Alaturka treking
Doğa yürüyüşleri artan ilgiyle birlikte şekil de değiştiriyor. Batıda başlayıp gelişen ve birkaç yıl önce Türkiye'de de moda olan doğa yürüyüşleri, Türk insanının elinde biçim değiştirdi. Ülkemizde doğa yürüyüşlerine mangaldan, rakıya, kösele ayakkabıdan, müzik setine kadar değişen unsurlar eklendikçe ortaya bir ‘‘alaturka treking’’ çıkıyor.
Kent yaşamı, trafik, iş stresi ve yeşile duyulan özlem, insanların doğaya kaçışını da beraberinde getiriyor. Batı ülkelerinde başlayıp gelişen doğa yürüyüşleri Türkiye'de de son iki üç yıldır moda. Ancak Batı'dan ithal ettiğimiz bir çok şeyde olduğu gibi treking'i de alaturkalaştırdık. Treking düzenleyen firmaların yetkililerinin söylediği gibi ‘‘anlayış farklı, felsefe farklı olunca pikniğe benzeyen doğa yürüyüşleri ortaya çıkıyor.’’
Türkiye'de treking'in uygulanışındaki temel farklılık, Batı dillerinde tam bir karşılığı olmayan ‘‘keyif’’ sözcüğüne takılıp kalıyor. Keyfinden fedakarlık etmeden treking yapmak mümkün değil. Çünkü treking'in temel mantığında doğa ile insanın mücadelesi yatıyor. Yanlarında mangalla doğa yürüyüşüne çıkanlar, parkur başından bir kaç kilometre sonra çilingir sofrası kuracak yer arayanlar, doğanın seslerini dinlemek yerine walkman taşıyanlar sözkonusu olunca treking de doğal olarak pikniğe dönüşüveriyor.
GEZİ DEĞİL SPOR
Önceleri fotoğraf çekmek için değerlendirilen bu geziler artan yoğun taleple turizm şirketleri için başka bir sektör haline gelmiş. Halen Türkiye'de 20 civarında turizm şirketi bu işle uğraşırken her geçen gün bu gezilere katılanların sayısı artıyor.
Treking aslında bir spor. Belli bir başlangıç ve bitiş noktası olan bu sporda amaç doğa şartlarına rağmen belirlenen hedefe, belirlenen süre içinde ulaşmak. Bu arada çevreye zarar vermeden ekip ruhu içinde çalışabilmek. Doğa yürüyüşlerine katılanların doğayı kirletmemeleri ve zarar vermemeleri birinci kural. Birçok turizm şirketi treking grubunun kumanyasını yanında götürüyor. Artan atıkları ise yanlarında geri getiriyorlar. Dolayısıyla gezi bittiği zaman oradan insanların geçtiğine dair hiçbir kötü izin kalmaması gerekiyor.
Yürüyüşçünün, treking sırasında doğayla tam uyum içinde olması gerekiyor. Bu arada ıslanması, tozlanması, yorulması hatta küçük kazalar yaşaması doğa yürüyüşünün vazgeçilmez unsurları. Bu yüzden treking yapmayı göze alan kişinin bütün bunları göze alması ve yaşamak istemesi gerekiyor. Treking'in Türkiye'de uygulanış tarzını incelediğimizde, ithal ettiğimiz her şeyde olduğu gibi bunda da bir alaturkalıkla karşılaşıyoruz. Bunun en güzel göstergesi hafta sonu için rezervasyon yaptıranların hava biraz bulutlandığında telefona sarılıp geziyi iptal etmesi. Bu arada rehberler, defalarca uyarmalarına rağmen yürüyüşçülerin yanlarında gereksiz bir çok ağırlık getirmelerinden de şikayetçi. Yürüyüş sırasında yüksek sesle bağırmanın ve gereksiz gürültülerin bile doğal dengeyi bozabileceğini belirten rehberler, çevreyi kirleten ve bitki örtüsüne zarar veren yürüyüşçüleri derhal uyarıyor.
Treking gezisine katılmak isteyenlerin 4-10 milyon lirayı gözden çıkarması gerekiyor. Fiyatları etkileyen faktörler ise ulaşım, konaklama ve yiyecek. Burada yiyeceği biraz daha açmak gerekecek. Çünkü bazı ‘‘sporcu ruhlu insanlar’’ yürüyüş etaplarına barbekü konulmasını da isteyebiliyor. Tabii bu da maliyet olarak fiyata ekleniyor.
