Son Güncelleme:
"BEN KÖYÜMDEKÄ° AÄžAÇLARDAN BÄ°R KALEM YAPTIM. SONRA YAPTIÄžIM
"BEN KÖYÃœMDEKÄ° AÄžAÇLARDAN BÄ°R KALEM YAPTIM. SONRA YAPTIÄžIM KALEMLE BÄ°R KAÄžIDA RESÄ°M ÇİZDÄ°M." RESÄ°M 1Köy karadır, en kara ÅŸehir de Ankara'dır. Köyden görünen ÅŸehir, ÅŸehirden görünen köy üzerine düşünelim. Köylüler ÅŸehirden temiz görünürler, saflık, kardeÅŸlik, cemaat, yalnızlığın olmadığı o küçük kalabalık! Oysa küçük yerlerin küçük dünyaları vardır. Küçük dünyaların çabuk büyüyen dedikoduları. Åžehir bir köylü çocuk için renktir. BaÅŸka baÅŸka adamlar, baÅŸka baÅŸka evler... Åžehir, "devlet"tir. Ankara'da vurgu ÅŸehre deÄŸil devletedir. Ankara'daki bayraklar çevredeki köylerden görülür, Sivas'taki köylerden dahi görülür. TRT'nin son saatlerinde Ä°stiklal Marşı ile göndere çekilen bayrak Ankara'dadır. O çocuklardan biri asker olur. Kıt'a Dur. Durdum, pastel boyalardan nasıl bir ÅŸehir kurdun böyle çocuk?.. Orada iÅŸte, silik, bir kadın ya da bir kız çocuÄŸu. Åžehirdeki insan. Küçülmüşüz. Hayır, o ÅŸehirlerin mutlu bireyi. BaÅŸka resimlerde ÅŸehirlerin ıssızlığı, insansızlığı burada yok. Ä°ÅŸte orda çizgi bacaklarıyla bir kadın ya da bir kız çocuÄŸu duruyor. Kapkara olana en uzak, sarıların içinde, resmin en aydınlık yerinde. Çocukların hayallerinden beylik satırlar uyduran bir yazarım ben. Bütün çizdiÄŸim yazılar çarpık! RESÄ°M 2Burası "köy" iÅŸte diyor. Anlamayana söyleyelim baÅŸtan. Ben kırmızı akan derelerin, sarıda al açan çiçeklerin hakkını yemedim, yiyeceklere de ÅŸimdiden söyleyeyim 'köy' iÅŸte bu çizdiÄŸim. DoÄŸanın doÄŸru- kesin çizgileri yoktur. Sınırları, belirlenmiÅŸlikleri yoktur. Ama köylerin var. En çok mavi boyası vardı. Köyü maviye boyadı. AÄŸaçların, derenin, tarlaların yanındadır köy. Ä°neklerin, koyunların, tavukların sonra kurdun ve kuÅŸun yanındadır. Ä°nsanın, en insani rollerinin, iÄŸrençliÄŸin ve saflığın yanındadır. Åžehir beÅŸerîdir her ÅŸeyden önce. KurulmuÅŸtur. Köyler sanki hep orada -göçmen köylerinin dışında- bir çekirdekten dışarı saçılır gibidir evler. Evlerin yerini dozerler deÄŸil tepeler, sular ve rüzgar belirler orada. Ä°nsanı içindeki güdülerin belirlediÄŸi gibi. Kabalık adına yapılan her ÅŸey neden "hödük"lük, yani köylülükle adlandırılır. Åžehir konusunda en bilindik etimoloji: medine-medeniyet, civitas-civilisation. DoÄŸaya raÄŸmen özgürleÅŸen insan peki neden arsızlaşır birdenbire? RESÄ°M 3Åžehre gidince neden "doÄŸru"lanır çizgiler birdenbire. YeÅŸil yeÅŸildir, kırmızı kırmızı. "DoÄŸrular" ÅŸehirdeki evlerin içindedir. "Düzgün" insanlar düz çizgiler içinde yaÅŸarlar. Köylünün ÅŸehirde bıraktığı her ÅŸey içinde insanlığı da yok mu biraz? Hani o ünlü deneyde, camekanın arkasındaki adamın, önlerindeki düğmeyi çevirdikçe acı çektiÄŸi söylenen deneklerden, çevir emrine en çok direneni, en az okuyan deÄŸil midir? Denekleri en cahili, en merhametlisi, en 'insanı'... Åžehirliler dikdörtgenler içinde yaÅŸar elbette. Dik açılıdır yollarımız. Ve Ankara'nın bütün açılarının toplamı Çankaya'nın râkımına eÅŸittir! RESÄ°M 4Ä°ÅŸte budur fark! Köylerin evleri tek katlıdır, ÅŸehirlerinki çok katlı. Kapıcıları düşünün bir, kırk haneli köylerden ÅŸehre gelip, kırk daireli apartmanların yere en yakın, hatta yerin altında oturan sakinlerini. Yazları köylerine