Amasra’nın ikiz kardeşi
Edirne’ye karayoluyla 197 kilometre uzaklıktaki tarihi Bulgar kenti Nesebar şaşırtıcı ölçüde Amasra’ya benziyor. Aralarındaki fark Amasra’nın aksine Nesebar’ın tarihi dokusunun korunmuş olması. Bu sayede UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Yazın çok kalabalık olan kent, sonbaharda kısabir hafta sonu kaçamağı için ideal.
Bulgaristan’ın en popüler yaz tatili bölgesi Burgaz ve civarı. Yaklaşık 70 bin Türkün yaşadığı Burgaz, Edirne’ye 167, Dereköy sınır kapısına sadece 93 kilometre uzaklıkta. Nesabar, Pomorie ve Sozopol, bölgedeki çok önemli üç turistik merkez. Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki diğer sahil kentleri gibi uzun ve ince kumlu geniş sahillere sahip olan Burgaz, deniz tarafından oluşturulan, ancak zamanla kum barları tarafından denizle ilişkisi kesilen üç göl tarafından kuşatılmış: Burgaz gölü olarak da bilinen Vava, Atanaskovsko ve Mandrenska.
Yani Burgaz’ın önü de arkası da su...   Â
OSMANLI MÄ°MARÄ°SÄ° YAÅžIYOR
Burgaz’da gece hayatı hareketli. Bratya Miladonivi, şehir merkezine yakın bir eğlence merkezi. Otellerin kapladığı Lazur ise yaz aylarında gece hayatıyla ünlü. Atanaskovsko Gölü civarındaki Zornitsa sahile de çok yakın. Yine bu göle çok yakın olan Izgrev de turistler için cazibe merkezi. Tüm bu turistik bölgeler içinde en cazip olan yer kuşkusuz ki Nesabar. Burgaz’a 30 kilometre uzakta, küçük kayalık bir yarımada üzerindeki Nesebar, Avrupa’nın en eski yerleşimlerinden. Ortaçağ mimarisi örneklerini sokaklarında görmek mümkün. Bu özelliğiyle arkeolojik olarak da önemli bir tatil merkezi. 1956’da arkeolojik ve mimari olarak önemli bir yer olarak kabul edilmiş. Şehirdeki kültürel anıtlar 1983’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Sahili, yani Sunny Beach ülkenin en çok bilinen tatil bölgesi. Dört kilometrelik plaj şeridi yazın çok kalabalık oluyor.
Nesabar’ı uzaktan ilk gördüğümde Amasra’yı hatırladım. Mimarisi olmasa da coğrafyası çok benziyor. İkisi de Batı Karadeniz’de, birer ada üzerine kurulmuş. Nesebar 300 metrelik yapay yolla ana karaya bağlı. Amasra ise tarihi köprüyle; rüzgârlı havada tarihi bölgesine ıslanmadan girmek, köprünün yüksekliğine karşın pek mümkün değil.
İki adanın tarihi de epey eskiye gidiyor. Nesebar’da 13 - 19 yüzyıl arasından kalma bir çok kilise, kale kalıntısı bulunuyor. Kuruluşu MÖ 600’e kadar uzanıyor. Amasra’nın kuruluşu ise MÖ 12’nci yüzyıl civarı. Yani Amasra, Nesebar’a göre çok daha eski. Ama tarihi dokusu yeni binaların arasında kaybolmuşken, Nesebar’da neredeyse yeni bina yok gibi. Sokaklarındaki taşlar bile korunmuş. İkisi arasındaki en büyük fark da bu. Bu nedenle, Nesabar UNESCO listesinde...
Nesebar, mimari olarak Amasra’dan çok Safranbolu’yu andırıyor. Eski kentin içindeki ahşap evlerin büyük çoğunluğu Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyor.
SOKAKLARI SANAT GALERÄ°LERÄ°YLE DOLU
Her sokakta bulunan galerilerde resimler veya geleneksel el işçiliği ürünleri sergileniyor. Genç Bulgar sanatçılarının elinden çıkmış inanılmaz güzel tabloları çok ucuza satılıyor. Bu butik kasabayı gezerken sağda solda Nesebar resimleri yapan sanatçılara rastlamak en olağan görüntüler arasında. Resim dışında takı ve danteller de Nesabar’ın geleneksel ürünleri.
Nesebar’da dondurma yemek isteyenlere bir uyarım olacak. Nedeni de dondurmayı tartarak vermeleri. Kornetlerini bizim kornetlerin yanında tas gibi kalıyor. Benim dondurmam tam olarak 370 gram geldi. Yaklaşık yarım saat dondurma yedim. Önceden uyarayım, kornet bir türlü bitmiyor.
Otantik görüntüsü, temiz ve oldukça uygun kafeleri, restoranları, güler yüzlü garsonları ve esnafı ile Nesebar, UNESCO listesinde yer almayı fazlasıyla hak ediyor. Üstelik yeşil pasaportu olanlar için hafta sonu çat kapı gidilecek kadar yakın. Sınır sadece 123 kilometre uzakta olan Nesebar, keyifli bir hafta sonu geçirmek isteyenler için ideal bir seyahat noktası.
500 YIL OSMANLI YÖNETTİ
Burgaz, bölgede ilk çağlardan beri yerleşimin olduğuna dair kanıtlar barındırıyor. 1367’ye kadar Doğu Roma İmparatorluğu’nun egemenliğinde kalmış. Bu tarihte Osmanlılar’a geçmiş. 1877- 1878 Osmanlı – Rus Savaşı sonrasına kadar, yani 500 yıldan fazla bölge imparatorluğa bağlı kalmış. Burgaz, Berlin’de 1878’de yapılan antlaşmayla kısa süre için yapay olarak oluşturulan Doğu Rumeli Eyaleti’ne bağlı kaldıktan sonra 1885’te Bulgaristan prensliği tarafından ilhak edildi. Burgaz 1908’de bağımsızlığını ilan eden Bulgaristan sınırları içinde kaldı.