Afrika’nın turizm limanı: Sousse (suse)
Tunus, coğrafi olarak Kuzey Afrika’nın en küçük ülkesi olsa da palmiye ağaçları, kuzeydeki kumsalları, güney kısımlarda uzanan çölleri, ülkenin her yerine yayılmış tarihi eserleriyle aslında hiç de öyle ufak tefek bir ülke olmadığını haykırıyor adeta. Tunus, 16. yüzyılda Osmanlı’ya geçtikten sonra 1881 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmış. Bu tarihten sonra ise Fransızlar, Tunus’a egemen olmuş ve tam bağımsızlıklarına kavuştukları 1987’ye kadar bu durum devam etmiş. Bu sebeple Tunus’un yemeklerinden, diline kadar hem Osmanlı hem de Fransız egemenliğinin izlerini takip etmek mümkün. ‘Star Wars’ ve ‘İngiliz Hasta’ gibi filmlere de set sahipliği yapan, kendi küçük ama yüreği kocaman bu ülkenin liman kenti Suse’tayız…
Tunus’ta nüfusun büyük çoğunluğu ülkenin kuzeyinde yaşıyor. Suse da ülkenin, başkent Tunus’tan sonra gelen ikinci büyük şehri. Suse, Tunus Cumhuriyeti’nin orta kısımlarında yani, Es-Sahel denilen bölgede yer alıyor. Aynı zamanda Hamamaret körfezinde bulunan şehir, bir zeytinyağı ve tekstil merkezi. Kuzey Afrika’nın en önemli marinalarından birine sahip olan Suse, kumsalları, geniş caddeleri, lüks tatil köyleriyle, sadece kültür turu için yola çıkan turistleri değil, deniz ve kum isteyen turistleri de kendine çekiyor.
Suse’ta da tıpkı başkent Tunus’ta olduğu gibi ana caddenin ismi Habib Burgiba. Tunus’un kurucusu olan Habib Burgiba, Tunus için çok önemli bir isim. Bu yüzden de başka şehirlerde de bu isimle adlandırılan caddeler bulunuyor Bu cadde, eski kentin yakınındaki Ferhat Haşed Meydanı’ndan sahil şeridine kadar uzanıyor. Bu cadde üstünde yer alan kafeler, restoranlar, dükkanlar başta İlkbahar ve Sonbahar olmak üzere yılın her mevsimi turistlerle dolup taşıyor.
Eski kentin girişinde bulunan 9.yüzyıldan kalma Büyük Camii, dışarıdan bakıldığında minaresinin olmaması ve köşe kuleleriyle kaleye benziyor. Cami kompleksine girdiğinizde ahşap işçiliği, tavan süslemeleri ve geniş avlusuyla huzur bulacaksınız. Camide minare olmadığından müezzin Ribat’ın kulesinde ezan okuyor. Suse’ta görülmesi gereken yerler listemizin üst sıralarında olan Ribat, askeri amaçlarla, sınır boyu gözcülük yapılması için kurulmuş bir karakol. Bu karakollar zamanla gelişmiş, kaleye dönüşmüş, bir kuşatma durumunda halkın dışarıdan yardım almadan birkaç hafta temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir yer olmuş. Ribat’ın kulesi, Suse’u kuşbakışı görebilmek için en uygun yer. Cüzi bir ücret karşılığı çıkılabilen kulede, eski şehir, yeni yerleşim ve sahil şeridinin bir kısmını görebiliyorsunuz.
Ribat’ın batısındaki duvarlarda yer alan Deyrü’s – Sid, Tunus’ta yaşayan ünlü bir ailenin evi. Bu müze evde, ailenin geriye kalanları halen evin bir bölümünde yaşamayı sürdürüyor. Evin sergilenen odalarında bulunan mobilyalar ve sanat eserleri görülebiliyor. Evin çatısında, Suse’a yukarıdan bakmanıza imkan tanıyacak sevimli bir kafe var. Suse’ta da tıpkı Tunus’ta olduğu gibi Medina bölgesi bulunuyor (“Medina” şehir demek olsa da aslında “eski şehir” anlamında kullanılıyor). Burası neredeyse Tunus’taki Medina kadar büyük. Sahile kadar merdivenlerden inerek hem alışveriş yapabileceğiniz hem de dükkanlarda gezinebileceğiniz bu bölge başta balık pazarı, sayısız el dokumaları, çeşit çeşit hurmaları, baharatları, çinileri, geleneksel kıyafetler satan dükkanlarıyla oldukça keyifli. Bu dükkanlara girip çıkarken pazarlık yapmanız gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.
Başkaca görülecek yerler arasında seramikleriyle Sousse Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Sousse Arkeoloji Müzesi’nde, Roma mozaikleri dikkat çekiyor. Burada sergilenen eserler arasında, saçlarındaki ıstakoz ve yengeçlerle resimlenen Neptun başta olmak üzere çok sayıdaki tarihi eser görülmeye değer. 2 Mart Bulvarı üstünde bulunan Muse de l’Olivier’de zeytin ağacının öyküsünü dinleyebilir, bu bölgede yetişen zeytinleri, müzenin tadım bölümünde tadabilirsiniz. Bir Akdeniz ülkesi olan Tunus’un, zeytinden ve zeytinyağından uzak kalması düşünülemezdi. Zaten Tunus yemeklerinde de Arap ve Osmanlı etkisiyle şekillenen yemeklere ilaveten Akdeniz mutfağından zeytinyağlı leziz yemekler de bulunuyor.
Medina bölgesinin Ortaçağ’dan fırlamış gibi duran dar sokaklarında gezinirken ve şehirle bütünleşmiş hareketli sahil şeridinde volta atarken, yerel halkın yarı Fransızca yarı Arapça konuşmaları kulağınıza çalınıyor. Bir taraftan birçok kültürün birleşimi olan yemeklerinin tadına bakıyor, bir taraftan da iyi ki gelmişim diyorsunuz bu Kuzey Afrika ülkesinin liman kenti Suse’a.
Ne Yenir?
Tunuslular tencere yemeklerine tajin (tagine) diyorlar. Tajin, sulu ya da kuru yemek şeklinde oluyor. Berberilerden kalma “kuskus”, Tunus’un geleneksel yemeği olarak ön plana çıkıyor. İçi doldurulup yağda kızartılan börek “brik”, tavuk ve tonbalığı gibi malzemelerle doldurulan sigara böreği “Fatima’nın Parmakları (Doigts de Fatima)”, kuru bakla ve kuzu etinden yapılan yahni “mirmiz”, yumurtayla yapılan “şakşuka” burada önerilebilecek lezzetlerden. Nane çayı (a la mente), Tunus’a özgü bir lezzet olarak kafelerde sıklıkla bulunuyor. Yeşil çayın taze nane yapraklarla birlikte demlenmesiyle yapılıyor ve genelde şekerli olarak servis ediliyor. Çayın bardağa doldurulması oldukça seramonik. Çay, bardağa demliğin yukarıya kaldırılması suretiyle dolduruluyor. Hurma ve incir gibi doğal yemişlerden yapılan ve daha ziyade Kayrevan’a özgü bir tatlı olan “makrud”, Eski Kent’teki tezgahlarda satılan, denenmesi gereken lezzetlerden.