Reyan TUVİ
Son Güncelleme:
Aşk kenti Şiraz’ın şarabı tarih oldu, şiiri, gizemi yerli yerinde
İranlı genç, kara kaşlarının altından bakarak, küçük, kalın bir kitap uzattı ve rastgele bir sayfayı açmamı istedi. “Falına bak, bütün sırlar Hafız-ı Şirazi’de saklıdır” dedi. Biraz da bu mistik ve ilahi atmosferin etkisiyle titreyen parmaklarım kitabın sayfaları arasında gezindi, bir sayfada durdu. İranlı genç ona uzattığım şiiri Farsça’dan İngilizce’ye satır satır çevirmeye çalışırken Hafız’ı tercüme etmenin ne kadar zor olduğunu o da ben de anlamıştık. Sonra “Hepimiz Hafız’ın satırlarında kendimizden bir şeyler buluruz, hepimiz yolumuzu Hafız’la çizeriz, bu da senin yolun” dedi. Yolum Şiraz’dı, İranlılar’ın yolu. Daha İran’ı görmeden ülkeyi dolaşmış, daha insanlarını tanımadan sevmiştim.
İranlılar’a göre her evde mutlaka iki şey bulunmalı; ilki Kur’an-ı Kerim, ikincisi Hafız’ın kitabı. Kişiye bağlı olarak, bu ikilinin önemi ve sıralaması yer değiştirebilir. Hafız, İran’da saygı duyulan bir halk kahramanı. Sevilen pop starlar gibi popüler. Birçok İranlı, kendi sosyal ve politik görüşüne uygun olan Hafız’ın şiirlerini ezbere bilir ya da yaşadığı sorunlarda söylediklerini desteklemek için ondan alıntı yapar.
İranlı gencin adı Mehdi. Şairlerin, aşkın, şarabın, bülbüllerin ve güllerin şehri Şiraz’dan. Tahran ve İsfahan’dan gelen arkadaşlarını halk arasında “Hafıziye” olarak bilinen Hafız’ın Türbesi’ne getirmiş. Gün batmış, bahar kapıda, su sesi, kuş sesleri, hoparlörlerden kısık bir sesle etrafa Hafız’ın şiirlerinden şarkılar yayılıyor... Mehdi ve arkadaşları, portakal ağaçları ve çiçeklerin olduğu, havuzlu bir bahçede, derviş sarığını sembolize eden, çini işlemeli kubbeyi ayakta tutan sütunlardan birine dayanmış birbirlerine Hafız’ın şiirlerini okuyor. Kubbenin altında, 14. yüzyılda yaşamış, Şiraz’a methiyeler düzmüş ve öldüğünde bu kentte gömülmek istemiş, Fars dili ve edebiyatının üstadlarından Hafız’ın türbesi var. Bu mermer türbe, halk arasında Aramgah-e Hafez olarak biliniyor. Mezartaşında şiirlerinden biri yazıyor. Gelen giden Hafız’a dokunup bir dilek diliyor, başucuna gül bırakıyor.
ŞAHE NABAT SEVDASIYLA ÖLÜMSÜZ ŞİİRLER YAZDI
Gençlerin ve her yaşın şaire ve şiire ibadet ettiği bir kültür, İran kültürü. İlahinin, kutsalın ve ulvinin şairde aranması ne büyük bir halk meziyeti. Hafız’ın türbesinin başında dillere dolanan aşk ya da şarap olabiliyor. Türbe ve bahçelerin en canlı olduğu zaman akşamları. Bahçenin kuytularında oturup etrafı seyredenler var. Elele tutuşan sevgililer, terk edildiği için teselli arayanlar, yalnız yaşlılar, bu geleneğe katılan çocuklar hepsi birarada türbenin başında. Ellerinde Hafız’ın şiirlerinin bulunduğu fal kitabı “Faal-e Hafiz”.
Türbenin başındaki birçok İranlı gibi Mehdi de falında hayalini, geleceğinin işaretlerini görmek istiyor. Şiraz’da işletme okuyor, ilk fırsatta Kanada’ya gitmek istiyor. Sınırsız, engelsiz bir yaşam arıyor. Türkiye’yi soruyor, “laik” diye cevap veriyorum, “ne kadar şanslısınız!” diyor.
