GeriSeyahat Akdeniz’i seviyorsanız bu adaya âşık olacaksanız
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Akdeniz’i seviyorsanız bu adaya âşık olacaksanız

Akdeniz’i seviyorsanız bu adaya âşık olacaksanız

Chopin, sevgilisi George Sand’ın isteği üzerine 1838 kışını geçirmek üzere İspanya’nın Mayorka Adası’na gitmişti.

Hüseyin SERMET

Paris’teki dostuna yazdığı mektupta 'Palmiye, sedir, zeytin, portakal, limon, narlar arasındayım. Seralarda görebildiğimiz ağaçlar çevremde. Deniz lacivert, dağlar zümrüt yeşili, hava cennetteki gibi ılık. Asmalı balkonlarda, Araplardan kalma kalede geceleri gitar sesleri, şarkılar yankılanıyor. Harika bir yaşam, çiçek açıyor gibiyim” diyordu. Beş ay kaldığı, ölümsüz eserlerinden Prelüdler’i bestelediği adadaki yaşamı daha sonra trajik bir hal alacaktı.

Akdeniz kültürünün, mimarisinin tüm özelliklerini görebileceğiniz bir ada Mayorka. Benim gibi bir Akdeniz âşığının bu adayı beğenmemesi mümkün değil. 1982’den bu yana üç kez gittim, ikisi Chopin’le ilgiliydi. Her gezide birer hafta kaldım, adanın farklı özelliklerini keşfettim.

YUMRUKLA KARŞILANDIM

Çocukluğumda izlediğim Hollywood melodramlarının etkisiyle Chopin’in kişiliği, müziği bana hep aşırı romantizmi çağrıştırmıştı. Bu nedenle uzun yıllar eserlerini repertuvarıma almadım. 1981’de, 26 yaşında, Chopin çalmaya karar verdim. Vesile yaratmak için çok iddialı olmayan bir yarışma aradım. Palma’daki Uluslararası Chopin Yarışması’na katıldım. Güzel bir ilkbahar günü adaya vardım. İlk iki gün elemeler ve heyecanla geçti. Birinci olmaya kararlıydım, sürekli çalışıyordum. Finalden önceki gece, saat 01.00’e kadar çalışıp, hava almak için sokağa çıktım. Palma’nın tarihi bölgesine doğru yürüdüm. Parke taşı kaplı dar ve ıssız sokaklar, birbirinden zarif evler çok etkileyiciydi. İspanya’daki güçlü Katolik kültürün etkisi hemen seziliyordu. Çok sayıda, güzel mimarili kilise vardı. Arkamda beliren ayak seslerinin hızla yaklaştığını fark ettiğimde yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Arkamdan başıma yumrukla vuran, çantamı kapıp kaçan üç genci kovalamaya başladım, birkaç sokak sonra kayboldular. Pasaportum, dönüş biletim ve param gitmişti.

DÜNYANIN EN GÜZEL ADALARINDAN BİRİ

Ertesi gün çantam bulunsa da bu gerilimle yarışmada üçüncü oldum. Neyse ki moral bozukluğum pek uzun sürmedi. Güzel bir genç kızla tanışmıştım. Bir otomobil kiralayıp, ada turuna çıktık. Mayorka’nın, dünyanın en güzel adalarından biri olduğunu bu turda anladım. Chopin’in Palma’dan ayrıldıktan sonra yerleştiği Valldemossa köyüne gittik. Köy denizden yaklaşık üç, Palma’dan 17 kilometre uzaklıkta ve yüksek dağların eteklerinde. Bestecinin 2.5 ay kaldığı Chartreuse Manastırı’nı gezdik. George Sand’ın çocuklarıyla kaldığı, Chopin’in çalıştığı odalar o günkü şekliyle korunmuştu. Chopin’in adaya binbir zorlukla getirttiği, günler boyunca başında oturup emprovizasyon yaptığı, Prelüdler’i bestelediği piyanonun tuşlarına dokunmak müthiş bir heyecandı. Burada yazdığı bazı eserlerin elyazmaları, 1800’lerden kalma, içinde ilaçlar bulunan bir kavanoz odada sergileniyordu.

