Ezgi BAŞARAN ebasaran@hurriyet.com.tr
Son Güncelleme:
Avrupa’da iki büyük başkent var Biri LONDRA diğeri İSTANBUL
Alfred Herrhausen Society ve London School of Economics 2005’ten beri her sene, geleceğin en önemli merkezleri olacağını düşündükleri büyük şehirlerde Urban Age adlı bir konferans düzenliyor, bu şehirde yaşayanlar tarafından sunulan en iyi şehir projesine 100 bin dolar ödül veriyorlar. Şimdiye dek Londra, New York, Şanghay, Bombay, Berlin, Johannesburg, Mexico City ve Sao Paolo’ya gittiler. Bu yılki şehir İstanbul.
Urban Age Konferansları dünyanın farklı yerlerinden şehir planlamacılarını, yerel yönetimleri bir araya getirerek o şehrin sorunları için çözüm önerileri sunuyor. Deutsche Bank’a ve bağlı Alfred Herrhausen Society’nin başkanı Wolfgang Nowak’la İstanbul’u ve geleceğin şehirlerini konuştuk.
Urban Age konferanslarını yapacağınız şehirleri neye göre belirliyorsunuz?
-Bir mega-şehir olmalı. Ticaretin, aklın, bilginin merkezi olmalı. Ve içinde yaşayanlara ilham verebilmeli. Konferanslara New York’la başladık, birçoklarına göre dünyanın başkenti. Sonra Şanghay geldi, Çin’in gerçek başkenti. Ya da örneğin Johannesburg... Afrika’nın ticaret merkezi.
Bu senenin yıldızı İstanbul nedir peki?
-Bana göre Avrupa’nın sadece iki önemli merkezi var. İki büyük başkent, iki büyük şehir. Biri Londra, biri de İstanbul.
Ooo gerçekten mi? Paris? Roma? Berlin?
-Kendi şehrim olmasına rağmen çok üzülerek söylüyorum ki Berlin, Avrupa’nın başkenti olma şansını kaybetti. Çünkü duvarın yıkılışından sonra bir ticaret merkezi olmayı başaramadı. Kötü yönetildi ve fırsatları değerlendiremedi. Roma ve Paris’e gelince; onlar da romantik birer rüya şehri olarak kaldılar. Herkesin Paris’te yaşama, kafelerde oturup ressamlarla karşılaşma hayali var ama hayaller bir şehri güçlü yapmaya yetmiyor işte.
İstanbul niye güçlü?
-Bütün köşeleri birleştirebiliyor da ondan. Arap ülkelerini, Kafkasları, Avrupa’yı İstanbul’da bulabilirsiniz. Yeni fikirlerin doğmasına zemin hazırlıyor, yaratma şevki veriyor. Ticari gücünün yanında ruhu var. Eğer dünyanın nereye aktığını görmek, gelecekle ilgili fikir sahibi olmak istiyorsanız İstanbul’a gidin, Londra’ya, Şanghay’a gidin. İstanbul’u çok önemsemeniz gerekiyor, başkent olmayabilir ama ülkenizin kalbi orası. İstanbul düşerse Türkiye düşer.
Peki sizce bir Ortadoğu şehri mi, Avrupa şehri mi?
-İkisi de. Örneğin gelecekte Alman şehirlerinin çoğu önemini iyiden iyiye yitirecek ancak İstanbul gibi birçok kültürün buluşma noktası olan bir şehir geleceğin şehri olabilir. Afrika dışında dünyanın neredeyse tamamı İstanbul’da buluşacak ilerleyen yıllarda.
İstanbul’la ilgili bütün şikâyetlerimi unutasım geldi bir anda...
-Hayır unutma, diğer bütün mega şehirler gibi çok büyük sorunları da var İstanbul’un, farkındayım. Kontrol edilemeyen göç, otomobil hırsından doğan feci trafik. Bu sorunları elemek için iyi yöneticilere ihtiyaç var. Bu mega şehirleri refaha kavuşturacak kişiler ilerde dünyanın liderleri olacak bana göre. Başbakan Erdoğan’ın başbakan olmasında İstanbul’u iyi yönetmiş olmasının çok büyük etkisi var. Bu bir gelenek haline gelecek. Belediye başkanları ulusların başına geçecek. Sao Paolo ve Mexico City o yolda ilerliyor mesela. Bakın, Barack Obama ABD’nin ilk metropol başkanı. Oylarını çok kültürlü, açık görüşlü, liberal şehir insanından aldı.
