Amazon’un damarlarında yolculuk
Dünyanın en büyük tatlısu kaynağı, tek başına canlı çeşitliliğinin yüzde 10’unun ev sahibi, ciğerlerimiz, rengimiz, sesimiz, hayatın kaynağı ve yeryüzü cenneti ‘Amazon Ormanları’... Nehirde seyir, ormanda yürüyüşle bir hayalin içine girdim. 40-45 metrelik dimdik dev ağaçlar (ceiba), zehirli bitkiler, hiç ölmeyecekmiş gibi müthiş bir örgütlülük içinde yaprak taşıyan karıncalar, termit yuvaları, dev zehirli karıncalar, sincap maymunları, papağanlar, piranalar ve daha niceleri... Gördüğüm her şey ve onların bende yarattığı duygular hayatımda bir ilk oldu.
Amazon yağmur ormanı için Coca’dayız. Tıpkı efsane altın şehri (El Dorado) ve ‘Tarçın Vadisi’ni keşfe çıkıp Coco’dan Amazon’un denize döküldüğü yere kadar tekneyle inen Francisco de Orellana’nın yaptığı gibi Napo Nehri’nden inmeye başladık. Bir doğasever olarak hayallerimin içindeyim. Suyun sınırsız yaratıcı gücünü duyumsayarak tropik yağmur ormanlarının ‘ana damarında’ yol alıyoruz. Hedefimiz, adı biraz tedirgin edici olsa da vardığımızda kendimi daha güvende hissedeceğim ‘Anakonda’ gemisi. Üç gecemiz burada geçecek.
İki saatlik kano yolculuğu boyunca ormandan yükselen senfoninin sesini dinleyip gezegenin en güzel, en heyecan verici görüntüsünün içinde yol alarak vardık Anakonda isimli gemimize. Nasıl bittiğini anlayamadan...
Klimalı lüks kamaralarımıza yerleştik. Programımızda içkilerimizi alıp güneşi batırmak vardı. Ve bunu yapacağımız yer Amazon’un kalbiydi. Düşünmek bile heyecan vericiydi. O an gelmişti. İçkilerimiz elimizde, kulaklarımızda ormanın senfonisi, güneşi batırmak için hazırdık. Hayali güzeldi ancak gerçeğini yaşamakla kıyas dahi edilmezdi. Zaman zaman müthiş bir sessizlik... Kuş cıvıltıları, arada bir ufacık cüssesine bakmadan acayip yüksek sesler çıkaran sincap maymunlarının gürültüsü ve ormandan gelen diğer sesler... Yaşam fışkıran bir ormanın içinde, dünyanın tatlısuyunun toplam yüzde beşini oluşturan bir nehrin üstünde tüm yaşamın kaynağı güneşin batışını izlemeyi ifade etmek için kelimeler pek de yeterli değil.
Napo Nehri
GÖRECEĞİNİZ HER ŞEY İLK
Tabii ki müthiş bir nem var ve yerler çamurluydu. Bu nedenle gemiden verilen yüksek çizmelerle yürüyüşe çıktık. Rehberlerimiz Keçuva yerlilerinden. Onlar nereye, nasıl bakacaklarını çok iyi biliyor. “İşte dev örümcek tarantula, kuyruksuz kamçı akrep, salyangoz yiyici yılan, dev ağaçlar, mantarlar, sarmaşıklar...” diyerek her şeyi tek tek gösteriyor. Gruptakilerin neredeyse tamamı fotoğraflama yarışı içinde. Bense onları bir ekrandan izler gibi izlemek istemediğimden fotoğraf çekmek yerine doya doya izlemenin derdindeyim.
Gece orman uyumuyor. Biraz ona ayak uydurma heyecanından, biraz da nemden insan zor uyuyor.
Güneşle birlikte ormanın en yüksek sesli orkestrası başlıyor. Teknede yol alıyoruz. Bir noktadan sonra yine kanolar... Kanoyla Pañacocha Gölü’ne geçeceğiz. Amazon’un en büyük kollarından Napo’ya açılan dar derelerde yemyeşil bir ortamda ilerliyoruz yavaş yavaş. Kimseler yok. Siz ve doğa. Nasıl dinlendirici bir ortam... Acayip bir yarasa türü görüyoruz, farklı baykuşlar, adını bilmediğimiz kuşlar... Öylesine güçlü bir çeşitlilik ki, zaten ne görsek hepsi ilk...