2003’te Palma Konservatuvarı’nda ustalık sınıfında ders vermek üzere Mayorka’ya ikinci kez gittim. Yine otomobil kiraladım. Çiçek kokuları, kelebekler ve turkuvaz deniz eşliğinde güzel bir ada turu yaptım. Ancak en etkilendiğim gezi 2005 yazındaydı. Resital vermek üzere Valldemossa’daki Chopin Festivali’ne davet edildim. 26 yaşında bir gençken hiç dikkatimi çekmeyen ayrıntıları bu gezide keşfettim. Adadaki Akdeniz ruhunu, Chopin duygusunu çok daha derinden yaşadım. Palma’nın tarihi bölgesi restorasyonlardan sonra çok çekici hale gelmişti. Şehrin diğer tarafındaki sıradanlık devam ediyordu. Valldemossa ise Chopin turizminin de etkisiyle küçük bir kasabaya dönüşmüştü. Çok zengin Avrupalılar, yerel mimariye uygun evler yaptırmış, güzel pansiyonlar, kafeler açılmıştı. Chartreuse Manastırı’ndaki bir odada kaldım. Gece, tüm ziyaretçiler çekildikten sonra Chopin’in geçtiği koridorlarda, balkonlarda yürüdüm. Bahçesinde oturup gökyüzünü, dağların arasından küçük bir parçasını görebildiğim denizi, Palma’nın ışıklarını seyrettim. Öyle etkileyici bir atmosferdi ki Chopin’in ruhunu yanımda hissettim. Chopin buraya zengin ses dünyasıyla, müzikal düşünceleriyle gelmiş. Piyanosuyla baş başa kalınca, çevredeki doğanın da etkisiyle Prelüdler gibi önemli eserlerini yazmış.

NİSAN YA DA EKİMDE GİDİN

Bugün Palma’da yazın beş klasik müzik festivali düzenleniyor. Palma Senfoni Orkestrası konserler veriyor. 1930’dan bu yana ağustos ayında Valldemossa’da Chopin Festivali düzenleniyor. Chopin’in izinden Mayorka’ya gidecek müzikseverlere yazın turistik sezon yerine, nisan ya da ekim gibi havanın ılık, adanın kısmen boş olduğu bir zamanı seçmelerini öneririm. Palma yerine Valldemossa’daki üç otelden birinde kalınmalı. Hatta çok önceden rezervasyon yapılırsa, manastırdaki bir odada kalınabiliyor. Gecenin ıssızlığında, etraf boşaldığında, manastırda ve köyün sokaklarda yürüyün, o ıssızlıkta Chopin’in müziğini duymaya çalışın. Köyden rehber alıp, çevredeki dağlarda yürüyüşe çıkabilirsiniz. Leziz Akdeniz yemekleri eşliğinde, İspanyol şarapları tadılabilir. Bu arada dikkat: Valldemossa’da Chopin fanatikleriyle karşılaşırsanız kesinlikle uzak durun. Beethoven, Bartok, Liszt fanatiklerine benzemezler. Bazıları gerçek bir ruh hastası olabilir! (www.valldemossa.com)

MAYORKA’DA CHOPIN

Bu yıl Valldemossa Chopin Festivali, ağustos boyunca devam edecek. 1, 8, 15, 22 ve 29 Ağustosta konser verilecek. Açılışı 1 Ağustos’ta manastır meydanında piyanist Ivan Martin, Antoni Wit yönetimindeki Balear Senfoni eşliğinde yapacak. Ardından Schumann madalyalı Elisso Virsaladze, Altın Diapason ödüllü Alain Planes, Long-Thibaud Yarışması ikincisi Wojciech Siwitala, son Chopin Yarışması’nın birincisi Rafal Blechacz manastırda resital verecek. (www.festivalchopin.com)

False