Alper’deki kültür geçidi
Kuzey Avrupa’dan İtalya’ya karayoluyla geçmek isteyenler için en önemli yol Alpler’deki Brenner (Brennero) Geçidi. Deniz seviyesinden bin 300 metre yükseklikteki bu vadiyi ilk kez Romalılar yola dönüştürmüş.
Bugün vadi sadece iki ülkeyi birbirine bağlamıyor, Alman ve İtalyan yaşam biçimleri arasında ilginç bir geçişe tanıklık ediyor. Gezgin Gülgun Terek, izlenimlerini yazdı.
Romalılar Avrupa’nın zengin kaynaklarına ulaşmak için en kısa yolun Bolzano ile İnnsbruck arasındaki vadi olduğunu görüp buraya bir ticaret yolu yapmış. Bu yol 1777’de Avusturya Kraliçesi Maria Teresa tarafından geliştirilmiş. 1959-63 yılları arasında ise Brenner Otobanı yapılarak bölge ticari hayatına büyük bir canlılık getirmiş.
İnnsbruck şehrinin zarif görüntüsünü geride bırakıp tepelere doğru yol alırken hemen Brenner Geçidi ve İtalya tabelaları karşımıza çıkıyor. Kısa bir yolculuktan sonra gişelere ulaşıp, geçiş için 8 Euro ödüyoruz. Avusturya’da otoban ücretleri toptan ödenip, bunun karşılığında araca eletronik pul yapıştırılıyor. İtalya’da ise her etabın ücretlendirmesi ayrı, nakit ödeniyor.
FOTOĞRAFÇI KIŞKIRTAN ZARİF EVLER, ŞATOLAR
Otoyolun ilk bölümü Avusturya’ya çok yakın İtalyan kenti Bolzano’ya doğru ilerliyor. Yol kenarındaki bariyerlerin pası dikkatimizi çekiyor. Ancak manzara nefis: Yalçın dağlar, yanımızda bir görünüp bir kaybolarak bize eşlik eden nehir, dağları süsleyen ormanlar. Yol kenarındaki zarif evler sanki fotoğraf meraklıları için özel yapılmış. Bölgeye kışın çok kar yağdığı için damlar Avusturya ve Alman tarzı dik. Geniş çiftlik arazilerinin arkasındaki küçük tepelere ortaçağdan kalma şatolar yerleşmiş.
Kahve molası için Bolzano’ya uğruyoruz. Bölgenin ıssızlığına karşın şehir epeyce büyük ve gelişmiş. 95 bin nüfuslu bir sanayi merkezine dönüşmüş. Kentteki tüm tabelalar iki dilde: Almanca ve İtalyanca. Zaten yerli halk siz hangisini tercih ederseniz onu konuşuyor. Avusturya Alpleri’nin (Tiroller) İtalya’daki uzantısı olan dağlara Dolomiti deniyor. Bolzano’nun tarihi bölgesine otomobille girmek imkansız. Aracımızı park edip uzun bir yürüyüşle merkeze varıyoruz. Sokaklarda inanılmaz bir bisiklet yoğunluğu var. Etraf dağlarla dolu, bu kadar bisiklet olması gerçekten ilginç.
Uzun yürüyüş bizi acıktırdığı için tipik bir restorana oturuyoruz. Konuşkan garsonumuz şehir merkezinde ulaşımın sadece otobüsle yapıldığını, özel araçların giremediğini anlatıyor. 2015’de metro yapılması planlanıyormuş. “Bütün bunlar sizin için” diyor. “Biz çevreyi ve tarihi koruyor, sizlerin bu dokuyu yaşamanızı sağlıyoruz.” Belediye, kentin ve esnafın korunması uğruna, merkez dışına yapılacak büyük alışveriş merkezi projesini reddetmiş. Bu kadar fedakarlığa kayıtsız kalamıyor ve ısrarla tavsiye ettiği Meran şarabını denemeye karar veriyoruz. Yemekler tipik Alman mutfağı ve mönü Almanca. Sonunda klasik bir İtalyan finali yapıyor ve dopio espresso isteyerek sevimli garsonumuza veda ediyoruz.
GELİŞİM HIZI ŞAŞIRTICI
15 yıl önce bir yolculukta geçerken konakladığımız küçük şehrin bugünkü gelişmiş hali hayret verici. 1998’de kurulan üniversite bu gelişmede önemli rol oynamış. Uzun bir yürüyüş bizi park verine ulaştırıyor. Otobana çıkıp yola devam ediyoruz.