Hafız, kısa süre dışında hayatı boyunca Şiraz’dan hiç çıkmamış. 20’li yaşlarında geçim sıkıntısı çekerken hamurkarlık yaptığı sırada fırsatını buldukça mektebe devam ederek Kuran’ı ezberlemiş. Asıl adı Şemseddin Muhammed olmasına rağmen bu nedenle Hafız adını almış. Şahe Nabat adlı güzel bir kıza ilk görüşte aşık olmuş, şiirlerinin birçoğunu ona adamış. Hafiziye’nin bahçesindeki küçük kitapçıda Hafız’ın şiirlerinin İngilizce tercümelerini bulabilir, çayhanesinin tahtlarına oturup etrafı seyrederken İran tatlısı “falude”yi (üzerine limon ve gül suyu atılan donmuş nişastadan yapılan bir tatlı) tadabilirsiniz.
İki bin yılı aşkın bir süre Pers kültürünün kalbi olarak baştacı edilmiş, eğitim, şiir, şarap ve bülbüllerle özdeşleşmiş, seçkin bir kent Şiraz. Fars eyaletinin başkenti, aynı zamanda öğrenim evi, güllerin kenti, aşkın kenti ya da bahçeler kenti olarak da adlandırılıyor. En güzel binaların inşa edildiği ve onarıldığı Zend Hanedanı (18. yüzyıl) döneminde İran’ın başkenti olup, ortaçağ İslam dünyasının da en önemli kentlerindendi.
Şiraz, ülkenin önemli ticaret merkezlerinden biri. Modern binalar, geniş bulvarlar, meydanlar yapılıyor, alışveriş merkezleri büyük ilgi görüyor ancak bunlar eski ve gelenekselle yanyana varolmaya devam ediyor. Geniş kaldırımlarda kurulan masalarda nargile içmek isteyenlere servis veriliyor. Kaldırımın bir köşesinde erkekler nargile içerken bir başka köşesine de kızlar geçiyor.
AŞKIN ADRESİ DEĞİŞTİ
Şiraz, romantik bir kent, bir aşk kenti. Ama her fırsatta önerilen klişe romantik rotaladan değil. Paris gibi göz alıcı meydanları yok, caddelerinde İran- Irak savaşında şehit düşmüş Şirazlı delikanlıların portrelerinin olduğu billbordlar ve posterler asılı, sokaklarda öpüşülmüyor, içki masalarında kederlenilmiyor, partiler yapılmıyor, dans edilemiyor... Ülkede yasak olan her şey evlerde ya da yeraltında yaşanıyor. İranlılar, protesto etmek istediklerinde de evlerinin kapısını kapattıktan sonra bağırdıklarını, isyan ettiklerini söylüyor. Bahman Ghobadi’nin “Kimsenin İran Kedilerinden Haberi Yok” filmi Tahran’ın yeraltı müzik dünyasında gezinirken, ülkenin geneli hakkında da kaydadeğer ipuçları veriyor.
Şiraz aşkı, şairlerin türbelerinin başında, dingin camilerde, bir nargile nefesinde, bağlarda, bahçelerde yaşayan bir kent. Baharda İrem Bahçeleri’nde gezinin. Şiraz Üniversitesi yakınında olduğundan burada birçok öğrenciye, gölgelik gezinti yollarında ve lavanta çiçekleriyle dolu kameriyelerinde sevgililere rastlayacaksınız. Klasik İran tarzında düzenlenmiş, havuzların ve dere yollarının bulunduğu bahçede birçok bitki ve çiçeğin arasında sadece Şiraz’da yetişen bir tür servi ağacı olan Sarv-e Naaz da var. Bahçedeki 19. yüzyıla ait binanın cephesindeki çinilere bakmaya doyamıyorsunuz. Ayrıca Hafız ve Sa’di gibi şairlerin el yazması Farsça şiirleri de cepheyi süslüyor.
İklimi güzel Şiraz kenti, bereketli bir vadide. Ancak bu vadidenin bağlarında bir zamanlar yetişen efsanevi Şiraz üzümlerinin bugün esamesi bile okunmuyor. Şiraz üzümlerinden yapılan şarapsa, geçmişe ait, unutulmuş, unutturulmak istenmiş görünüyor. Şarabın adı Hafız’ın ya da Hayyam’ın şiirlerinde geçiyor, tadını çoğu Ermeni olan ve evinde gizlice yapmayı göze alan İranlılar biliyor. İran sofralarında ayran çok içiliyor. Alkolsüz birayı bir kez denemeniz vazgeçmeniz için yeterli olabilir.
İran’ın sunabilecekleri çok, ne var ki turizm İran’da çok önemsenmiyor. Bu bakış açısının getirdiği sıkıntıların yanında, iyi yönleri de var; Şiraz’da turizmle gelen yozlaşmadan eser yok. İran’ın en geleneksel atmosfere sahip pazarlarından olan Vekil Pazarı’na gidin, asla turist muamelesiyle karşılaşmazsınız. Kimse bir şey almanız için size baskı yapmaz, yolunuza çıkmaz, pazarlıklar keyif için yapılır, “bu turist fiyatı mı” diye sormayın, İranlı esnafın bu ayrımı anlayabilmesi mümkün değil.