İSTANBUL BİTMEZ, ONDA SAVAŞÇI RUHU VAR
Bugüne kadar yaptığınız Urban Age konferansları o şehirlerde neleri değiştirdi, biz ne umalım İstanbul için?
-Konferans sonucunda Şanghay’ın yönetim şeklinde iyi yönde değişiklikler yapıldı. Başkan gücünü delege etmeye başladı. Sao Paolo’da suç oranının azaltılması için projeler devreye sokuldu. Mexico City’ye sizdeki metrobüsler gibi bir uygulama getirildi. İstanbul için tartışılacak önemli konular; yeni ulaşım yöntemleri, hava kirliliği ve tarihi mirasın modern yaşama ne kadar ve nasıl dahil edilmesi gerektiği. Bir de Urban Age network’üne dahil olduktan sonra yerel yönetimleriniz istediği her an dünyanın başka yerindeki bir uzmandan yardım isteyebilecek.
İstanbul çok canımızı sıktığında “Bitti bu şehir ya, kaldırmıyor artık” diyoruz. Bir şehir gerçekten biter mi?
-6’ncı yüzyılda antik Roma’ya göç eden Almanlar, şehri bitirmişti! Ama İstanbul’u bitiremezsiniz, korkmayın. Haçlı Seferleri’ni, onca işgali, yıkımı aşmış 3 bin yıllık bir şehirden söz ediyoruz. Ayakta kalmanın sanatını icra ediyor İstanbul. Savaşçı! Öyle bir özelliği var. Hayır, bitmez ama hayat kalitesi düşebilir elbette.
Şu anda İstanbul için önerilen birçok şehir planlama projesi mahkemelik... Buna ne diyorsunuz?
-Söz konusu projelerin detayını bilmiyorum ama uzun yıllar hükümet için çalıştığım için şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir şehri bir STK’nın mantığıyla yönetemezsiniz. Her yer yeşil olsun, herkes mutlu olsun, çocuklar hep gülsün, şehir cennet olsun diye bir şey yok. Yerel yönetimlerin başka, uzun vadeli planları vardır.
En sıcak konulardan biri şehrin çeşitli bölgelerinin, mesela Sulukule’nin, mutenalaştırılması. Halk bizi yerimizden ediyorlar diye karşı çıkıyor...
-Mutenalaştırmaya hiç karşı değilim. Örneğin Vancouver’da Gas Bölgesi diye bir yer var. Şehrin tarihi bölümünde ama uyuşturucu kaçakçıları kol geziyor, şehri bölen bir duvar gibi duruyordu. Önce her mahalleye polis diktiler, sonra da ailelerin orada yaşamasını teşvik ettiler. Sonuç çok başarılıydı. Kimse yerinden edilsin demiyorum ama bir bölge öyle değiştirilir ki oraya farklı gelir gruplarından kimseler de yerleşebilir.
DÜNYANIN YÜZDE 75'İ ŞEHİRDE YAŞAYACAK
Sizin ideal şehriniz nasıl bir yer?
-Benim ideal şehrimde gettolar yok. Zengin ve fakirin buluşabileceği, birbirine değebileceği, dinin ve etnik kökenin bir anlam ifade etmediği kamusal alanlar var. Hollanda’nın altın dönemini yaşadığı yüzyılda Hollanda şehirleri böyleydi örneğin. Katolikler, Museviler, Protestanlar dip dibe yaşardı. Çünkü merkezi devlet onlara müdahale etmeyecek şekilde konumlanmıştı.
Kültürel çeşitlilik bir metropol için niye bu kadar önemli?
-Dünyadaki başarı timsali şehirlere bir bakın, hepsinde kültürel çeşitlilik göreceksiniz. ABD şehirlerinin gücü buradan gelir çünkü ancak farklı kültürlerden insanlar birlikte yaşadığında şehir verimli olur, dünyayı değiştiren mükemmel fikirler çıkar. Antik şehirleri düşünün, İskenderiye, İstanbul, Roma... Neden önemlilerdi? Çünkü bütün dinler ve bilginler aynı çatı altında yaşayabiliyordu, dünyanın fikir hayatının merkezi olmuşlardı.
