GeriSeyahat Alpler’de motosikletle bin kilometre
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Alpler’de motosikletle bin kilometre

Alpler’de motosikletle bin kilometre

Fransa’dan başlayıp, Slovenya’ya uzanan Alpler, Orta Avrupa’nın en ünlü sıradağları. İsviçre’de Alpler, Avusturya’da Tiroller, İtalya’da ise Dolomitler adını alıyor. Bu ülkelerin coğrafyasında, ekonomisinde küçümsenmeyecek yer tutuyor. Kışın kar sporcularını ve karda sosyalleşmeyi sevenleri ağırlayan bu coğrafya, yazın yalnızca inek otlatmaya yaramıyor elbette. Korumalı montları, pantolonları, kaskları ve rüzgardan kanatlarıyla motosikletçilerin Kabe’sine dönüşüyor.

Motosiklete binen kişinin tek derdi vardır: Uzun uzun motor süreceği, ardarda virajlara girip çıkacağı, trafikten uzak yollara ulaşmak. İşte orası Dolomitler. 2 bin metrenin üzerindeki dağlara tırmanan, sürüşünüzü test edip geliştirmenize izin veren, asfaltı bakımlı, büklüm büklüm yollarında motosikletten başka neredeyse araca rastlanmıyor. Baş döndüren ormanlar, dağ gölleri, akarsular ve çağlayanlar, sürüş zevkini birkaç kez artırıyor.
HER ADIMDA SÜRÜŞ İŞTAHI ARTIYOR
Erdil Yaşaroğlu’yla, yaz başında Avrupa haritasının başına ilk oturduğumuzda, parmağımızı Yunanistan’a koyduk, feribotla denizi aşarak İtalya’ya oradan da Adriyatik’i dolanıp Hırvatistan sahiline ulaşmayı planladık. Yola çıkmaya bir hafta kala, bu rotanın sıcaklarda öyle haritada parmakla gezer gibi katedilemeyeceğine ikna olduk. Zaten motorcu dediğin esnek olur, anında rota değişti. Münih’e uçup motor kiralayacak, güneye inip Avusturya, İtalya ve İsviçre dağlarını görecektik. Bunun muhteşem bir plan olduğu, gezinin ilk gününde anlaşıldı. Alpler (Dolomitler ve Tiroller) adeta binlerce kilometrekarelik bir sanatoryum. Ne kadar ayrıcalıklı bir coğrafya olduğu yazın karlar kalktığında çok daha iyi anlaşılıyor. Ciğerleriniz kadar gözlerinizi, ruhunuz kadar fikrinizi de arındıran, gelişigüzel çözülmüş bir yumak ipe benzeyen yollarda geçtiğiniz her kilometre sürüş iştahınızı artırıyor. Çıktığınız her zirvede bir sonrakine gözünüzü dikiyorsunuz. 
KAYBOLMA DERDİ YOK
Motosiklet kiralama işini web sitesinden hallettik ve Münih’e uçtuk. Ertesi gün motosikletlerle “buluşup” yola çıktık. Almanya’nın güneyindeki Münih’ten, daha güneydeki dağlara ulaşmanın en kısa yolu Garmisch Partenkirchen’den geçerek Avusturya’ya girmek. Dağlarla henüz Avusturya’ya girmeden karşılaşıyorsunuz zaten. Daha doğrusu onlara teslim oluyorsunuz. Sonrasında yol sizi götürüyor. Kaybolma derdi olmadan, hatta kaybolmak isteyerek binlerce kilometrekarelik bir coğrafyaya dalıyorsunuz. Hem ıslah edilmiş hem bakir; hem güvenli hem de heyecan verici bir coğrafya. Yılın dokuz ayı kar ve buz altında kapalı kalan zirve yollarında tek çukura rastlamadan, yüzlerce keskin virajda tek mühendislik hatasıyla karşılaşmadan, yalnızca yola teslim olarak (ya da yolu teslim alarak) motor kullanmak, buraya niye dünyanın dört bir yanından motorcuların akın ettiğini açıklıyor. 
Almanya’dan başlayan gezimiz Avusturya, İtalya ve İsviçre’de sürdü, başladığımız yerde, Münih’te sona erdi. Innsbruck, Bolzano ve Lienz şehirlerinde kaldık. Dağlara ara vermek için gözümüzü karartıp otobandan Milano’ya gittik. Oradan Como Gölü’ne çıkıp İsviçre’ye geçtik. İtalyan kantonu Tikino’da kaldık. Seyahat boyunca sayısız milli park alanı ve dağın yanı sıra Timmelsjoch, Marmolada gibi zirvelere tırmandık. Anlatırken binlerce kilometre katetmişiz hissi uyandıran bu seyahat, aslında bir hafta ve 1800 kilometre sürdü. Dağ yollarında 1000 kilometre gittik.