Şimdi hedef Trento. Yolumuz yaklaşık 60 kilometre. Yine dağlar arasından kıvrılarak ilerliyoruz. Nefis görüntüler, dağ çiçekleri, kırlar bize adeta pastoral bir ziyafet çekiyor. Sağ şeritten yavaş yavaş ilerleyerek yolculuğun keyfini çıkarıyoruz. Kısa süre sonra Trento tabelaları bizi karşılıyor. Yüksek dağlar arasında bir vadi bu kez tam İtalyan özellikleri taşıyan bir şehre, Trento’ya ev sahipliği yapıyor.
TRENTO, ALMAN ETKİSİNİ SİLMİŞ GERÇEK BİR İTALYAN KENTİ OLMUŞ
Trento’da otomobilimizi şehir merkezine yakın bir parka bırakıp merkeze yürüyoruz. Kısa sürede Duomo Meydanı ve Neptün Çeşmesi’yle karşılaşıyoruz. Mükemmel taş işçiğiyle katedral tam arkamızda. Meydanın bir köşesinde Pretorio Sarayı yükseliyor. 115 bin nüfuslu şehir Bolzano’ya nazaran çok daha canlı. Tam 15 bin üniversite öğrencisi var kentte. Sanki hepsi sokakta! Tüm kafeler, dondurmacılar, parklar ve banklar dolu. Duomo Meydanı’nın hemen yakınındaki küçük Pasi Meydanı’nda bir kafeye yerleşip çevreyi inceliyoruz. Evet, bu gerçek bir İtalyan şehri. Bu kadar kısa mesafede bu değişiklik garip gelebilir ama Bolzano ve çevresi ne kadar Almanya ve Avusturya’ya benziyorsa burası da o kadar İtalyan. Sokaklar kalabalık, insanlar heyecanlı ve neşeli, dağların eteğinde ağaçların içinde sıcacık bir İtalyan şehri.
ATALARI KELTLER
Şehrin tarihi Keltlere dayanıyor. Daha sonra Romalılar ve piskoposlar tarafından yönetilmiş. Tarihe ünlü Trento Konsili ile geçmiş. 1545-1563 yılları arasında Hristiyanlığın önderleri burada toplanıp Luther’in reformlarına karşı alınacak tedbirleri tartışmış. Şehri Rönesans tarzında birçok bina süslüyor. 1700’den itibaren ise barok tarzı binalar ön plana çıkmış. Tüm bu dönemlerde bir dini merkez olarak dikkati çeken şehir 1796’da Napolyon ordularının istilasına uğramış. Daha sonra Avusturya bölgede hakimiyeti ele geçirmiş ve uzun yıllar İtalya’dan yapılacak bir saldırıya karşı Avusturya burayı bir merkez garnizon olarak kullanmış. Trento Kalesi panzer kuleleri, çeşitli engeller ancak İkinci Dünya Savaşı sonunda buradan atılabilmiş. Bölgede Alman etkisi o kadar fazla olmuş ki savaşın bitiminin ilan edilmesinden hemen önce, 1945 Mayısı’nda şehir Amerikalılar tarafından bombalanmış.
Trento bugün Alman etkisini tamamen üzerinden atmış bir İtalyan şehri, tabelalar tek dile dönüşmüş. Halkı hep İtalyanca konuşuyor. Bunda genç nüfusun çok büyük payı var. Bölgenin tamamı anadil olarak İtalyancayı seçmiş. Daha önce yaşanan politik olaylardan çok sıkıntılar çeken bölge halkı geçmişe bir sünger çekmiş.
SÜPERMARKETE İZİN YOK
Trento bir turizm şehri. Bu önemli gelir kaynağını korumak için önlemler alınmış, yatırımlar yapılmış. Şehrin eski bölümleri aynen korunmuş, dış bölgeler ise dikkatle genişliyor. Büyük supermarketler, dev kuruluşlar burada da yer bulamamış. Çevrede özellikle elma ve üzüm yetişiyor. Kent şaraplarıyla övünüyor. Ayrıca orman zenginliği kağıt endüstrisinin gelişmesini sağlamış. Nehirler ise yenilenebilir enerji için nefis bir potansiyel oluşturuyor. Kısacası İtalya’nın en zengin bölgelerinden biri olan Trento, İtalyan olmakla övünüyor.
Yolculuk ve yollar hiçbir zaman bitmiyor. Dağların arasından süzülen Brenner otobanı Garda Gölü cıvarına ulaştığında artık geniş düzlüklerle kucaklaşıyor. Bizlere de hem bu nefis doğayı izlemek hem de kısa sürede bir kültür farklılığına şahit olmanın keyfi ve heyecanı kalıyor.