Aynı ruhu tekrar nasıl yakalarız?
-Ermeni, Rum, Müslüman mahallelerini birbirine karıştırmanız gerek. Bir Ermeni okulunu Müslüman mahallesine koyarsınız ya da tam tersi. Şehrin içinde etnik adacıklar oluşmasını, New York’taki gibi Çin ya da İtalyan mahalleleri oluşumunu engelleyeceksiniz. Gettolarından çıkmak istemeyenleri de şehre katılmaya zorlayacak, çocuklarını iyi okullara göndermeleri için destek vereceksiniz. Bu karışıma karşı çıkan radikallere de asla hoşgörülü davranmayacaksınız. Biliyorum kolay değil ama formül bu.
Dünyadaki gettoların sayısı artıyor mu azalıyor mu?
-Artıyorsa, durum kötü. Gettolar çok tehlikelidir, şehri iç savaşa kadar götürür. Gettolarda yaşayanların şehre gelme sebepleri daha iyi bir yaşam. Öyleyse eski yaşam tarzlarını şehre yapıştırmaya çalışmalarına engel olmak gerek. Bu Berlin’de de büyük sorun. En akla yatkın çözüm şehir merkezindeki ev fiyatlarını düşürmek.
50 yıl sonra insanlığın yüzde 75’i şehirlerde yaşayacak diyorsunuz. Nasıl kaldıracak bu kadar insanı şehirler?
-Tarım alanları, köyler boşalacak. Üretim de şehrin içine çekilecek. Şehir kavramı biraz değişecek. Bir ana merkez ve ona çok hızlı trenlerle bağlı küçük uydular olacak. AB şehirleri bu ağı kurma yolunda hızla ilerliyor.
Bütün metropollerin birbirine benzemesinin globalleşmeden başka bir sebebi var mı?
-Tabii ki. Aynı yıldız mimarlarla çalışmaları. Globalleşmeye rağmen İstanbul’un hâlâ kendine has bir yüzünün olmasının sebebi bu.
Ne yani, Zaha Hadid ya da Richard Meier gelecek, bize şahane bir bina yapmayı teklif edecek, biz hayır kalsın mı diyeceğiz?
-Bence demelisiniz. Bu mimarlar dostlarım, onları kırmak istemem ama her şehre kendi imzalarını atıyor, Star Wars filminden çıkma aynı tür binaları dikiyorlar. İstanbul, İstanbul’a benzemeli.
Urban Age konferanslarını yapacağınız şehirleri neye göre belirliyorsunuz?
-Bir mega-şehir olmalı. Ticaretin, aklın, bilginin merkezi olmalı. Ve içinde yaşayanlara ilham verebilmeli. Konferanslara New York’la başladık, birçoklarına göre dünyanın başkenti. Sonra Şanghay geldi, Çin’in gerçek başkenti. Ya da örneğin Johannesburg... Afrika’nın ticaret merkezi.
Bu senenin yıldızı İstanbul nedir peki?
-Bana göre Avrupa’nın sadece iki önemli merkezi var. İki büyük başkent, iki büyük şehir. Biri Londra, biri de İstanbul.
Ooo gerçekten mi? Paris? Roma? Berlin?
-Kendi şehrim olmasına rağmen çok üzülerek söylüyorum ki Berlin, Avrupa’nın başkenti olma şansını kaybetti. Çünkü duvarın yıkılışından sonra bir ticaret merkezi olmayı başaramadı. Kötü yönetildi ve fırsatları değerlendiremedi. Roma ve Paris’e gelince; onlar da romantik birer rüya şehri olarak kaldılar. Herkesin Paris’te yaşama, kafelerde oturup ressamlarla karşılaşma hayali var ama hayaller bir şehri güçlü yapmaya yetmiyor işte.
İstanbul niye güçlü?
