ediyor
Tek başına seyahat ediyor.
oradan ne alıyor
Yerel aksesuvar, kıyafet ve yiyecek alıyor. Marketler ve bakkallar, değişmez alışveriş noktaları arasında.