PİRANALAR, PAPAĞANLAR VE NİCESİ
Bungalovlu bir yere geliyoruz. Aşırı nemli bir ortam... Gökyüzü de görünmüyor, ağaçlardan. Tropikal yağmur ormanı ne de olsa... Kimileri gölde ‘kayaking’ yapıyor, yüzüyor, kimileri ormanda yürüyüşe çıkıyor. Yerli rehberler sürekli bilgi aktarıyor.
Her şeyi merak edip görmek istediğimden dolayı orman yürüyüşündeyim. Pañacocha Gölü’nün yüzenlere sataşmamalarına karşın piranaların yaşadığı bir göl olması da orman yürüyüşünü daha cazip yapıyor.
Pañacocha Gölü
40-45 metrelik dimdik dev ağaçlar (ceiba), zehirli bitkiler, hiç ölmeyecekmiş gibi müthiş bir örgütlülük içinde yaprak taşıyan karıncalar, termit yuvaları, dev zehirli karıncalar, sincap maymunları... Dönerken Napo Nehri’nde yüzmeye çalışan bir ceylan görüyoruz. Yerli rehberler nehirde ufak teknelerle seyreden yerliler avlamasın diye motorlu kanoyu nehrin akışından zorlanan ceylanın üzerine sürüyor. Müthiş bir kovalamaca... Neyse ki ceylan karaya ulaşıp ağaçlar arasında kayboluyor ve biz de rahatlıyoruz.
Üçüncü gün, önce renkli kuşların peşine düşüyoruz. Amazon yağmur ormanlarında papağan diye bildiğimiz kuşların değişik 30 türü yaşıyor. Onlara bakarken dürbünle uzaktan gördüğümüz bir sahne neredeyse bir saatimizi alıyor: Bir yılan sinsice kuşlara yaklaşıyor.
Ardından bir tatlısu kaplumbağası çiftliğine uğruyoruz. Orada su içinde kaplumbağa yavrularını büyütüyorlar. Canlıların zarar veremeyeceği büyüklüğe ulaşınca Amazon Nehri’ne bırakıyorlar. Törenle ve deyişlerle onları nehir içindeki bir adacığın çukuruna bırakıyoruz.
SON BAKIŞ
Akşamüzeri Amazon kıyısında kadınların örgütlenmesiyle öne çıkan Sani Isla Köyü’ne uğruyor ve yaşamları hakkında bilgi alıyoruz. Köyü Kadınlar Meclisi yönetiyor. Kendi kararlarını alıyorlar. Onları izlemek oldukça ilginç...
Daha sonra içeride bulunduğumuz yaklaşık 10 bin kilometrekarelik Yasuni Parkı’nı konu edinen bir yerel müze geziyoruz. Yasuni, Vuarani kabilelerinin diyarı. Bölgede ayrıca Şuarlar var. Tageri ve Taromenone kabilelerine ise kimse yanaşamıyormuş. Görevlileri bile okla vuruyorlarmış. Toprakları da kendi talepleriyle izole edilerek onlara ayrılmış.
Yasuni Parkı
Gecenin bonusu değişik bir flütle bir garsonun bize verdiği Güney Amerika And Dağları müziği konseri oluyor. Dünyanın ücra bir köşesinde yetenekli bir müzisyeni şaşkınlıkla dinledik.
Havadan yana şansımız çok iyiydi. Ama son gün Coca’ya dönerken iyi bir Amazon yağmuru yedik. Nehrin seviyesi birdenbire yükseldi. Ne acayip şey şu doğa.
Amazon ormanlarını düşünüyorum dönüş yolunda. Hızla yok edildiği gerçeği takılıyor aklıma. Sığır çiftlikleri ve tarım için ağaç kesme, endüstri yerleşimleri, maden arama... Ne yazık ki “Hızla kaybolan Amazon yağmur ormanlarına ‘son bakışlar’dı belki de bu” diye geçiriyorum içimden dönüş yolunda.
NASIL GİDİLİR, NASIL GEZİLİR?
Amazon yağmur ormanı gezileri daha çok Brezilya, Ekvador, Peru, Bolivya ve Kolombiya’da gerçekleştiriliyor. Bu ülkelerin başkentine uçuyor, oradan da uçakla Manaus, Belem; Coca, Lago Agrio; Puerto Maldonado, Iquitos; Rurrenabaque; Leticia gibi gezi başlangıç noktalarına gidiyorsunuz. Yağmur ormanı gezilerini iki türde gerçekleştirebilirsiniz: Ya nehir kıyısında sayıları giderek artmakta olan çoğu ahşap bungalovlarda veya otellerde kalırsınız ya da Amazon Nehri veya kollarında seyreden irili ufaklı teknelerde konaklayabilirsiniz. Biz Ekvador’un başkenti Quito’ya uçtuk. Önce kolonyal mimarisini en iyi biçimde koruması nedeniyle UNESCO Tarih Mirası Listesi’ne alınan tarihi Eski Kent’i, kent dışındaki ekvator çizgisi nedeniyle dünyanın ortası kabul edilen Mitad del Mundo’yu (0°, 0’,0’’) gezdik.