-Bütün köşeleri birleştirebiliyor da ondan. Arap ülkelerini, Kafkasları, Avrupa’yı İstanbul’da bulabilirsiniz. Yeni fikirlerin doğmasına zemin hazırlıyor, yaratma şevki veriyor. Ticari gücünün yanında ruhu var. Eğer dünyanın nereye aktığını görmek, gelecekle ilgili fikir sahibi olmak istiyorsanız İstanbul’a gidin, Londra’ya, Şanghay’a gidin. İstanbul’u çok önemsemeniz gerekiyor, başkent olmayabilir ama ülkenizin kalbi orası. İstanbul düşerse Türkiye düşer.
Peki sizce bir Ortadoğu şehri mi, Avrupa şehri mi?
-İkisi de. Örneğin gelecekte Alman şehirlerinin çoğu önemini iyiden iyiye yitirecek ancak İstanbul gibi birçok kültürün buluşma noktası olan bir şehir geleceğin şehri olabilir. Afrika dışında dünyanın neredeyse tamamı İstanbul’da buluşacak ilerleyen yıllarda.
İstanbul’la ilgili bütün şikâyetlerimi unutasım geldi bir anda...
-Hayır unutma, diğer bütün mega şehirler gibi çok büyük sorunları da var İstanbul’un, farkındayım. Kontrol edilemeyen göç, otomobil hırsından doğan feci trafik. Bu sorunları elemek için iyi yöneticilere ihtiyaç var. Bu mega şehirleri refaha kavuşturacak kişiler ilerde dünyanın liderleri olacak bana göre. Başbakan Erdoğan’ın başbakan olmasında İstanbul’u iyi yönetmiş olmasının çok büyük etkisi var. Bu bir gelenek haline gelecek. Belediye başkanları ulusların başına geçecek. Sao Paolo ve Mexico City o yolda ilerliyor mesela. Bakın, Barack Obama ABD’nin ilk metropol başkanı. Oylarını çok kültürlü, açık görüşlü, liberal şehir insanından aldı.
İSTANBUL BİTMEZ, ONDA SAVAŞÇI RUHU VAR
Bugüne kadar yaptığınız Urban Age konferansları o şehirlerde neleri değiştirdi, biz ne umalım İstanbul için?
-Konferans sonucunda Şanghay’ın yönetim şeklinde iyi yönde değişiklikler yapıldı. Başkan gücünü delege etmeye başladı. Sao Paolo’da suç oranının azaltılması için projeler devreye sokuldu. Mexico City’ye sizdeki metrobüsler gibi bir uygulama getirildi. İstanbul için tartışılacak önemli konular; yeni ulaşım yöntemleri, hava kirliliği ve tarihi mirasın modern yaşama ne kadar ve nasıl dahil edilmesi gerektiği. Bir de Urban Age network’üne dahil olduktan sonra yerel yönetimleriniz istediği her an dünyanın başka yerindeki bir uzmandan yardım isteyebilecek.
İstanbul çok canımızı sıktığında “Bitti bu şehir ya, kaldırmıyor artık” diyoruz. Bir şehir gerçekten biter mi?
-6’ncı yüzyılda antik Roma’ya göç eden Almanlar, şehri bitirmişti! Ama İstanbul’u bitiremezsiniz, korkmayın. Haçlı Seferleri’ni, onca işgali, yıkımı aşmış 3 bin yıllık bir şehirden söz ediyoruz. Ayakta kalmanın sanatını icra ediyor İstanbul. Savaşçı! Öyle bir özelliği var. Hayır, bitmez ama hayat kalitesi düşebilir elbette.
Şu anda İstanbul için önerilen birçok şehir planlama projesi mahkemelik... Buna ne diyorsunuz?
-Söz konusu projelerin detayını bilmiyorum ama uzun yıllar hükümet için çalıştığım için şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir şehri bir STK’nın mantığıyla yönetemezsiniz. Her yer yeşil olsun, herkes mutlu olsun, çocuklar hep gülsün, şehir cennet olsun diye bir şey yok. Yerel yönetimlerin başka, uzun vadeli planları vardır.
En sıcak konulardan biri şehrin çeşitli bölgelerinin, mesela Sulukule’nin, mutenalaştırılması. Halk bizi yerimizden ediyorlar diye karşı çıkıyor...