IŞIKLAR ŞAHI’NIN SİHİRLİ AYNALARI
Vekil Pazarı’nın kalabalığı geride kalırken, yol bir köprüye ardından da kubbesiyle kendini gösteren, Şiiliğin en önemli ziyaret yerlerinden birine, Şah-e Çerağ Türbesi’ne çıkıyor. 835’te Şiraz’da düşmanlarınca öldürülen, 12 imamdan biri olan İmam Rıza’nın öz kardeşi Seyid Emir Ahmed’in mezarının bulunduğu yere 14. yüzyılda bu türbe yapılmış. Türbenin bulunduğu yapının önündeki bahçede biraz zaman geçirin. Kubbenin çinileri ve mozaikler dikkate değer. Ziyaretçiler İran’ın her yerinden geliyor. İsmi “Işıkların Şahı” anlamına gelen türbede sizi göz kamaştırıcı bir sürpriz bekliyor. Türbenin duvarları mozaik tarzında sayısız küçük aynayla kaplanmış ve her türlü ışık bunlardan farklı şekillerde yansıyarak, sizi benzeri olmayan bir deneyimin içine çekiyor. Loş bir ortamda sarı, beyaz ve yeşil ışıkların yansımaları, namaz kılanlar ve ağlayanlarla içeride görsel olduğu kadar ruhani olarak da yoğun bir atmosfer var. Erkek ve kadınların bölümleri siyah bir perdeyle ayrılmış, girişleri farklı kapılardan. Kadınlara türbeye girerken İranlı kadınların geleneksel örtüsü “çador” veriliyor.
TÜRBESİ SEVGİ SAÇAN GEZGİN
“İki şey ruhumuzu karartır” demiş Sa’di; “Biri konuşacakken susmak, diğeri susacakken konuşmak.” Şiraz’ın İranlılar için bir hac yeri haline gelmesinin diğer nedeni de Şirazlı şair Sa’dinin türbesi. Hayatı Hafız’ın tam tersine yollarda geçmiş, gezgin derviş olarak Hindistan’dan Anadolu’ya Lübnan’dan Etiyopya’ya, 30 yılı aşkın süre dolaşmış. Bir tepenin eteklerindeki türbe, Hafız’ınkine göre daha sade, daha az turistik. Mermer türbenin üzerinde “Şiraz’lı Sa’dinin türbesi aşkın kokusunu saçacak. Hatta, onun ölümünden binlerce yıl sonra bile” yazıyor. “Qanat” olarak bilinen bir su yoluyla beslenen balıklı havuz başında bulunan türbenin avlusundaki merdivenlerden aşağı indiğinizde balıklı havuzun başında dilek dileyenleri göreceksiniz. Türbenin huzurlu bahçesi, İranlılar’ın sevdiği bir piknik alanı.
Şiraz’da şiir, sadece entelektüllere ait bir tutku değildir. Adeta bir halk türküsüdür. Hafız’ın türbesinin önünde, Hafız şiirlerinin yazılı olduğu kağıtları muhabbet kuşlarına çektiren adamlar bekleşir. Hafız yolu çizer, İranlılar dinler. İranlılar ne Hafız’sız kalmak ister ne de falsız...
PERSEPOLİS’İ KRAL MEZARINDAN SEYREDİN
İran turizminin önemli kozlarından Rahmet Dağı’nın eteklerindeki Persepolis, Şiraz’a sadece 50 kilometre mesafede. MÖ 6’ıncı yüzyıl sonlarında Pers Kralı I. Darius (Dara) tarafından kurulan Pers İmparatorluğu’nun başkenti Persepolis, Farsça’da Taht-ı Cemşid yani Cemşid’in Tahtı anlamına geliyor. Akamenid imparatorlarının tören merkezi ve yazlık sarayı olarak yapılan kentin anıtsal basamakları, görkemli girişleri, olağanüstü kabartmaları, saray kalıntıları detaylara indiğinizde size bu kentin ihtişamını ve onu kuran imparatorluğun gücünü gösterecek. Kentin inşası 180 yıl sürmüş, iki asır ayakta kaldıktan sonra da Büyük İskender’in orduları tarafından tahrip edilmiş.
