GeriSeyahat Başka bir gözle gittim ‘Bal Adası Malta’ya
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Başka bir gözle gittim ‘Bal Adası Malta’ya

Başka bir gözle gittim ‘Bal Adası Malta’ya

Tarih boyunca yaşanan en kanlı ve şiddetli savaşlardan biri olarak gösterilir Malta Kuşatması... Osmanlı, kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmış, ‘Yenilmez Türkler’ algısı ortadan kalkmış. İşte tüm bunları bilerek, okuyarak gezdim Malta’yı...

Latince ‘Miel’ veya Arnavutça ‘Mjalta’, ‘Bal’ anlamına geliyor bir ihtimal Malta kelimesinin kökeni. ‘Apis Mellifera Ruttneri’, dünyanın en lezzetli ve zengin balını yapan kara arıları. Bu arılar ‘Malta Arısı’ ve bu meşhur ‘Malta Balı’nı, Malta’nın 1.000 çeşide ulaşan bitki örtüsünden imal ediyorlar. Dünyanın en çalışkan arıları, 24 saat bal yapıyor özel çömleklerine.

Malta’nın insanı da çalışkanmış arıları gibi zaar ki kalelerini iyi örmüşler ve Sultan Süleyman’ın ordularına dört ay dayanmışlar. Aslında Süleyman çok uzak olduğu gerekçesiyle pek bu savaşı istememiş ancak kızı Mihrimah Sultan’ın 107 yaşındaki sütannesinin de içinde bulunduğu hacca giden gemiyi Maltalılar kaçırınca, Mihrimah’ın, “Tonton babacığım, lütfen sütannemi geri getir” lafları üzerine, “Bu edepsiz eşekarılarını Malta kovanlarından çıkartıp yeryüzündeki mevcudiyetlerine son vereceğim” diyerek seferi başlatmış. Ancak büyük bir hata yaparak iki komutan tayin etmiş. Kızılahmedlü Mustafa Paşa kara ordularına, Piyale Paşa ise deniz kuvvetlerine kumanda etmişler ama her ikisine de ‘Turgut Reis’i beklemeleri’ tembihini de vermiş.

“Turgut Reis, Malta Adası’nın her ahvaline vâkıf ve şuuru ziyadedir. Taarruz yerlerini, muhasarayı o bilir. Zinhar ona muhalefet olunmaya...” Mustafa Paşa ve Piyale Paşa bu fermandan pek memnun kalmamışlar, komplekslenmişler ve maalesef altı gün geç kalan Turgut Reis’i beklemeden yanlış saldırılar ile muhasarayı başlatmışlar.

Başka bir gözle gittim ‘Bal Adası Malta’ya

Turgut Reis’in gelmesiyle St. Elmo Kalesi alınmış ama siper ve hendekleri dolaştığı bir anda Turgut Reis’in yanağına bir şarapnel isabet etmiş ve ak sakal anında kızıla boyanmış. Birkaç gün sonra da Kuran okuyan yoldaşları arasında göçmüş gitmiş. Ne kadar tuhaf bu tarih, eğer altı gün geç gelmeseydi, eğer şehit düşmeseydi şu an dünya siyasi coğrafyası başka olabilirdi.

GEMİLER HİÇ GERİ GELMEMİŞ

Rodos’ta gençliğinde affettiği şövalyeler ve bilhassa Jean Parisot De La Valette -ki sonradan yeni kurulacak Valletta şehrine adı verilecektir- yıllar sonra gene Süleyman’ın karşısında. Geçen ‘Rodos’ yazımda şövalyelerin affından ve adadan ayrılmalarına izin verilmesinden bahsetmiştim. Adadan ayrılan şövalyelerin tüm gemileri yandığı için Süleyman’dan gemileri ödünç alırlar. Her ne kadar danışmanları “Sultanım ‘kefere’nin sözüne güven olmaz, gemilerimizi geri yollamazlar” dedilerse de, Süleyman, şövalyelerin üstad-ı azamları yaşlı ‘Villiers de I’Isle-Adam’ı kastederek, “Koskoca beyaz sakallı adam yalan mı söyleyecek” demiş ve ödünç gemiler vermiş ama ‘lala’lardan tavsiyeler üzerine tedbir olarak karşılığında da genç şövalyeleri rehin almış. Gelgelelim ‘Koskoca beyaz sakallı adam’ yalan söylemiş, gemiler hiçbir zaman geri gelmemiş ve rehinelerin de cezaları ibret-i âlem için öylesine korkunç olmuş ki, detayları burada yazamayacağım.

BÜYÜK KUŞATMA

Şövalyeler 1522’de ayrılmalarına izin verilen Rodos’u bir gün geri almak hayaliyle yıllarca yanıp tutuşmuşlar. Sultan Süleyman’sa “Rodos’ta, hepsi avcunun içindeyken ayrılmalarına izin verdiği için çok pişman olmuş” derler.

‘Büyük Kuşatma’ tüm Avrupa’da çok yankı yapmış ve Türklerin başarısızlığı psikolojik ‘Yenilmez Türkler’ algısını ortadan kaldırmış. Tüm bunları iyi okuyup araştırarak, başka bir gözle gittim Malta’ya. ‘Büyük Kuşatma’, dünya tarihinin en büyük kuşatması olarak anılıyor. 19 Mayıs-8 Eylül 1565’te, tam 4.5 ay sürmüş...

BU ADADA NE YAPILIR?

Başka bir gözle gittim ‘Bal Adası Malta’ya

Anahtarını bizzat konsolosumuzun getirdiği Türk mezarlığına girdik ve dualarımızı okuduk. 1565’te takribi 40 bin askerin çıktığı seferden sadece 10 bin asker dönmüş İstanbul’a. Savaştan kaldığı tahmin edilen bir mezar taşı var. Mezarların çoğu sonraki dönemlere ait. Turgut Reis’in toplarını yerleştirdiği ve şehit olduğu, şimdilerde modern yapılarıyla çok çirkin görünen Dragut Point (Dragut Noktası ya da Turgut Reis Noktası).

Grand Master Sarayı taç giyme salonunda, duvarların üst kısımlarındaki tablolar ile ‘Büyük Kuşatma’nın tüm hikâyesi anlatılıyor.

Adada, at arabası ile kısa bir tur atabilirsiniz. Bir kafede oturup tatlı ‘Frenk İnciri’ şurubunu çok soğuk olması şartı ile tadabilirsiniz. Adanın yemekleri hakkında fazla bir şey yazamayacağım. Tavşan yahnileri ile biraz övünseler de Italyan arkadaşım Ugo’nun deyişi ile, “I Turchi non possono mangiare male” (Türkler kötü yemek yiyemezler)...

False