Bir Sarayın Hayalinin İzinde
Melike Karakartal
Saray-ı Cedid, yani Yeni Saray... Bir zamanlar burada bütün ihtişamıyla yükselen saray kompleksi, 1365’ten 1453 yılına dek 88 yıl boyunca devletin odağı olmuş. İstanbul’un fethinden sonra ise, bir İmparatorluk haline gelen Osmanlı’nın başkenti İstanbul’a kaymış olsa da, padişahların görüş alanından çıkmamış bu güzel saray... Gerektiğinde Avrupalı misafirlerin dinlence mekanı, gerektiğinde Avrupa seferine çıkan orduların mola yeri olmuş. Padişahlar, kızlarının düğünlerini, şehzadelerinin ise sünnetlerini burada yapmış. Bugün sarayın yerinde olan ve bir iki saray duvarı kalıntısı barındıran geniş arazide durduğunuzda, rüzgarın fısıltılarına kulak verirseniz, size geçmişe dair öyküler anlatır. Bir zaman görkemli bir sarayın yükseldiği bu bomboş alanın tam ortasında durmalı, gözlerinizi kapatmalı ve hayal etmelisiniz:
3 milyon metrekarelik alan üzerine kurulu, 5 ana meydan ve çeşitli yapılardan oluşan dev bir saray... Bugün, eğer yerinde olsa Topkapı Sarayı gibi görkemli bir mekanın, Yeni Saray’ın (Saray-ı Cedid) görkemli yapılarının içinde tarihin izlerini sürüyor olacaktık fakat bu güzel sarayın yerinde kalıntılar, onun ardında uzanan geniş bir alan var.
Alabildiğine sessiz...
Vaktiyle resmi kabuller için odaların, divanhanelerin, Av Köşkü’nün, Hıdırlık Kasrı’nın, İydiyye Kasrı’nın, Yıldız Kasrı’nın, Akpınar Sarayı’nın, Çömlek Köy kasırlarının, Kum Kasrı’nın, Padişah Kasrı’nın ve Arz Odası’nın bulunduğu dev bir saray düşünün... Sarayın bulunduğu alanın bugüne ulaşabilen yapıları sırasıyla Kum Kasrı ve Hamamı, Cihannüma Kasrı, Bab-ü Sade (Saadet Kapısı), Matbaa-ı Amire ve saray mutfağı. Bir zamanlar sarayın bulunduğu alanın yanı başında sessiz sessiz akan Tunca nehrinin üzerinde bir köprü var: Fatih Köprüsü. Bu tarihi köprü, bizi sarayın ayakta kalan ve restore edilmiş en önemli yapısı Adalet Kasrı’na götürür. 1561 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında saraya eklenen üç katlı ve en üst katı kule şeklindeki bu yapı Mimar Sinan’ın ederi olduğunu öğreniyoruz. Vaktiyle Divan-ı Hümayun ve Yargıtay olarak kullanılmış. Kasrın önünde iki adet taş bulunuyor, bu taşlardan birincisi Seng-i Arz, halkın dilek ve isteklerini padişaha ulaştırılması için; ikinci taş, yani Seng-i İbret’te ise, başı kesilen suçluların kellelerinin sergilenmesi için kullanılırmış. Bina, Şerbethane katı, katipler katı, divan heyeti katı ve hükümdar katından oluşuyor; ayrıca hükümdar katında, konuşmaların duyulmasını engellemek için ses çıkartan bir şadırvan bulunuyor... Saray-ı Cedid, en görkemli zamanlarını padişah IV. Mehmet zamanlarında yaşamış. Başkent İstanbul olduğu halde padişah bu sarayda sık sık vakit geçirirmiş, hatta kızının düğününü ve şehzadelerinin düğün törenlerini burada yaptırmış.
Bugüne kadar tarihi belgeler, eski gravür ve fotoğraflardan edindiğimiz bilgilerle hayalimizde şekillendirdiğimiz Cihannüma Kasrı, Yeni Saray’ın en ihtişamlı binası. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan yedi katlı, üst katı sekiz köşeli bu muhteşem bina, 1878’de hazin bir hikayeyle yok edilmiş. 1805’ten itibaren Topçubaşı Dairesi ve cephanelik olarak kullanılan kasır, 1830’da Ruslar tarafından ordugaha dönüştürülmüş. Uzun yıllar cephanelik olarak kullanılan binayı 1878’de Rusların işgal edeceği bilgisini alan Vali Cemil Paşa, Cihannüma Kasrı içinde bulunan büyük cephanenin düşman eline geçmesini engellemek için binanın patlatılması emrini vermiş. 425 yıllık bu güzel saray, günlerce süren ve Edirne halkını tehlike içinde bırakan patlamalarla yok olmuş...
140 yıldır bu güzel kasrın yerinde sadece kasrın bahçe girişinde bulunan Bab-ü Sade (Saadet Kapısı) var. İlerleyen yıllarda güzel bir sürpriz bekliyor tüm Edirnelileri ve Türkiye’yi... Edirne gezimizin sonunda Cihannüma Kasrı’nın restorasyon, restitüsyon ve rölöve projelerinin bittiğini ve tekrar yapılacağını öğrendik!
Eski Saray’ın Öyküsü
Saray-ı Cedid’den (Yeni Saray) önce Edirne’nin fethini takiben Sultan 1. Murad, Kaleiçi bölgesinin bir kilometre kuzeydoğusuna bir saray yaptırmış ve bugün bu saray, Saray-ı Atik (Eski Saray) olarak hatırlanıyor. Bu sarayla ilgili bilgileri ise sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinden öğrenebiliyoruz. Evliya Çelebi, 1365 yılında yaptırılan bu sarayın kare biçiminde ve beş bin adım uzunluğunda olduğunu yazmış. Kanuni Sultan Süleyman Han, Macaristan seferine çıktığında bu saray ve yeniçeri odalarını yeniden imar edip 40000 yeniçeriyi ve saray hizmetinde kullanılan 3 bin iç oğlanı buraya yerleştirmiş. Saray-ı Cedid’in yapımıyla, bu saray “Eski Saray” (Saray-ı Atik) olarak anılır olmuş...