Bugün gördüğünüz harabeler Persepolis’in ihtişamının sadece bir gölgesi. Kent bugünkü varlığını asırlar boyu toz ve kum ile kaplanmış olmasına borçlu. Kazılar ancak 1930’larda bu ihtişamı tekrar ortaya çıkarmış. Üşenmeyin, dağa oyulmuş kral mezarına çıkın. Mezar etkileyici olduğu kadar Persepolis’i tepeden görmek de size başka bir perspektif verecek.
HALININ HASI, RESTORANLARIN İYİSİ VEKİL PAZARI’NDA
Vekil Pazarı’nın bir kapısından girip diğerinden çıkın, labirentlerinde dolaşın, Serai Mushir kervansarayının dükkanlarından alışveriş edin, İran’da iyi huyluluğuyla ün salmış, ülke çapında sevilen eli açık biraz da müsrif Şirazlılar’la sohbet edin, safran ve sürme alışverişi yapın, asırlar boyu Avrupa saraylarını, pamuk ve petrol zengini Amerikalılar’ın malikanelerini süslemiş, bir statü göstergesi İran halılarının içinde en ünlülerinden olan Şiraz halılarının peşine düşün. Bu pazardabirçoklarını, uygun fiyatlara bulacaksınız. Ayrıca halıcılarla sohbet etmek ve halıların tarihini öğrenmek de bu zevkin cabası.
Pazar, Zend Hanedanı’nın kurucusu Kerim Han tarafından, Şiraz’ı bir ticaret merkezine dönüştürmek amacıyla yaptırılmış. Mimarisi sayesinde yazın serin, kışın ılık. 200 kadar dükkanda el işleri, baharatlar, kumaşlar, kilimler satılıyor. Günün sonuna doğru pazarın atmosferi farklılaşıyor. Pazardaki Kerim Han’ın özel hamamı, bugün bir çay evi ve restoran. Hamam Restoran’da akşam yemeklerinde gruplar geleneksel İran müziği çalıyor. Şiraz’ın en ünlü restoranı Sufi Restoran’ı da atlamayın, burada sadece leziz yemekler ve gerçek anlamda yerel bir atmosfer değil aynı zamanda iyi canlı müzik dinleme fırsatı da bulacaksınız. Sufi restoranlardan, biri Zargari, diğeri de Afifabad caddesinde. Buraları İranlılarla kaynaşmak için doğru yerler.
TÜRK KADINLARI NEDEN BAKIMSIZ
Vekil Pazarı’nın içi kadar dışı da, dar sokaklarda, geçitlerde kayboldukça daha büyük heyecan veriyor. Pazarın hemen yanındaki Vekil Camii, 18. yüzyılda Kerim Han tarafından yaptırılmış. Havuzlu büyük avlusu, çiçek desenli çinilerle kaplı kameriyesi, mihrabı ve 14 basamaklı mermer minberiyle oldukça etkileyici. En dikkat çekici yanıysa sütunları. Her biri tek blok taştan yapılmış kırk küsur sütunun bulunduğu kemerli ibadet alanının sükunetine kapılıp buradan hiç ayrılmak istemiyorsunuz.
Pazarın kapıları dışarıdaki pazara ve kaosa açılıyor. Burada sokak satıcıları, derme çatma dükkanlar, alışveriş eden kadınlar, yaşam mücadelesi veren yaşlılar, ekmek almaya gönderilen çocuklar, Doğu’nun en renkli ve baş döndürücü karmaşası içinde günü yaşıyor. Halkın arasında yürürken kalabalığa rağmen tedirgin hissetmiyorsunuz, akşam tek başıma yürürken de güvende hissetmiştim. İranlı kadınlar sokaklarda özgürce dolaşıyor, dükkanlarda çalışıyor, restoranlarda kız arkadaşlarıyla ya da aileleriyle birlikte yemek yiyor, hayatın içinde tereddütsüz yaşıyor. Hatta İranlı kadınların evde kocalarını çalıştırdıklarına dair söylentiler de kulağıma gelmişti. Kadınlar iş hayatında uyanık, girişken, meraklı, cilveli, göz süzerken, flört ederken bunu korkmadan yapıyor. Başlarındaki eşarpları kaydı kayacak, saçlar yapılı, makyajlarında eksik bulamazsınız. Zaten “Türk kadınları neden bu kadar bakımsız” diye soruyorlar!
NASIL GİDİLİR
Türk Hava Yolları haftanın dört günü İstanbul’dan Şiraz’a direkt gidiş geliş 280 Euro’dan başlayan fiyatlarla uçuyor. İran Air’in Tahran aktarmalı uçuşları 337 Euro, Air Arabia’nın Sharjah aktarmalı uçuşları 307 Euro’dan başlıyor. Atlas Jet, Tahran’a gidiş dönüş 203 Euro, Azerbaycan Havayolları 319 Euro’dan başlayan fiyatlarla direkt uçuyor.
