GeriSeyahat Beni çeken kaos ortamıydı esas güzelliği tapınaklarda
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Beni çeken kaos ortamıydı esas güzelliği tapınaklarda

Beni çeken kaos ortamıydı esas güzelliği tapınaklarda

Sistem mühendisi olarak HP’de çalışan Başar Bilge (38), çok küçük bütçelerle inanılması zor yolculuklara çıkan sıradışı bir gezgin. Örneğin 1200 dolarla iki ayda İran’dan başlayıp, Ortadoğu’yu geçiyor, Pakistan’dan Çin’e ulaşıyor, Sibirya’da turlayıp geri dönüyor. 22 yaşında önce Interrail’le Yunanistan, İtalya, Kuzey Avrupa ülkelerini gezdi. Sonra yüzünü Doğu’ya çevirdi. Artık tutkusu kaosun, karmaşanın hüküm sürdüğü ülkeleri gezmek. Geçtiğimiz haftalarda çatışma ve ayaklanma haberleriyle gündeme oturan Myanmar’a bundan üç sene önce gitmiş. "Budist tapınaklarına hayran kaldım" diyor.

Başar Bilge (38), Marmara Üniversitesi Elektrik Teknik Eğitim Fakültesi’nden sonra Işık Üniversitesi’nde elektronik ve bilgisayar üstüne master yapmış. Lisede okurken, okula gitmek için devamlı bir demiryolu köprüsünün üstünden geçiyormuş. "Oradan geçe geçe, trenlere bakıp, hayal kura kura gezme isteğim arttı" diyor. "Hatta bir ara sadece tren seyretmeye giderdim. Tabelalarından nereye gittiklerine bakardım. 22 yaşında, işimde çok bunaldığım bir anda istifa ettim. Hemen Interrail bileti aldım ve gezmeye başladım. Yunanistan’dan başlayıp İtalya, Almanya deyip Kuzey Avrupa’ya kadar çıktım. Sonraki dönemde 9 yıl serbest çalıştım. Her sene üç ay gezebiliyordum. Ama ekonomik krizden sonra artık düzenli bir işte çalışmak zorundayım. Ve yıllık 21 günlük izne tabiyim. Bu zamana iki ülke sığdırabiliyorum."

SAVAŞ BENİ ÇEKİYOR

Bilge’nin hayalini aslında Hindistan, Nepal gibi Doğu ülkeleri süslüyor en başından beri. "Ama önce yakın, kolay rotalarda deneyim kazanmak istedim" diyor. Doğu’nun onu çekmesinin nedeni ise doğallığı: "Türkiye’nin doğası, doğallığı hızla yok oluyor. Bu yüzden Doğu ülkeleri beni cezbediyor. Hálá bakirler. Savaş olan yerler beni çok çekiyor. Mesela Kamboçya, Laos ve Myanmar gibi karmaşanın yaşandığı ülkelere gitmeye çalışıyorum. Çünkü kitlesel turizmden uzak, en bozulmamış yerler. Gezenlerin çok azı böyle zorlu rotaları tercih ediyor. Ben çok zevk alıyorum. Eskiden biraz korkardım, şimdi alıştım. Bence en tehlikeli ülkeler Batı’dakiler. Doğu’da samimiyet var. İnsanlar Batı’daki kadar paraya odaklanmamış."

Karmaşa tutkusu Başar Bilge’yi üç sene önce Myanmar’a götürmüş. Geçtiğimiz aylarda Myanmar, Budist rahiplerin ayaklanması ve cunta rejiminin şiddet dolu müdahalesi ile dünya gündemine geldi. Üç yıl önce bu gerilimin izlerini gördüğünü söylüyor Bilge. İşte onun gözüyle dünün Burma’sı bugünün Myammar’ı...

KADINLAR GELİRSE KAYA DÜŞEBİLİRMİŞ

"Diktatörlükle yönetildiği için, çok kapalı bir ülke. Sürekli karışıklık yaşanıyor. Turistlerin sadece belli yerlere, belli rotalardan gitmesine izin veriliyor. Türkiye’den direkt vize alınmıyor. Malezya’ya gidip, oradan alıyorsunuz. Karayolu kapalı olduğu için, Malezya’dan havayolu ile Yangon’a gidiliyor. Myanmar’da turiste zaten pek sıcak bakılmıyor ve girişte üstüne para ödüyorsunuz. Ülkeye girmeden, 500 ile bin dolar arasında belli bir miktar para bozdurmak
/images/100/0x0/55ea826af018fbb8f884a159
zorundasınız. Ama bu parayı mutlaka orada harcamanız lazım. Çıkışta dolara çevirme şansınız yok.

