GeriSeyahat Bahçesaray’da şenlik zamanı
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bahçesaray’da şenlik zamanı

Bahçesaray’da şenlik zamanı

Bahçesaray, sarp dağlarla kuşatılmış bir ceviz bahçesi. Geçmişte yolu 8 ay kapalıydı. Bu sayede geleneksel dokusu bozulmadı. Kahvesinde satranç oynanıyor, çayında rafting yapılıyor. Şairiyle gurur duyan ilçe, bu hafta sonunda Feqiye Teyran’ı iki günlük festivalle anacak.

Sevgili arkadaşım Nurdan Şahin “Bahçesaray’a gitmeliyiz” diye ısrar etmeseydi ben, ilk kez geldiğim Van’da; kaleyi, Ahtamar Kilisesi’ni, Muradiye Şelaleleri’ni, Yedi Kiliseleri, Hoşap Kalesi’ni, Çavuştepe’yi, Kanispi’yi görüp dönerdim. Çok da mutlu olurdum.
Geçen pazar Van’da şiddetli yağmurlu gecenin ardından pırıl pırıl bir sabaha uyandık. İki günde gitmedik yer kalmamıştı. Sıra Bahçesaray’daydı.

AYY TIPKI İSVİÇRE ALPLERİ
 
Dağları yararak gidiyoruz. Virajlı yolların kenarı sapsarı katırtırnağı ve mor çiçek dolu. Bazı bölgelerde o kadar yoğun ki, sanki o renkte halı serilmiş. Üstümüzdeki dağların tepesi kar kaplı. Birkaç kilometre sonra kar yol kenarında. Sanki beş dakikada mevsim değişti. Müziğe hiç ara vermiyoruz. Hüzünlü bir erkek sesi söylüyor. “Abla bu Mehmet Atlı” diyor şoförümüz. “Öksüz bir kızın kaçakçılık yaparak kardeşine bakması anlatılıyor. Birgün yine evden çıkıyor ve sınırdan dönerken atlı bir gelin görüyor. Yoluna devam ediyor. Evine vardığında kardeşinin işte o küçücük gelin olduğunu öğreniyor...”
Dağlar o kadar güzel ki... Geç kalmasak yolda arada bir durup doyasıya seyretmek, temiz havayı içimize çekmek istiyoruz. Yol boyunca dağlarla ilgili Türkçe ve Kürtçe en az 6 türkü dinlediğimi fark ediyorum. Aslında şaşırmamak gerekir. Bu insanların hayatında o kadar çok dağ var ki. Dağa çıkılır, inilir, piknik yapılır, halay çekilir, uçurtma uçurulur, dağa kaçılır, kaçırılır. Dağda türkü söylenir. Dağlar bundan sonra herkesin türkü söyleyip eğlendiği yerler olsun...
Sanki kış ortasında, güneşli bir gündeyiz. “Ayy burası tıpkı İsviçre Alpleri” diyenlere “hah öyle işte” dediğimiz durum yani.
Bu şarkı yaktı içimi. Adını çıkaramadım ama müziği biliyorum. Serap Sönmez, Rinde’yi söylüyor. Nasıl söylemek bu, muhteşem!
Solumuzda buz göllerini farkediyoruz. Buz gölleri dünyada çok az yerde var. Birkaçı Bahçesaray yolunda. Baharı böyleyse kışı nasıl buraların? Ve işte bu yolculuğun en güzel, en ürkütücü kısmı şimdi başlıyor: 3200 metreden aşağı iniyoruz. İnanılmaz keskin virajlar. Korkumdan bakamıyorum, hatta çığlık atıyorum. Arada gözlerimi açınca karşıdan bir otomobilin gelmemesine dua ediyorum ve geliyor! Küçük bir cepte, aracın geçmesini bekliyoruz. Her virajda bir tekerlek dışarda sanki. Marmaris - Datça arası çok dar ve virajlıdır ama bunu gördükten sonra bana o yol otoban gibi geliyor. Sağımız tamamen uçurum. Son bin metreye yaklaşınca hem alıştım hem de vardık hissiyle biraz sakinledim.

