GeriSeyahat Attan düşüp merkebi dene de görelim...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Attan düşüp merkebi dene de görelim...

Attan düşüp merkebi dene de görelim...

Sevgili Serdar, gazetecilik mesleğinin “zor zenaat” olduğu söylenir. Bir ölçüde doğrudur. Tırnaklarıyla kazıya kazıya bir yere gelebilenler yanında, ya tesadüf, ya eş dost tavsiyesi ya da sağlam bir “paraşütle” bir yere gelenleri ayırmak gerekir diye düşünüyorum. Tartışmaya açık bu. (Sezai BAYAR, Fatih Altaylı’ya sesleniyor...)

Tabii bir de çalıştığın gazetenin konumu çok önemli. Hatta en önemlisi yükseldiğin, ya da yükseltildiğin gazetenin ağırlığı daha önemli.

 

Sözü “yılın transferi” denilen Fatih Altaylı’nın Hürriyet’ten ayrılıp Sabah’a gitmesine getirmek istiyorum.

 

Yani “atta” ya çıkması. Ya da çıkmak zorunda bırakılması.

 

Aldığı transfer bedeli değil üzerinde durmak istediğim. Zaten kendisi de ATV’deki söyleşisinde “Herşey para değildir, eski gazetemden aldığımdan az parayla geçtim” diyerek paraya hiç önem vermediğini vurguladı.

 

Belirtmek istediğim, Hürriyet’in nasıl bir “marka” olduğunu hatırlatmak.

 

Fatih Altaylı Sabah’taki ilk yazısının bir bölümünde demiş ki: (2 Austos 2005- Mehmet Barlas’ın köşe yazısı)

 

“Biz yazarlar yerimizi pek yadırgamayız. Çünkü gazetenin adı bizim için önemli değildir. Biz bildiğimizi, inandığımızı yazarız. Yeter ki, bunların bizim için herşeyden önemli olan okurlarımıza iletebilelim. Yeter ki, doğrularımızı okurlarımızla paylaşabilelim.”

 

Bu paragrafta “Çünkü gazetenin adı bizim için önemli değildir” cümlesi tartışılmaya değer.

 

Mesleğimde 45 yılımı doldurdum. 30 yıla yakın bölümü de Hürriyet ve yan kuruluşlarında geçti. Mesleğimde duyduğum en “fason” cümle bu olmalı. Bu kadar içi boş, gerçekle bağdaşmayan bir cümleye karşı ne denebilir ki?

 

Sen 11 yıl Hürrriyet’te köşe yaz. 4 bine yakın gün köşende imzan ve fotoğrafın çıksın. Hürriyet’te çalıştığın için eller üstünde tutul. Sonra dagazetenin adı önemli değildir de.

 

Peki Güneş Gazetesinin son döneminde senin o gazetede çalıştığını bilen var mı?

 

O gazetede ne iş yapardın, hangi okuyucuya doğruları aktarırdın duyan var mı?

 

Radyodaki bir programını dinleyen üst yöneticinin seni farkedip Hürriyet’te şans tanıması olmasaydı, şu anda nerede olacaktın çok merak ediyorum açıkçası.

 

2 milyon kişinin hergün okuduğu Hürriyet’de değil de, git bakalım 10 bin trajlı bir gazetede çalış ve aynı sözleri tekrarla da göreyim seni.

 

Git, adı-sanı duyulmayan bir yayın organına transfer ol da, sana bir tek faks ya da mail geliyor mu gör? Gelirse bile çerçeveletmeden geri kalma.

 

Gazetelerin adı ve gücü, firmave marka oluşu hiç bir zaman inkâr edilemez.

 

Nicelerini gördük. Hürriyet’ten ayrıldıktan sonra kaybolup gittiler. Kimi sabun oldu, kimi sabun köpüğü. Nice attan düşüp, merkebe binenleri gördük...

 

İnsan ekmek yediği yeri küçümsemeye kalkarsa, bir gün gelir son çalıştığı yeri bile hatırlayamaz hale gelir.

 

Büyük atmak kolay da…

 

Cizcivler nasıl yiyecek onu?

 

Sevgiler,

 

Sezai

False