YEDİ ÖNERİ

*   Canınız istediğinde kesebileceğiniz, esnek günlük sürüş parkurları çizin.
*   Otel rezervasyonlarıyla kendinizi bağlamayın. Onlarca küçük köy, kasaba, şehirde bu mevsimde yer bulmak kolay. Fiyatlar ucuz.
*   GPS’i haritayla birlikte kullanın. Biri yol hakkında, diğeri coğrafyanın tamamı hakkında fikir veriyor. Bir yüzü üç boyutlu haritalar tırmandığınız dağı gözünüzde canlandırmanıza yarıyor.
*   Dağ rotalarında hızınızı saatte ortalama 40-50 kilometre hesaplayın. Günde 200-300 kilometre aşabilirsiniz.
*   Yolun irtifası 800 ile 2500 metre arasında değişecek. Sıcağa soğuğa, güneşe ve yağmura karşı hazırlıklı olun. En iyisi kat kat giyinmek. Biz airflow kıyafetlerle rahat ettik.
*   Yüksek zirvelerdeki geçitler yazın bile kardan kapanabilir, yola çıkmadan soruşturun.
*   İstediğiniz şehirde, dilediğiniz tip motoru kiralayan şirketleri internette,
www.erento.de adresinden bulabilirsiniz. Bir başka seçenek BMW’nin Almanya web sitesinden kiralamak. Maliyeti biraz yüksek
ama yol boyu servis güvencesi var.

Timmelsjoch’ta bulutların üstüne çıktık Marmolada’yı geçerken iki mevsimi yaşadık