Biz gamsız sarhoşlarız, aydın karanlıklarız
Hem kadehle solukdaş, hem de ayrılıklarız!
Sevgilinin kaşları eğdi kaderimizi
O günden bugüne dek düşmüş yaratıklarız
Ey gülüm, sen daha dün parçaladın göğsünü
Ama biz ta doğuştan kızıl şakayıklarız!
Lale gibi ortada yalnız kadehi görme
Şu yaramıza bak, gör nasıl aşıklarız?
Şiirindeki renge, hayale bakma Hafız,
Sadece boş levhayız, dokundukça çınlarız!
Hafız
İranlı gencin adı Mehdi. Şairlerin, aşkın, şarabın, bülbüllerin ve güllerin şehri Şiraz’dan. Tahran ve İsfahan’dan gelen arkadaşlarını halk arasında “Hafıziye” olarak bilinen Hafız’ın Türbesi’ne getirmiş. Gün batmış, bahar kapıda, su sesi, kuş sesleri, hoparlörlerden kısık bir sesle etrafa Hafız’ın şiirlerinden şarkılar yayılıyor... Mehdi ve arkadaşları, portakal ağaçları ve çiçeklerin olduğu, havuzlu bir bahçede, derviş sarığını sembolize eden, çini işlemeli kubbeyi ayakta tutan sütunlardan birine dayanmış birbirlerine Hafız’ın şiirlerini okuyor. Kubbenin altında, 14. yüzyılda yaşamış, Şiraz’a methiyeler düzmüş ve öldüğünde bu kentte gömülmek istemiş, Fars dili ve edebiyatının üstadlarından Hafız’ın türbesi var. Bu mermer türbe, halk arasında Aramgah-e Hafez olarak biliniyor. Mezartaşında şiirlerinden biri yazıyor. Gelen giden Hafız’a dokunup bir dilek diliyor, başucuna gül bırakıyor.
ŞAHE NABAT SEVDASIYLA ÖLÜMSÜZ ŞİİRLER YAZDI
Gençlerin ve her yaşın şaire ve şiire ibadet ettiği bir kültür, İran kültürü. İlahinin, kutsalın ve ulvinin şairde aranması ne büyük bir halk meziyeti. Hafız’ın türbesinin başında dillere dolanan aşk ya da şarap olabiliyor. Türbe ve bahçelerin en canlı olduğu zaman akşamları. Bahçenin kuytularında oturup etrafı seyredenler var. Elele tutuşan sevgililer, terk edildiği için teselli arayanlar, yalnız yaşlılar, bu geleneğe katılan çocuklar hepsi birarada türbenin başında. Ellerinde Hafız’ın şiirlerinin bulunduğu fal kitabı “Faal-e Hafiz”.
Türbenin başındaki birçok İranlı gibi Mehdi de falında hayalini, geleceğinin işaretlerini görmek istiyor. Şiraz’da işletme okuyor, ilk fırsatta Kanada’ya gitmek istiyor. Sınırsız, engelsiz bir yaşam arıyor. Türkiye’yi soruyor, “laik” diye cevap veriyorum, “ne kadar şanslısınız!” diyor.
Hafız, kısa süre dışında hayatı boyunca Şiraz’dan hiç çıkmamış. 20’li yaşlarında geçim sıkıntısı çekerken hamurkarlık yaptığı sırada fırsatını buldukça mektebe devam ederek Kuran’ı ezberlemiş. Asıl adı Şemseddin Muhammed olmasına rağmen bu nedenle Hafız adını almış. Şahe Nabat adlı güzel bir kıza ilk görüşte aşık olmuş, şiirlerinin birçoğunu ona adamış. Hafiziye’nin bahçesindeki küçük kitapçıda Hafız’ın şiirlerinin İngilizce tercümelerini bulabilir, çayhanesinin tahtlarına oturup etrafı seyrederken İran tatlısı “falude”yi (üzerine limon ve gül suyu atılan donmuş nişastadan yapılan bir tatlı) tadabilirsiniz.
İki bin yılı aşkın bir süre Pers kültürünün kalbi olarak baştacı edilmiş, eğitim, şiir, şarap ve bülbüllerle özdeşleşmiş, seçkin bir kent Şiraz. Fars eyaletinin başkenti, aynı zamanda öğrenim evi, güllerin kenti, aşkın kenti ya da bahçeler kenti olarak da adlandırılıyor. En güzel binaların inşa edildiği ve onarıldığı Zend Hanedanı (18. yüzyıl) döneminde İran’ın başkenti olup, ortaçağ İslam dünyasının da en önemli kentlerindendi.