gittiÄŸinde kahvehanede otururken yüzündeki maÄŸrur ifade: "Ben bir köye bakan adamım": köye geri dönse muhtarlığa aday olacak. Köyde evlerle gökyüzü aynı renktedir. Åžehirde evlerin çatılarıyla gökyüzü aynı renktedir. Çatılar zaten göğün içindeler. Köyde kaybolmaz insan. Mekanların hacmi almaz onu içine. Evin yanında ev kadar, kapılardan boynunu eÄŸer geçersin. Uzak yoktur: Haticelerden Mehmetlere beÅŸ dakikada gidersin. Ve evlerin bittiÄŸi yerde aÄŸaçlar baÅŸlar... Kim görmüş ki bir dağın yamacındaki köyden bakınca ÅŸehirde yaÅŸayan insanları, bu çocuklar görsün. Åžehir büyük; insan küçük. Cami büyük; insan küçük. Devlet büyük; insan küçük. Deve-cüce oynanmaz ki ÅŸehirde: insan hep cüce! RESÄ°M 5Köyde yollar evlerden gider, ÅŸehirde evlere yollardan gidilir. Åžehir dediÄŸin, arabadır iÅŸte, çokça asfalttır. Köy dediÄŸin mutlu çocuklardır. Bu dediÄŸin yalandır besbelli. Anneler ve babalar, vakitsiz gelen çocuklar... Åžehir beÅŸerî bir kurum olarak içindekilere de bedenlerini denetlemeyi öğretir. DoÄŸuracağı zamanı bilir ÅŸehirli. ÖleceÄŸi zamanı bilmez; unutur ölümü. Göğe ait bir ÅŸeydir ÅŸehir. Üç boyutludur. Ne varsa içinde göğe yükselir. Ä°nsanlar merdivenleri, arabalar yokuÅŸları tırmanır. Tırmanacaksın, tırnaklarını geçirip yaÅŸama! ÇocukluÄŸunda bir kez olsun aÄŸaca çıkmamış adamlar, nasıl bilir ayaklarını nereye koyacaklarını, nereden tutacaklarını? Åžehir öğretir adama. Åžehir çalışır sürekli, köyde güneÅŸ doÄŸar ve batar; Türklerin köylüleri de çalışkandır ama... Sarı, en çok sarıdır köyler: buÄŸday tarlaları! Hasat biter, ot kesilir hayvanlara, biri gelir yakar tarlayı... Çıtır çıtır çıtır... Börtü böcek yanıyor. Åžehrin uzaktan gelen sesine ne kadar çok benziyor! RESÄ°M 6Yol ve nehir. En çok çizilen kır resmi daÄŸlar, nehir, köprü ve aÄŸaç. Kırdaki kadın köylü deÄŸil ama. Sarı saçlı, kırmızı dudaklı. Uzun eteÄŸi ve sakladığı elleriyle bir Pazar günü oraya pikniÄŸe gitmiÅŸ bir ÅŸehirli mi o?.. Pazar günü neden ÅŸehirden "kaçar" insanlar. Evler kadar aÄŸaçlar da düzenlidir ama korkunun yeridir ÅŸehir. Åžehir kaçılacak bir ÅŸey, kırlar kaçanları kucaklayacak: "Ama bu eteÄŸimle topraÄŸa oturamam ki!" Nehirdeki köprü, yoldaki araba... HerÅŸeyin ÅŸehirde ve kırda bire bir karşılığı var? Bu resmin sahibi Eylül; ÅŸehirden gelmiÅŸ köye, ÅŸehrin çizgileriyle çiziyor kırı. Nehir/yolun arasından aktığı sivri daÄŸlar arasındaki simetri ve aÄŸacın yukarıya geniÅŸleyen dalları ve aÄŸacın yere doÄŸru geniÅŸleyen gövdesi. Oysa doÄŸada simetri yoktur. Her ÅŸeyde simetri vardır diyor ÅŸehir! Öğreniyoruz, gözlerimiz öğreniyor, ellerimiz çiziyor. RESÄ°M 7Simetri ÅŸehirdedir. Her yolun bir karşılığı vardır. Her cadde bir diÄŸeriyle paraleldir. 'Dört yolda inecek var', "yol aÄŸzında inecek var"... Pencereler de arabalar gibi arka arkaya, insanlar da arabalar gibi arka arkaya. Gidenler bir daha geçer, otobüsler, trenler, insanlar aynı gün içinde aynı yollardan geçer. Aynı suda ikinci defa yıkanamazsın ama aynı otobüse binersin. KavÅŸaklarda karşıdan karşıya geçen insanlar dik bir çizgi bırakır arkalarına. Çabuk geç, çabuk git. Bulvarlar da böyle açılır. Åžehir yıkılır. Ve elbette köy çocuklarıdır köprüleri nehrin en geniÅŸ yerine yapanlar... Hakan KAYNAR- 21 Åžubat 2001, ÇarÅŸamba Â