Yangon ülkenin eski başkenti. Askeri yönetim başkenti Nay Pyi Daw’a taşımış, açıkçası kent pek etkileyici değil. Gerçek güzellikler eski başkentin yakınında. Yangon’a vardıktan sonra, sokaklarda biraz gezindim ve tren istasyonuna gidip ’Nerelere geçebilirim’ diye sordum. Zaten bir ülkeye gidince, önce havaalanı ya da tren istasyonunda oturup rotamı belirlemeye çalışırım. Yarım saat oturunca, yavaş yavaş orayı sindirmeye ve kendimi oralı gibi hissetmeye başlarım. Çevremdekilere nereye gitmem gerektiğini sorarım ve planım o anda şekillenir.

Myanmar, Budizm’in yoğun olarak yaşandığı, güzelliklerinin sergilendiği bir ülke. Dünyada sembol olmuş birçok tapınak var. Mesela Kyaikhtiyo Pagoda (Altın Kaya) bir uçurumun ucunda dengede duruyor. Dev kayanın orada iman gücüyle durduğuna inanılıyor. Üstü ince, jelatin gibi, altından bir tabakayla kaplı. Budistler ibadet için oraya gidiyor, aşağıdan yukarıya tırmanıyorlar. Sislerin içinde bir tepeye tırmanıyorsunuz, karşınıza pırıl pırıl parlayan altın kaya çıkıyor. Her an devrilecekmiş gibi duruyor. Kadınların buraya girmesi yasak. Çünkü onların dünyanın dengesini bozduğu düşünülüyor. Yani eğer yukarı çıkarlarsa kayanın da dengesini bozacaklarına inanılıyor.

İKİ HAFTA TAPINAKLARDA UYUDUM

Myanmar’ın en önemli turistik mekanları büyüleyici tapınaklar. Rahipler sohbete açık, kültürlerini anlatıyorlar. Çok zor şartlar altındalar, kimileri bataklıkta yaşıyor. Çok fakirler. Tanıştığım rahiplerin şimdi ayaklanmış olması çok üzücü, demek ki belli bir noktada canlarına tak ediyor. Myanmar seyahatim boyunca çoğu zaman tapınaklarda kaldım. Bir köşeye sıkışıp, uyumak mümkün. Doğu ülkelerinde konaklama zaten çok ucuz. Üç-dört dolara kalacak bir yer
/images/100/0x0/55ea826af018fbb8f884a15b
rahatlıkla bulabiliyorsunuz. Ülkedeki iki haftamın çoğunda tapınaklarda, uyku tulumda uyudum. O ülkenin koşullarına göre temiz ve güvenli yerlerdi.

Her Budist ülkede mutlaka sıradışı ya da "en büyük" bir Buda heykeli bulunur. Rahipler, dünyanın en büyük yatan Buda heykellerinden birinin Yangon yakınlarında olduğunu söyledi. Gittim. Hakikaten dev gibiydi, ayağının boyu bile iki metre civarında. İsmi Chauk Hat Gyi. Bu heykeli gece de görmek lazım. Her yeri aydınlatıldığı için, bambaşka, etkileyici bir atmosfer oluşuyor. Tayland sınırına yakın bölgelere gitmeyi de çok istedim, ama sınır kapalı olduğu için yollamadılar.

EŞEK ARISI KIZARTMASINI YİYEMEDİM

Myanmar’da modern teknoloji yok denecek kadar az. Geçim kaynağı tarım. Herhalde Türkiye’den en az 30-40 yıl daha geride. Ortak dil bulmak çok zor. Yine de bir-iki ortak nokta bulup, el kol işareti ile muhabbete başlıyorsunuz. Cana yakın insanlar. Yemek konusunda biraz zorluk çekiliyor. Bir keresinde trende seyahat ediyordum mesela, yanıma bir satıcı geldi. "Taze, taze" mealinde bir şeyler bağırıyordu sanırım. Elinde bir tava, içinde de kızarmış bir şeyler var. Ben de acıkmıştım, "Ne güzel, nedir bu" falan dedim. Meğerse kızarmış eşek arısıymış. Bana biraz fazla çıtır çıtır geldi. Yiyemedim. Ama kızarmış muz çok lezzetli. İki hafta boyunca bol bol yedim."

seyahatte ne okuyor

Rehber kitaplar, gittiği ülkenin İngilizce dergileri

ne yiyor ne içiyor

Acı dışında her şeyi yiyor, karışık meyve sularını seviyor

neyle seyahat ediyor

Çoğunlukla tren, yoksa otobüs

çantasının vazgeçilmezleri

Gezisinin yarım kalmasındankorktuğu için, ilaçlar

kiminle seyahat ediyor

Yalnız

oradan ne alıyor

El yapımı, otantik masklar ve çakıl taşı

En sevdiği beş yer

á Tibet á Nepal á Suriye á Sibirya á Peru
False