Şiraz, ülkenin önemli ticaret merkezlerinden biri. Modern binalar, geniş bulvarlar, meydanlar yapılıyor, alışveriş merkezleri büyük ilgi görüyor ancak bunlar eski ve gelenekselle yanyana varolmaya devam ediyor. Geniş kaldırımlarda kurulan masalarda nargile içmek isteyenlere servis veriliyor. Kaldırımın bir köşesinde erkekler nargile içerken bir başka köşesine de kızlar geçiyor.
AŞKIN ADRESİ DEĞİŞTİ
Şiraz, romantik bir kent, bir aşk kenti. Ama her fırsatta önerilen klişe romantik rotaladan değil. Paris gibi göz alıcı meydanları yok, caddelerinde İran- Irak savaşında şehit düşmüş Şirazlı delikanlıların portrelerinin olduğu billbordlar ve posterler asılı, sokaklarda öpüşülmüyor, içki masalarında kederlenilmiyor, partiler yapılmıyor, dans edilemiyor... Ülkede yasak olan her şey evlerde ya da yeraltında yaşanıyor. İranlılar, protesto etmek istediklerinde de evlerinin kapısını kapattıktan sonra bağırdıklarını, isyan ettiklerini söylüyor. Bahman Ghobadi’nin “Kimsenin İran Kedilerinden Haberi Yok” filmi Tahran’ın yeraltı müzik dünyasında gezinirken, ülkenin geneli hakkında da kaydadeğer ipuçları veriyor.
Şiraz aşkı, şairlerin türbelerinin başında, dingin camilerde, bir nargile nefesinde, bağlarda, bahçelerde yaşayan bir kent. Baharda İrem Bahçeleri’nde gezinin. Şiraz Üniversitesi yakınında olduğundan burada birçok öğrenciye, gölgelik gezinti yollarında ve lavanta çiçekleriyle dolu kameriyelerinde sevgililere rastlayacaksınız. Klasik İran tarzında düzenlenmiş, havuzların ve dere yollarının bulunduğu bahçede birçok bitki ve çiçeğin arasında sadece Şiraz’da yetişen bir tür servi ağacı olan Sarv-e Naaz da var. Bahçedeki 19. yüzyıla ait binanın cephesindeki çinilere bakmaya doyamıyorsunuz. Ayrıca Hafız ve Sa’di gibi şairlerin el yazması Farsça şiirleri de cepheyi süslüyor.
İklimi güzel Şiraz kenti, bereketli bir vadide. Ancak bu vadidenin bağlarında bir zamanlar yetişen efsanevi Şiraz üzümlerinin bugün esamesi bile okunmuyor. Şiraz üzümlerinden yapılan şarapsa, geçmişe ait, unutulmuş, unutturulmak istenmiş görünüyor. Şarabın adı Hafız’ın ya da Hayyam’ın şiirlerinde geçiyor, tadını çoğu Ermeni olan ve evinde gizlice yapmayı göze alan İranlılar biliyor. İran sofralarında ayran çok içiliyor. Alkolsüz birayı bir kez denemeniz vazgeçmeniz için yeterli olabilir.
İran’ın sunabilecekleri çok, ne var ki turizm İran’da çok önemsenmiyor. Bu bakış açısının getirdiği sıkıntıların yanında, iyi yönleri de var; Şiraz’da turizmle gelen yozlaşmadan eser yok. İran’ın en geleneksel atmosfere sahip pazarlarından olan Vekil Pazarı’na gidin, asla turist muamelesiyle karşılaşmazsınız. Kimse bir şey almanız için size baskı yapmaz, yolunuza çıkmaz, pazarlıklar keyif için yapılır, “bu turist fiyatı mı” diye sormayın, İranlı esnafın bu ayrımı anlayabilmesi mümkün değil.
