Anadolu’nun efsaneler kenti Gordion
Ankara’dan Eskişehir ya da Afyonkarahisar istikametine doğru yol alırken Polatlı’yı geçtikten sonra, kahverengi Gordion tabelası birçok kişinin dikkatini çeker ama çoğu arabasının yönünü oraya çevirmez. Oysa biraz ötede binlerce yıl öncesine ait bir tarihin izleri, İç Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden biri var. Friglerin başkenti Gordion…
Yunan tanrısı Apollon’un, Kral Midas’ın kulaklarını adaletli davranmadığı için eşek kulağına dönüştürmesi, Doğu seferinde ünlü ‘Gordion Düğümü’nü çözemeyince öfkelenip kılıcıyla düğümü çözen Büyük İskender’in 33 yaşındaki hazin sonu ve Midas’ın dokunduğu her şeyin altına dönüşmesi...
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ndeki Gordion’da yaşanan, 3 bin yıl öncesine, Frigler’e ait efsaneler bunlar. Anadolu topraklarında hüküm süren medeniyetlerden olan Frigler, MÖ 1200’lerden başlayarak Trakya’dan çıkıp Boğazlar üzerinden gelerek Anadolu’ya (Ankara, Afyonkarahisar, Kütahya, Eskişehir, Uşak, Burdur) yerleşmiş.
Erken demir çağında Anadolu’daki baskın güçlerden Frigler, çengelliiğneyi ve flütü icat etmiş; tarihteki ilk müzik yarışmasını düzenlemiş. MÖ 7’nci yüzyılda Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerlerin saldırıları sonucu etkin güçlerini yitirmişler...
Ankara merkeze 94, Polatlı ilçesine 29 kilometre mesafedeki Yassıhöyük Köyü’nün yakın çevresinde irili ufaklı onlarca yığma tepe dikkati çeker.
Tümülüs adı da verilen işte bu tepeler, Friglerden kalma mezar odalarıdır. Gordion’u ilk keşfeden ve ilk kazıları yapan Avusturyalı filolog Alfred Körte, 128 adet civarında olduğu belirtilen yığma tepelerin yaklaşık 35 tanesini kazıp açığa çıkarmış. Bunlardan en büyüğü ‘Midas Tümülüsü’ olarak adlandırılan ‘Büyük Tümülüs’. Yaklaşık 300 metrelik çapı ve 53 metre yüksekliğiyle Anadolu’nun ve antik dünyanın ikinci yüksek tümülüsü olarak biliniyor.
Büyük Tümülüs’te ardıç ve çam ağacından yapılan mezar odası; kaba kireçtaşı bloklarıyla örülü 80 santim kalınlığında bir duvarla çevrili. Tümülüs, müzenin tam karşısında bir abide gibi yükseliyor adeta... Biliminsanları bu yerin gerçekten Midas’a mı yoksa Gordios’a mı ait olduğu konusunu netleştirmiş değil.
Tümülüsün içine girebilmek için uzun ve dar bir koridordan ilerlemek gerekiyor. Yaklaşık 50 metrelik bir mesafe bu. Binlerle ifade edilen tarihe sahip bu devasa toprak yığınının içerisinde bir heyecan sarıyor bedenimi... Bir krala ait mezar odasına girmenin heyecanı mı, hazzı mı, yoksa korkusu mu, ayırt etmek zor.
Mezar odasına girilmiyor elbette. Demir parmaklıklar arkasında binlerce yıllık dev ağaç tomruklar sarmış mezar odasını... Dünyanın en eski ahşaptan yapılan mezar odası burası... Mezar odasında bir iskelet bulunmuş. İskeletin, 60 yaşını aşkın ve yaşamı sırasında boyu 1 metre 59 santim olan, kısa boylu bir erkeğe ait olduğu ve odadan çok sayıda ölü hediyesi çıktığı belirtiliyor...
Ölü hediyeleri arasında kakma ve oyma tekniğinde yapılmış masa ve panolar, 3 büyük kazan, 160 bronz kap, 154 fibula (çengelliiğne) bulunmuş. Bölgedeki kazılardan çıkarılan eserlerin sergilendiği Gordion Müzesi’nde erken tunç çağından başlayarak orta ve genç tunç çağına ait çanak çömlekler, cam, mühür, mühür baskıları, İskender sikkeleri, Frig seramikleri ve Lidya, Helenistik ve Roma dönemlerine ait eserler sergileniyor...
Tümülüs ve müzeye yaklaşık 2 kilometra mesafedeyse Gordion Antik Kenti var. 10 metre yüksekliğe kadar ayakta kalabilmiş ve kesme taştan yapılmış olan duvarlarıyla Anadolu’da demir çağına ait, en iyi korunmuş sur kapısı karşılıyor ziyaretçileri... Antik kent 1950’lerden beri kazılmasına karşın yaklaşık yüzde 10’u gün yüzüne çıkarılmış. Bu kadarı bile etkileyici ve o tabeladan saptığımız için hiç pişman olmuyoruz...