MAĞARADAN ÇIKAN DERE

O da ne? Büyük bir grup bize el sallıyor. Bahçesaraylı AKP Van Milletvekili Gülşen Orhan, bizi karşılıyor. İki büyük kapta yoğurt ve pide. Elleriyle ikram ediyor.
Tok olsak da zarafetin karşılığını veriyoruz. Hem de hiç zorlanmadan. Hep birlikte Bahçesaray (Mukus) Çayı’nn çıktığı mağaraya, suyun kaynağına gidiyoruz. Manzara müthiş. Berrak ve buz gibi suya eğilip avucumuzla doyasıya içiyoruz.
Bahçesaray’ın etrafı tamamen dağlarla çevrili. Geniş düzlüğü olmayan çok farklı bir coğrafya. Mağaradan sonra dere kenarında oturuyoruz ve çay içip sohbet ediyoruz. Gülşen Hanım, ilçede dört dönem belediye başkanlığı yapmış babasıyla tanıştırıyor. Çok espirili, keyifli. Naci Bey, yıllarca ilçeyi kent merkezine bağlayan yolun yapılması için ne kadar uğraştıklarını anlatıyor.
1996’ya kadar ilçenin tüm yolları 6 ay tamamen kapalı kalırmış. En az kar yağan yolundan Van‘a gitmek isterseniz yol 5 saat sürermiş. Kar, kış aylarında en az 6 metre olurmuş. Ve Bahçesaraylılar “8 ay Allah’a, 4 ay devlete emanetiz” dermiş. Kızaklarla hastahaneye yetiştirilmeye çalışılan yolda doğumda ölen nice kadın varmış. Mayısta bahar gelince yollar açılır ama bu kez dizboyu çamur olurmuş. Yolu, Gülşen Hanım milletvekili olduktan 2 yıl sonra 2009’da Başbakan’ın desteğiyle yaptırmış.

SATRANÇ SIRRI

Muhammet ile sohbet ediyoruz. Ona Bahçesaray’da yaşayanları, gençleri soruyorum. Diyor ki “Aylarca köylüler ilçe merkezine, ilçedekiler kente ulaşamıyordu. Bir nevi açık cezaevi. Bu halkı birbirine yakınlaştırdı. İnsanlar soyisimleriyle değil babalarının ismiyle tanınır. Büyük bir aile gibiyiz. Kışın sıkılanlar satrancı keşfetti. Kış boyu her köşede satranç oynanır, en önemli eğlence kaynağımızdır.”
Satranç gibi bir zeka oyununu her yerde, herkesin oynaması çok hoşuma gitti.
Bahçesaray’da arıcılık ve cevizcilik çok önemli. Öyle ki Türkiye’nin ceviz üretiminin yüzde 3’ü buradan. Kıvrak zekada, satranç ustalığında bal ve cevizin etkisi olmalı.
İlçe Naci Orhan’ın belediye başkanlığı döneminde Uğur Dündar‘ın TV’deki Hodri Meydan programına katılmasıyla tanınmaya başlar. O programda Naci Bey o kadar espirili, hazır cevap ve hoş sohbettir ki herkese kendinden ve ilçesinden çok söz ettirmeyi başarır.
Gülşen Orhan’ın Bahçesaray’dan milletvekili çıkması o kadar önemli ki...
Genel olarak kadınlara sosyal haklarını, kızlarına okuma iznini vermeyen bu ilçe, kadın milletvekili çıkardı ve bağrına bastı. İlçe de hızlı bir değişim içine girmiş. Orhan sayesinde kız yurtları yapılmış, kızların okuma oranı 10 kat artmış. İlçe toplamında 20 öğretmen varken yeni yapılan okullarla birlikte ilçede 200’ü aşkın öğretmen hizmet veriyormuş.
Gülşen Hanım’la birlikte Kaymakam Orhan Bey’in de katkılarıyla yapılan Fegiye Tayran Festivali, Bahçesaray’ın tanıtımında çok önemli olmuş.
Gülşen Hanım bizi 15 Haziran’da başlayacak 4. Fegiye Teyran Festivali’ne davet etti. Ne kadar çok gitmek isterim.
Siz benim korkularımı boşverin, o yolda kaza olmaz. O kadar yavaş gidiliyor ki... Ama abartıp kışın gitmeye kalkmayın.