IŞIKLAR ŞAHI’NIN SİHİRLİ AYNALARI
Vekil Pazarı’nın kalabalığı geride kalırken, yol bir köprüye ardından da kubbesiyle kendini gösteren, Şiiliğin en önemli ziyaret yerlerinden birine, Şah-e Çerağ Türbesi’ne çıkıyor. 835’te Şiraz’da düşmanlarınca öldürülen, 12 imamdan biri olan İmam Rıza’nın öz kardeşi Seyid Emir Ahmed’in mezarının bulunduğu yere 14. yüzyılda bu türbe yapılmış. Türbenin bulunduğu yapının önündeki bahçede biraz zaman geçirin. Kubbenin çinileri ve mozaikler dikkate değer. Ziyaretçiler İran’ın her yerinden geliyor. İsmi “Işıkların Şahı” anlamına gelen türbede sizi göz kamaştırıcı bir sürpriz bekliyor. Türbenin duvarları mozaik tarzında sayısız küçük aynayla kaplanmış ve her türlü ışık bunlardan farklı şekillerde yansıyarak, sizi benzeri olmayan bir deneyimin içine çekiyor. Loş bir ortamda sarı, beyaz ve yeşil ışıkların yansımaları, namaz kılanlar ve ağlayanlarla içeride görsel olduğu kadar ruhani olarak da yoğun bir atmosfer var. Erkek ve kadınların bölümleri siyah bir perdeyle ayrılmış, girişleri farklı kapılardan. Kadınlara türbeye girerken İranlı kadınların geleneksel örtüsü “çador” veriliyor.
TÜRBESİ SEVGİ SAÇAN GEZGİN
“İki şey ruhumuzu karartır” demiş Sa’di; “Biri konuşacakken susmak, diğeri susacakken konuşmak.” Şiraz’ın İranlılar için bir hac yeri haline gelmesinin diğer nedeni de Şirazlı şair Sa’dinin türbesi. Hayatı Hafız’ın tam tersine yollarda geçmiş, gezgin derviş olarak Hindistan’dan Anadolu’ya Lübnan’dan Etiyopya’ya, 30 yılı aşkın süre dolaşmış. Bir tepenin eteklerindeki türbe, Hafız’ınkine göre daha sade, daha az turistik. Mermer türbenin üzerinde “Şiraz’lı Sa’dinin türbesi aşkın kokusunu saçacak. Hatta, onun ölümünden binlerce yıl sonra bile” yazıyor. “Qanat” olarak bilinen bir su yoluyla beslenen balıklı havuz başında bulunan türbenin avlusundaki merdivenlerden aşağı indiğinizde balıklı havuzun başında dilek dileyenleri göreceksiniz. Türbenin huzurlu bahçesi, İranlılar’ın sevdiği bir piknik alanı.
Şiraz’da şiir, sadece entelektüllere ait bir tutku değildir. Adeta bir halk türküsüdür. Hafız’ın türbesinin önünde, Hafız şiirlerinin yazılı olduğu kağıtları muhabbet kuşlarına çektiren adamlar bekleşir. Hafız yolu çizer, İranlılar dinler. İranlılar ne Hafız’sız kalmak ister ne de falsız...
PERSEPOLİS’İ KRAL MEZARINDAN SEYREDİN
İran turizminin önemli kozlarından Rahmet Dağı’nın eteklerindeki Persepolis, Şiraz’a sadece 50 kilometre mesafede. MÖ 6’ıncı yüzyıl sonlarında Pers Kralı I. Darius (Dara) tarafından kurulan Pers İmparatorluğu’nun başkenti Persepolis, Farsça’da Taht-ı Cemşid yani Cemşid’in Tahtı anlamına geliyor. Akamenid imparatorlarının tören merkezi ve yazlık sarayı olarak yapılan kentin anıtsal basamakları, görkemli girişleri, olağanüstü kabartmaları, saray kalıntıları detaylara indiğinizde size bu kentin ihtişamını ve onu kuran imparatorluğun gücünü gösterecek. Kentin inşası 180 yıl sürmüş, iki asır ayakta kaldıktan sonra da Büyük İskender’in orduları tarafından tahrip edilmiş.
Bugün gördüğünüz harabeler Persepolis’in ihtişamının sadece bir gölgesi. Kent bugünkü varlığını asırlar boyu toz ve kum ile kaplanmış olmasına borçlu. Kazılar ancak 1930’larda bu ihtişamı tekrar ortaya çıkarmış. Üşenmeyin, dağa oyulmuş kral mezarına çıkın. Mezar etkileyici olduğu kadar Persepolis’i tepeden görmek de size başka bir perspektif verecek.
HALININ HASI, RESTORANLARIN İYİSİ VEKİL PAZARI’NDA
Vekil Pazarı’nın bir kapısından girip diğerinden çıkın, labirentlerinde dolaşın, Serai Mushir kervansarayının dükkanlarından alışveriş edin, İran’da iyi huyluluğuyla ün salmış, ülke çapında sevilen eli açık biraz da müsrif Şirazlılar’la sohbet edin, safran ve sürme alışverişi yapın, asırlar boyu Avrupa saraylarını, pamuk ve petrol zengini Amerikalılar’ın malikanelerini süslemiş, bir statü göstergesi İran halılarının içinde en ünlülerinden olan Şiraz halılarının peşine düşün. Bu pazardabirçoklarını, uygun fiyatlara bulacaksınız. Ayrıca halıcılarla sohbet etmek ve halıların tarihini öğrenmek de bu zevkin cabası.