YAĞMUR ORMANLARININ YARISI
Zaten dünyadaki yağmur ormanlarının yarısını oluşturan Amazon yağmur ormanları yalnızca Ekvador’da bulunmuyor. Ayrıca Brezilya, Peru, Bolivya, Kolombiya, Venezuela, Guyana, Surinam ve Fransız Guyanası’nda da var. Amazon yağmur ormanlarının yaklaşık yüzde 60’ı Brezilya’da.
DÜNYANIN EN BÜYÜK NEHRİ
Amazon, And Dağları’nın Peru’daki bir bölümünden doğuyor. Sayıları bini aşan yan kol nehirle beslenip Brezilya kıyılarından Atlantik Okyanusu’na dökülüyor. Her saniye denize 210 milyon litre su boşaltıyor. Yağmurların az olduğu sezonda genişliği 1,5-10 km arasında değişiyor. Bu rakam suların yükseldiği dönemde 10 misline çıkıyor. Suya döküldüğü yerde 240 km olabiliyor.
Amazon taşıdığı su miktarı açısından dünyanın en büyük nehri. Yaklaşık 6500 km’lik uzunluğuyla uzunluk sıralamasında Nil’den sonra ikinci olsa bile (iki nehrin uzunluğu konusunda yoğun tartışmalar var), tek başına kendisini izleyen 7 nehrin suyundan daha fazla suya sahip. Tek başına tüm dünya tatlısu hacminin beşte birini oluşturuyor. Ve ormanlarıyla birlikte 7 milyon kilometrekarelik bir alanı kaplıyor.
YERALTINDA BAŞKA AMAZON
2011 yılında Brezilya Jeofizik Derneği yetkilileri yeraltında bir başka Amazon Nehri bulduklarını açıkladı. Açıklamaya göre ‘Yeraltı Amazon Nehri’ batı-doğu istikametinde (And Dağları’ndan Atlantik Okyanusu’na) 6000 km uzunluğunda ve yerin 4000 m dibinde. Kâşiflerden yerli bilim insanı Valiya Hamza’dan dolayı Hamza diye adlandırılan yeraltı nehri ne yazık ki tuzlu. Genişliği 200-400 km arasında değişiyor. Akış hızı da saniyede 1 mm (Amazon’unki saniyede 5 m).
HIZLA KÜÇÜLÜYOR
Toplam 5,5 milyon kilometrekarelik Amazon yağmur ormanı alanı hızla küçülüyor. Bilim insanlarına göre son 40 yıl içinde 750 bin kilometrekarelik (yaklaşık bir Türkiye) Amazon yağmur ormanı yok edilmiş. Dünyanın karbondioksit-oksijen çevrimini sağlayan, su dengecisi, flora ve fauna kaynağı yağmur ormanları karbondioksit salınımına yenilmeye başladı.
YAŞAM FIŞKIRIYOR
Amazon Nehri gerçek bir biyoçeşitlilik ortamı. Dünyadaki tüm türlerin yüzde 10’u, tüm dünya kuş türlerinin yüzde 20’si, 40 bin bitki, 2200 balık, 2,5 milyon böcek cinsi Amazon yağmur ormanlarında yaşıyor.
ADI, ANADOLU’DAKİ KADIN SAVAŞÇILARDAN
İspanyol Gonzalo Pizarro 1541’de Ekvador’un bugünkü başkenti Quito’yu işgale gelir. Yardımcısı Francisco de Orellana’yı efsane altın şehri (El Dorado) ve ‘Tarçın Vadisi’ni keşfe gönderir. Orellana, Coca Nehri ile birleşen Napo Nehri’ni izlemeye başlar. Adamları Brezilya’da bugünkü Manaus yakınlarında ‘dehşetengiz kadınlardan’ (ya da uzun saçlı erkeklerden) sopalarla dayak yerler ve canlarını zor kurtarırlar. Savaşçı kadınlardan dolayı da nehri Amazon (Rio Amazonas) diye adlandırırlar.