Amerikan rüyasının peşinde
Muhteşem yollar, deniz mahsullü yemekler, tabloluk manzaralar, şaraplar... Bir ‘ölmeden önce yapmanız gerekenler’ klasiği Los Angeles-San Francisco arası araba yolculuğu yapmak insanın ömrünü uzatıyor. Tecrübeyle sabit...
ABD’de niyetiniz araba kiralayıp yollara düşmek, şehir şehir kasaba kasaba gezerek kendi Amerikan rüyanızı gerçekleştirmekse rota belli: Ülkenin doğusunu batısına bağlayan Route 66’dan sonra en favori yollardan, Kaliforniya eyaletini güneyden kuzeye bağlayan eski bir sahil şeridi yolu olan ‘California1’ Bir başka deyişle: CA1north-south.
Kaliforniya yollarından insana huzur veren manzaralar...
Otoban yapılmadan önce sıkça kullanılan yoldu bu. Ne filmlere, dizilere, romanlara ev sahipliği yapmıştır! Asıl güzelliğiyse okyanus kıyısından ayrılmadan hoş manzaralarla Los Angles’ı San Francisco’ya bağlaması. Dar gözükmesine, eski ve tozlu durmasına bakmayın. Yol üzerindeki küçük kasabalara uğrayıp, bir şeyler atıştırmak, deniz molası vermek, arada sörf tahtasına atlamak için nefis bir rota. Yol boyunca sağlı sollu karavanlara ve sörf taşıyan 4x4’lere maruz kalmanız pek doğal. Fakat size tavsiyem üstü açık, hakiki bir Mustang kiralamanız. Hem spor hem havadar hem diğer alternatiflere nazaran nispeten daha ucuz hem de gerçek bir Amerikan klasiği.
The Bungalow Bar’ın renkli oyun odaları.
Los Angeles veya Beverly Hills’ten çıkıp, direksiyonu güneye kırarsanız Laguna Beach ve San Diego’ya varırsınız. Ama niyetiniz daha uzun bir ‘road trip’se CA1north’u takip ederek, kuzeye, San Francisco’ya doğru uzanın. İlk durak Santa Monica ve Venice Beach. En az 2-3 gününüzü buralara ayırın.
SANTA MONICA’DAN BUNLARI YAPMADAN GEÇMEYİN
Çok düzenli, çok şık Santa Monica halkından ve turistlerden bunalıp kaçacak delik ararsanız adres belli: Venice Beach. Deniz mahsulü bol güzel bir öğlen yemeği, arada hızlı bir alışveriş sonrası ya kiralık bisikletlerle 10 dakikada ya da yavaş yavaş plaj yolundan yürüyerek 20 dakikada Venice Beach’tesiniz. Varır varmaz bu iki yer arasındaki farkı daha iyi anlayacaksınız: Duvarlarından akan grafitiler, her köşebaşında biten cool ve bohem sokak sanatçıları, eğlenceli ve yaratıcı plaj pazarları... Uçsuz bucaksız incecik kumlu plajında da tereyağlı ve peynirli kaynamış mısırınızı yiyebilir reggae müziği eşliğinde kaykay yapabilirsiniz. Mutlaka görülesi caddesiyse boylu boyunca butiklerle ve küçük şef restoranlarıyla dolu ‘Abbot Kinney’ bulvarı. Burada akşam yemeği için mutlaka Gjelina veya Testing Kitchen’da yer ayırtın. Gitmişken butiklerden bir çift kovboy çizmesi almayı unutmayın.
Sahildeki tüm barlarda sörfçü ruhu hakim.
Sıradaki durak arabayla iki saat uzaklıktaki Santa Barbara. Yolda ilk uğranacak yerse Malibu Beach. Uçsuz bucaksız plajlara burada da doyacak; neden sörf yapamadığınıza yanacaksınız. Dert etmeyin, teselliyi her dükkânda satılan küçük kaykaylarda arayın, ufaktan test sürüşlerine başlayın. O da olmadı, bisikletle idare edin. Paten, kaykay, sörf yapamayan ancak kendini bisiklet kiralayarak avutuyor. Malibu Beach’ten geçerken mutlaka American Apparel mağazasında renkli mayo ve şort almak için durun. Yol üstündeki Nikita restoranında soslu midye, üstüne de Nobu’da serin bir içki içmek için mutlaka zaman ayırın.
Uzun uzun palmiyeleri görünce anlayın ki 2 saatlik yol bitmiş, Santa Barbara’ya varmışsınız. Bir üniversite şehri olan Santa Barbara’da bir gece konaklamak size iyi gelecek.
Unutmayın: Deniz ürünlerinin, yengecin madenine vardınız. ‘King Crab’ gibi yengeç yemeklerini denemeden dönmeyin.
Ana caddede bir boy yürümeyi, güzel dükkân Pier’e uğramayı atlamayın.
The Bungalow Bar, buranın en kişilikli ve hakiki Santa Monica’lı bar/restoranı. İçindeki oyun odası da bungalovlardan yapılmış barı da.
The Hungry Cat’e uğrayın, deniz mahsulü bol mönüsüne göz atın. Karidese, havyara, ahtapota tıka basa doyun.
Gece konaklayacak bir yer arıyorsanız nostaljik sörf otellerini tercih edin: Hotel California veya Hotel Georgiana’da bir gece, yaşanılması gereken bir deneyim.
USLU BİR TURİST OLURSANIZ DENİZ FİLLERİNİ BİLE GÖREBİLİRSİNİZ!
İşte The Hungry Cat’ın meşhur kat kat, deniz mahsulü tabakları.
Moonstone kasabasına uğradıktan hemen sonra yolda okyanus kenarında topluca park etmiş araçları gördüğünüzde tereddüt etmeden durun. Bu yol üzerinde deniz fillerinin yaşam alanını görebilirsiniz. Yılın bir- çok ayı bu sahilde yunuslarla beraber gayet mutlu mesut yaşayıp birlikte zaman geçiriyorlar. Özel bir bölge ayrılmış; onları güneşlenirken seyretme ve bol bol fotoğraflarını çekme şansınız var.
Moonstone’dan sonra, Mustang’inizle virajlı tepelere çıkınca sizi ağaçlar arasındaki güzel ‘Big Sur’ kasabası karşılayacak. Bir gece konaklamak için asıl ‘Carmel by the Sea’ kasabasını bekleyin. Fakat mutlaka Big Sur’da durup bir şeyler yiyin, nehir kenarında bir boy yürüyün.