-Mutenalaştırmaya hiç karşı değilim. Örneğin Vancouver’da Gas Bölgesi diye bir yer var. Şehrin tarihi bölümünde ama uyuşturucu kaçakçıları kol geziyor, şehri bölen bir duvar gibi duruyordu. Önce her mahalleye polis diktiler, sonra da ailelerin orada yaşamasını teşvik ettiler. Sonuç çok başarılıydı. Kimse yerinden edilsin demiyorum ama bir bölge öyle değiştirilir ki oraya farklı gelir gruplarından kimseler de yerleşebilir.
DÜNYANIN YÜZDE 75'İ ŞEHİRDE YAŞAYACAK
Sizin ideal şehriniz nasıl bir yer?
-Benim ideal şehrimde gettolar yok. Zengin ve fakirin buluşabileceği, birbirine değebileceği, dinin ve etnik kökenin bir anlam ifade etmediği kamusal alanlar var. Hollanda’nın altın dönemini yaşadığı yüzyılda Hollanda şehirleri böyleydi örneğin. Katolikler, Museviler, Protestanlar dip dibe yaşardı. Çünkü merkezi devlet onlara müdahale etmeyecek şekilde konumlanmıştı.
Kültürel çeşitlilik bir metropol için niye bu kadar önemli?
-Dünyadaki başarı timsali şehirlere bir bakın, hepsinde kültürel çeşitlilik göreceksiniz. ABD şehirlerinin gücü buradan gelir çünkü ancak farklı kültürlerden insanlar birlikte yaşadığında şehir verimli olur, dünyayı değiştiren mükemmel fikirler çıkar. Antik şehirleri düşünün, İskenderiye, İstanbul, Roma... Neden önemlilerdi? Çünkü bütün dinler ve bilginler aynı çatı altında yaşayabiliyordu, dünyanın fikir hayatının merkezi olmuşlardı.
Aynı ruhu tekrar nasıl yakalarız?
-Ermeni, Rum, Müslüman mahallelerini birbirine karıştırmanız gerek. Bir Ermeni okulunu Müslüman mahallesine koyarsınız ya da tam tersi. Şehrin içinde etnik adacıklar oluşmasını, New York’taki gibi Çin ya da İtalyan mahalleleri oluşumunu engelleyeceksiniz. Gettolarından çıkmak istemeyenleri de şehre katılmaya zorlayacak, çocuklarını iyi okullara göndermeleri için destek vereceksiniz. Bu karışıma karşı çıkan radikallere de asla hoşgörülü davranmayacaksınız. Biliyorum kolay değil ama formül bu.
Dünyadaki gettoların sayısı artıyor mu azalıyor mu?
-Artıyorsa, durum kötü. Gettolar çok tehlikelidir, şehri iç savaşa kadar götürür. Gettolarda yaşayanların şehre gelme sebepleri daha iyi bir yaşam. Öyleyse eski yaşam tarzlarını şehre yapıştırmaya çalışmalarına engel olmak gerek. Bu Berlin’de de büyük sorun. En akla yatkın çözüm şehir merkezindeki ev fiyatlarını düşürmek.
50 yıl sonra insanlığın yüzde 75’i şehirlerde yaşayacak diyorsunuz. Nasıl kaldıracak bu kadar insanı şehirler?
-Tarım alanları, köyler boşalacak. Üretim de şehrin içine çekilecek. Şehir kavramı biraz değişecek. Bir ana merkez ve ona çok hızlı trenlerle bağlı küçük uydular olacak. AB şehirleri bu ağı kurma yolunda hızla ilerliyor.
Bütün metropollerin birbirine benzemesinin globalleşmeden başka bir sebebi var mı?
-Tabii ki. Aynı yıldız mimarlarla çalışmaları. Globalleşmeye rağmen İstanbul’un hâlâ kendine has bir yüzünün olmasının sebebi bu.
Ne yani, Zaha Hadid ya da Richard Meier gelecek, bize şahane bir bina yapmayı teklif edecek, biz hayır kalsın mı diyeceğiz?
-Bence demelisiniz. Bu mimarlar dostlarım, onları kırmak istemem ama her şehre kendi imzalarını atıyor, Star Wars filminden çıkma aynı tür binaları dikiyorlar. İstanbul, İstanbul’a benzemeli.