Turlar, turizm şirketlerinin rehberleri öncülüğünde yapılırken herhangi bir yaralanma veya sakatlanma durumlarında rehberlerin çoğu ilkyardım yapabilecek eğitime sahipler. Turizm şirketleri her türlü aksaklığa karşı zorlu etaplarda ekibe doktor katmayı da ihmal etmiyor. Bunun dışında treking'e katılacakların daha önceden rehberlere danışmalarını tavsiye ediyorlar.
YENİ BİR TATİL ANLAYIŞI MI?
Doğa yürüyüşleri hafta içi ve hafta sonu olmak üzere ikiye ayrılıyor. Hafta içi yapılanlar uzun süreli, haftasonu yapılanlar ise günlük yürüyüşler. Müşteri talepleri incelendiğinde hafta sonu etkinliklerinde bir yığılma gözleniyor. Türkiye'ye treking'i ilk getiren firmalardan biri olan Fotoğraf Evi yöneticilerinden İpek Tufan konuyla ilgili olarak, ‘‘İnsanlar artık pazar günleri televizyonun önünde oturmayı değil, bir yerleri görerek geçirmeyi tercih ediyorlar’’ diyor.
İnsanların artık tatil anlayışının; gezmek, görmek ve fotoğraf çekmek olduğunu söyleyen Tufan, Avrupa'daki treking anlayışı incelendiğinde olayın tamamiyle spor amaçlı olduğunu belirtiyor. Avrupa'da bu faaliyetin, dağcılık, yürüyüş ve keşif olmak üzere üç bölüm halinde yapıldığını açıklayan Tufan, bizim ise sadece keşif branşını doğru uyguladığımızı vurguluyor.
Bu spora ilginin kış aylarında da artmasını farklı yorumluyor turizm şirketleri. Bazıları insanların tatil anlayışının değiştiğini savunurken, kimisi de Arnika Turizm'in sahibi İrfan Tanrıverdi gibi, havaların güzel gitmesine bağlıyor bu artışı.
Son zamanlarda treking'e duyulan ilgiyi farklı yorumlayan Baraka Turizm'den Cenk Gençdiş ise, insanların merak ve özenti ile bu tür gezilere katıldığını fakat daha sonra devam etmediğini belirtiyor.
Dikkat edilmesi gerekenler
İlk defa treking'e katılacak kişilerin dikkat etmesi gereken bazı noktalar var. İlk önce 5-10 kilometre arasında değişen zorlu parkur unutulmamalı. İkinci nokta ise trekkingcilerin yanlarında götürecekleri eşyalar ve giysiler. Doğa yürüyüşüne katılacak kişi öncelikle ayakkabısına dikkat etmeli. Kesinlikle sandalet giymemeli. Sakatlanmalara karşı ayak bileğini kavrayan boğazlı bot yürüyüşün en temel unsuru. Hatta dereleri yürüyerek geçmek gerektiğinden ikinci bir ayakkabı tavsiye ediliyor.
Bilinenin aksine yürüyüşe kot pantolon hiç de uygun değil. Çünkü rahat hareket etmeyi engelleyen, ıslandığında da ağırlaşıp çok zor kuruyan kotlar yürüyüşü engelliyor. Treking'de üst üste giyilen yünlü giysiler kullanılıyor. Sıcaklığa göre çıkarıp giyebileceğiniz bir kaç kat ince yünlü giysi bunun için yeterli. Pamuklu giysiler tercih edilmemeli.
Geziler 5-10 kilometre arasında değiştiği için katılanların yanlarında ergonomik bir sırt çantası da bulundurması gerekiyor. Bunun yanında mataralarını da yanlarından eksik etmemeliler. Yağmurlu havalarda ise panço tarzı yağmurluklar tercih edilmeli.
Parkurlar bozuluyor
Turizm şirketleri yürüyüş yapılacak parkuru yapılan keşif turlarıyla tespit ediyor. Şirketler bu keşif turlarını gizli tutuyor. Çünkü ortaya çıktığında neredeyse bütün tur şirketleri buraya gezi düzenliyor. Dolayısıyla o yerin sakinliği de kayboluyor. Doğa güzellikleri bakımından çok şanslı olan Türkiye, trekingciler için bulunmaz bir cennet. Fakat turizm şirketlerinin en büyük sıkıntısı bu parkurların korunmaması. Buralara giden insanların piknik amacının dışında, kendilerini doğanın bir parçası gibi hissetmelerini isteyen firmalar: ‘‘Günün birinde, zevkle dolaşıp, kent yaşamından sıyrılabileceğimiz mekanları belki bulamayacağız. Bu yüzden doğayı temiz tutmamız gerekiyor’’ diyor.