ZORLU BAŞLANGIÇ
Münih’ten çıkışta aksilikler ve trafik yüzünden zorlandık. GPS’in kablosunu unutmuşuz, dok da motora uymadı. Kabloyu Mediamarkt’ta bulduk. Dok yerine de depo üstü çantası kullandık. Münih’ten Garmisch’e 80 kilometre otoyol. Ama sevimsiz bir yol değil. Ormanların arasından, küçük vadilerden geçiliyor. Kiraladığım 1200 GS’ye alışmak için çok uygun başlangıç. Erdil de 1200 RT’siyle mutlu gözüküyor. Yukarı çıktıkça hava serinliyor. İyi ki Münih’ten ayrılmadan termal yelek almışım. Garmisch’e bir çırpıda geldik. Şimdi günün geri kalanı için yeni bir rota yapacağız.
TAZE BİÇİLMİŞ OT KOKUSU
Almanya’da otoyollar bedava. Avusturya otoyolları paralı ama gişe yok. Benzincilerden sticker (Vignette) satın alıp cama yapıştırıyorsunuz. Motor için 4.5 Euro. Niyetimiz otoyollardan uzak durmak ama Garmisch’te bu işi de hallettik. Arayollara girince ilk duyduğumuz, taze biçilmiş ot kokusu. Fotoğraf molaları vererek ilerliyoruz. Başta her durduğumuzda motoru stop ettirip, kask, eldiven çıkarırken, giderek yalnızca sağ eldiveni çıkarıp çekiyoruz fotoları, sonra yola devam.
KOCA MEMELİ İNEKLER ÇOK MERAKLI
Otlakta yayılan inekler sık karşılaştığımız manzaralardan. Ama bunlar ayrı güzel. Bakımlı, aynı cins ve renkte koca memeli inekler, üzerlerinden akım geçen incecik tellerin ardında merakla yola bakıyor. Biz de onları seyrediyoruz. Boyunlarındaki çanlar ortalığı inletiyor. 
BU YOLDA SIKILMAK MÜMKÜN DEĞİL
Baraj göllerinden, nehirlerden geçtik. Dün hava güzeldi, gölde yüzenleri gördük, ama bizim için su çok soğuk. Bu şekilde yol yapmak, hiç doymadan yemeye benziyor. Gittikçe gidesi geliyor insanın. Her kilometre bir sonraki için heyecanlandırıyor. Yol hiç sıkmıyor. Bir tahta köprü, bir ev, bir dağ lokantası manzarayı her an değiştiriyor. Zirvelere tırmanırken rastladığımız bisikletçilerin sayısı, performansı şaşırtıcı.
TEMMUZDA BUZULLARDAN GEÇTİK
Innsbruck’tan çıktık, istikamet Timmelsjoch. 2500 metrelik bir zirve. Avusturya kırsalında, Ötztal’dayız. Timmelsjoch’a tırmandıkça hava soğudu. Yanımızdan gruplar halinde motorlar geçiyor. Döne döne tırmanırken yanımızda hep kar ve buzullar vardı, temmuz ortasında. Zirvede bir de kafe restoran var. Bulutlar altımızdan geçiyor. Dağın bir yanı Avusturya, diğer yanı İtalya. İnişte yalnızca “İtalya” yazılı bir tabela gördük o kadar. Bir de yol biraz bozuldu. Küçük çukurlar, asfaltta yamalar belirdi.
BUZ ADAM ÖTZİ’YE UĞRADIK
Geceyi Bolzano’da geçirmeye karar verdik. Burası İtalya’nın en kuzeyi yani Güney Tiroller. İki dilli bir bölge. Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun izleri. Herkes iyi kötü iki dil konuşuyor, çöp kutusundan, asansör düğmesine her yerde Almanca-İtalyanca. Sabah, Buz Adam Ötzi’nin müzesine gittik. 1991’de sınır
bölgesinde bulunduğunda Avusturya
ve İtalya arasında kavgaya sebep olmuştu. Gördük ki Ötzi İtalyanlar’da kalmış. MÖ 3300 yılında yaşamış, buzullarda cesedi hiç bozulmadan kalmış bir doğal mumya. Soğuk bir odanın camından gördük kendisini.
İKİ KEZ MEVSİM DEĞİŞTİ
Bugün Marmolada Dağı’na çıkıp Lienz’e gitmeyi planladik. En yüksek geçişimiz yine 2500 metre civarında olacak. Yağmurda fena gitmedik ama terledik ve üşüdük. Molada, yükseklerde kar olma ihtimali aklımıza geldi. Yine de çıkıp görelim dedik. Hava önce iyice soğudu sonra da ısındı. Fedaia Geçidi’ne ulaştık. Zirvede baraj gölü ve 1. Dünya Savaşı müzesi var. Cortina yolunda mevsim bir kez daha değişti. GPS bizi üst üste yanlış yollara soktu. Cortina’nin içinden geçip Avusturya’ya doğru döndük. Lienz’e güzel bir karayolundan hava kararırken geldik. Geç saatte yemek için çıktığımızda tek açık pizzacının Türk sahibiyle tanıştık. Lienz’te akşam yemeğimiz, dönerli pizza oldu!
DAĞ BAŞINDA TEK ŞERİTLİ GEÇİT
Sabah Lienz’ten çıkıp kuzeyden dolaşıp Davos’a girmeye karar verdik. Dağda, Staller Geçidi’ne, Avusturya İtalya sınırına geldik. Tek şeritli, orman içinden geçen, bol kıvrımlı bir dağ yolu. Hemen altta bir göl var. Yol, 15 dakika bir yöne, 15 dakika diğer yöne açık. Dağdan inince molada gidonu Milano’ya kırmaya karar verdik. Sıkıcı bir otoyolda gözümüze güneş girerek 350 kilometre gittik. 
GEORGE CLOONEY’NİN KASABASI
Como Gölü, Milano’dan çok yakın. Tabii GPS’iniz doğru çalışıyorsa! Bellagio, Como kıyısında en dikkat çeken (ve müreffeh) kasaba. (George Clooney’li haberleri hatırlayın). Gölü feribotla geçip İsviçre’deki Laggo Maggiore’ye ulaştık. Akdeniz ikliminde, palmiyelerin ve muz ağaçlarının yetiştiği bir bölge. Yamaçlardaki dar yollarda, gün batarken bağların arasındaki sürüşümüz, bu seyahatte aklıma en çok işleyen resimlerden biri..

False