Pazar, Zend Hanedanı’nın kurucusu Kerim Han tarafından, Şiraz’ı bir ticaret merkezine dönüştürmek amacıyla yaptırılmış. Mimarisi sayesinde yazın serin, kışın ılık. 200 kadar dükkanda el işleri, baharatlar, kumaşlar, kilimler satılıyor. Günün sonuna doğru pazarın atmosferi farklılaşıyor. Pazardaki Kerim Han’ın özel hamamı, bugün bir çay evi ve restoran. Hamam Restoran’da akşam yemeklerinde gruplar geleneksel İran müziği çalıyor. Şiraz’ın en ünlü restoranı Sufi Restoran’ı da atlamayın, burada sadece leziz yemekler ve gerçek anlamda yerel bir atmosfer değil aynı zamanda iyi canlı müzik dinleme fırsatı da bulacaksınız. Sufi restoranlardan, biri Zargari, diğeri de Afifabad caddesinde. Buraları İranlılarla kaynaşmak için doğru yerler.
TÜRK KADINLARI NEDEN BAKIMSIZ
Vekil Pazarı’nın içi kadar dışı da, dar sokaklarda, geçitlerde kayboldukça daha büyük heyecan veriyor. Pazarın hemen yanındaki Vekil Camii, 18. yüzyılda Kerim Han tarafından yaptırılmış. Havuzlu büyük avlusu, çiçek desenli çinilerle kaplı kameriyesi, mihrabı ve 14 basamaklı mermer minberiyle oldukça etkileyici. En dikkat çekici yanıysa sütunları. Her biri tek blok taştan yapılmış kırk küsur sütunun bulunduğu kemerli ibadet alanının sükunetine kapılıp buradan hiç ayrılmak istemiyorsunuz.
Pazarın kapıları dışarıdaki pazara ve kaosa açılıyor. Burada sokak satıcıları, derme çatma dükkanlar, alışveriş eden kadınlar, yaşam mücadelesi veren yaşlılar, ekmek almaya gönderilen çocuklar, Doğu’nun en renkli ve baş döndürücü karmaşası içinde günü yaşıyor. Halkın arasında yürürken kalabalığa rağmen tedirgin hissetmiyorsunuz, akşam tek başıma yürürken de güvende hissetmiştim. İranlı kadınlar sokaklarda özgürce dolaşıyor, dükkanlarda çalışıyor, restoranlarda kız arkadaşlarıyla ya da aileleriyle birlikte yemek yiyor, hayatın içinde tereddütsüz yaşıyor. Hatta İranlı kadınların evde kocalarını çalıştırdıklarına dair söylentiler de kulağıma gelmişti. Kadınlar iş hayatında uyanık, girişken, meraklı, cilveli, göz süzerken, flört ederken bunu korkmadan yapıyor. Başlarındaki eşarpları kaydı kayacak, saçlar yapılı, makyajlarında eksik bulamazsınız. Zaten “Türk kadınları neden bu kadar bakımsız” diye soruyorlar!
NASIL GİDİLİR
Türk Hava Yolları haftanın dört günü İstanbul’dan Şiraz’a direkt gidiş geliş 280 Euro’dan başlayan fiyatlarla uçuyor. İran Air’in Tahran aktarmalı uçuşları 337 Euro, Air Arabia’nın Sharjah aktarmalı uçuşları 307 Euro’dan başlıyor. Atlas Jet, Tahran’a gidiş dönüş 203 Euro, Azerbaycan Havayolları 319 Euro’dan başlayan fiyatlarla direkt uçuyor.
Biz gamsız sarhoşlarız, aydın karanlıklarız
Hem kadehle solukdaş, hem de ayrılıklarız!
Sevgilinin kaşları eğdi kaderimizi
O günden bugüne dek düşmüş yaratıklarız
Ey gülüm, sen daha dün parçaladın göğsünü
Ama biz ta doğuştan kızıl şakayıklarız!
Lale gibi ortada yalnız kadehi görme
Şu yaramıza bak, gör nasıl aşıklarız?
Şiirindeki renge, hayale bakma Hafız,
Sadece boş levhayız, dokundukça çınlarız!
Hafız