Satrançlı, sempozyumlu, konserli festival

Kuşların Bilgesi, klasik Kürt edebiyatının doğa ve aşk şiirleriyle ünlü ozanı Feqiye Teyran (1590-1660), Hakkari’de doğmuş. Hayatının büyük bölümünü Bahçesaray’da geçirmiş. Türbesi ilçede. Teyran, bir Kürt Ermeni’nin oğlu. Üç yıl önce ölen Ermeni besteci Aram Tigran, “Ay Dilbere” gibi bir çok şiirini bestelemiş. Bahçesaray’daki festivalde, Teyran’ın şiirleri okunuyor, bunlardan bestelenen eserler söyleniyor. Festival bu yıl 15 Haziran’da Fegiye Teyran’ın türbesini ziyaretle başlıyor. Daha sonra Kadın Sığınma Merkezi’nde sinema salonu açılışı yapılacak. Rafting turnuvası düzenlenecek. Ücretsiz yemek dağıtılacak. Akşam yerel sanatçılar konser verecek. 16 Haziran’da Fegiye Teyran Sempozyumu ve satranç turnuvası yapılacak.

Barış sürecinin coşkusu hayatın her alanına yansımış

Van’da telesiyejle Artos Dağı’na çıktık. ”Gençlik Festivali” törenleri başlamak üzereydi. Muhteşem bir görüntü: Uçurtmalar uçuyor, barışın bu topraklar için önemi anlatılıyor, halaylar çekiliyor.
Ben durabilir miyim, hemen Gülsen Hanım’ın yanına gelerek halay ekibine katıldım.
Gülşen Orhan iki dönemdir AKP Bahçesaray milletvekili. Arkadaşım Nurdan‘ın yakın dostu. Samambe de oynadıktan sonra Artos’u gençlere bıraktık, aşağı inmeye başladık. Gülşen Hanım ayrılırken “Bahçesaray’da görüşmek üzere“ dediğinde ne kadar mutlu oldum anlatamam.

TÜM PROTOKOL ÇATAK FESTİVALİNDE

Vali başta olmak üzere tüm protokol Çatak Festivali’ne gidiyor. Bizim de yolumuz tabii ki Çatak. Hava giderek daha da ısınıyor. Grup olarak keyfimiz çok yerinde. Barış sürecinin yarattığı mutluluk, coşku o kadar farkediliyor ki.
Yolda Şivan Perver, Ahmet Kaya, Aynur Doğan dinliyoruz. Bu sesleri burada dinlemek başka bir keyif.
Çatak Festivali’ne yaklaştığımızı biliyoruz ama araçların ilerlemeleri imkansız. O kadar büyük bir kalabalık ve coşku var ki. Biz de hemen araçtan inip Knispi’ye doğru yürümeye başladık. Bir başka dostumuz, bize bu kadar ilgiyi, coşkuyu ilk kez gördüğünü söylüyor. Bunu barış ortamına bağlıyor.
Çocuklar gibiyiz. İyice havaya girmiş durumdayız. Açıkta satılan her şeyi tadıyoruz. Seçim yapmak zor. 8 çeşit otlu peynir arasından ikisini seçiyoruz. Otlu peynirin özelliği çiğ sütten yapılması ve otların dağdan toplanması. Bu nedenle biraz tuzlu ama çok leziz.

HANGİSİ GÜZEL

Sıra bal tadımına gelince, TEGV birim sorumlusu Gülay Hanım ailesinin bizim için yemek hazırladığını, artık gitmemiz gerektiğini söylüyor. 10 dakika sonra oradayız. Ev Çatak’da iki nehrin çattığı yerde.
İnsanları mı guzel yemekler mi, ev mi evsahipliği mi, yoksa barış havası mı? Muhtemelen hepsi. Başta alabalık, nefis yemekler yiyoruz. Gülşen Hanım’ın kuzeni “Acele edin, Bahçesaray’ı gündüz gözüyle görmelisiniz” diyor. Hiçbir güzellikten vazgeçmek istemiyoruz. Orada da bizi birçok güzelliğin beklediğinden eminiz...

False