Son Güncelleme:
Afrika’nın en güneyinde bir dünya şehri: CAPE TOWN
Cape Town, Afrika kıtasının en güney ülkesinin, en güney şehri. Buraya gelen hemen herkes, anında adapte oluyor. Bunda dost canlısı Cape Town’lılar kadar, şehirdeki canlılığın da payı büyük.
Ben de öyle, çabucak alıştım ve sanırım bu sebeple iki yıldır, zamanımın çoğunu burada geçiriyorum. Ziyarete gelen hiç kimsenin de önceden planladığı ve biletini aldığı tarihte döndüğüne şahit olmadım. Geçenlerde elime geçen, bu ülkeyle ilgili bir kitabın başlığındaki gibi, ‘Tüm dünya şehirleri bir ülkede!’ Cape Town ve civarını ziyaret ettiğinizde gördüğünüz güzellikleri daha önce ziyaret etmiş olduğunuz hissine kapılacak, benzetmelerde bulunacak ve aşina olduğunuz görüntüler oldukları için kendinizi iyi hissedeceksiniz, evinizde hissetmek gibi...
Rivayete göre, Table dağını ilk gören denizciye geminin kaptanı tarafından bir sikke altın verilirmiş. O zamanlarda aylarca süren bu yolculuk artık İstanbul’dan sadece 11 saat uçuş uzaklığında. Bir gece uçuşuyla buradasınız.
Afrika kıtasının en güney ülkesinin en güney şehri olan Cape Town’a inerken, ilk gözünüze çarpan şey, yine bu dağlar oluyor. Cape Town’ı büyüleyici kılan Atlas Okyanusu sahillerinden yükselmeye başlayan bu dağlar, tepelerinin düz olmasıyla ve üzerinden masa örtüsü gibi akan bulutlarıyla özellikle bu kıtada çok alışık olmadığınız ve hiç beklemediğiniz bir sürpriz.
Şehrin neresinde olursanız olun, kafanızı kaldırdığınızda bir şekilde ucundan da olsa gördüğünüz bu dağın, kristaller açısından çok zengin olduğu ve birçok hastalığa iyi geldiği biliniyor.
DAĞLARI İSVİÇRE, KIYILARI AKDENİZ, ŞARAPÇILIK BÖLGESİ TOSCANA GİBİ
Cape Town’a her gelen ziyaretçinin, benim gibi çabucak adapte olduğuna şahit oldum. Sanırım bu sebeple yaklaşık iki sene önce tanıştığım ve aşık olduğum bu şehirde, zamanımın çoğunu geçirmeye başladım. Ziyarete gelen çok sayıda misafirimden hiçbirinin önceden planladıkları ve biletlerini aldıkları tarihte döndüklerini de görmedim. Size tavsiyem Cape Town yolculuğuna hazırlanıyorsanız veya aklınızın bir köşesinde bir gün gelmek varsa, bu tatile uzun zaman ayırabilmeniz veya dönüşünüze çok acil işler koymamanız.
Geçenlerde elime geçen, bu ülkeyle ilgili bir kitabın başlığı çok hoşuma gitti: ‘Tüm dünya şehirleri bir ülkede!’ Cape Town ve civarını ziyaret ettiğinizde gördüğünüz güzellikleri daha önce ziyaret etmiş olduğunuz hissine kapılacak, benzetmelerde bulunacak ve aşina olduğunuz görüntüler oldukları için kendinizi iyi hissedeceksiniz, evinizde hissetmek gibi...
Sahil boyunca yol alırken İsviçre’de görmeye aşina olduğunuz dağların benzerini görecek veya hemen eteklerinde Akdeniz sahillerini görür gibi olacaksınız. Şehrin şarap üretimi yapılan ve kilometrekarelerce bağların uzandığı bölgesi Constantia’da ise Toscana’yı yaşayacaksınız. Şarap üretimiyle tanınan bu ülkede mutlaka her öğünde farklı şaraplar denemenizi tavsiye ederim. Şarapları da ülkenin kendisi gibi ağzınızda ve anılarınızda değişik tatlar bırakacak.
İLK TANIŞMADA MANGAL PARTİSİNE DAVET EDİLEBİLİRSİNİZ
Havanın hep ılık olduğu Cape Town’da güneşli havalardan nasibini almak isteyen Avrupalılar, özellikle kasım-mart ayları arasında şehri canlandırmaktalar. Yeni insanlar ve kültürlerle tanışmaya ve ağırlamaya meraklı Cape Town’lılar için kalabalık hiç problem değil. Tersine canlılık ve hareket herkesin hoşuna gidiyor... Bu dönem içinde düzenlenen çok sayıda festival, parti ve konserleri kaçırmayın. Nereden mi öğreneceksiniz? Plajda bile sormanız yeterli. Herkesin konuşmaya ve yardım etmeye gönüllü olduğunu göreceksiniz. İlk tanışmadan sonra, evlerine ünlü Braai, yani mangal partisine davet etmeleri de çok olası. Tüm önyargı ve endişelerinden sıyrılmış batılıların, daha alışık olduğumuz medeni doğu konukseverliğiyle karşılaşacaksınız.
Beyaz Afrikalılar’ın aralarında konuştuğu Afrikaans lisanının yanısıra, değişik on lisan daha konuşulmakta burada. Ancak İngilizce en çok kulağınıza gelen ve iletişim kuracağınız lisan olacak.
Cape Town’da, şehir merkezi ve insanları gibi sanat da çok renkli. Kola kapaklarından, deterjan paketlerinden ve değişik teneke kutulardan nasıl yararlandıklarını görünce, kendi ülkemizde hep gözümüzün önünde olan nice malzemeden hiç yararlanmadığımızı düşünüp suçluluk duyabilirsiniz.
Şehrin gecekondu mahallelerinde yaşayan ve HIV taşıyıcısı olan 400 kadar kadının el emeği olan rengarenk boncuklarla yapılmış bebek ve hayvan figürlerine, şehrin birçok şık dükkanında veya alışveriş merkezlerinde rastlayabilirsiniz. Hediye olarak alabileceğiniz bu ürünler, Londra Sothebys’de müzayedeye çıkmış ve büyük ilgi uyandırmışlardı.
TÜRK GİBİ DAVRANMANIZ GÜVENLİĞİNİZ İÇİN YETERLİ
Ülkede güvenlik konusuna gelince, bir Türk olarak bu konuda pek endişeniz olmasın. Türkiye’deki alışkanlıklarınızı devam ettirmeniz yeterli.
Mimariyle ilgiliyseniz, Cape Dutch’ı, yani çatısı otlarla ustalıkla kapatılan ve çoğunlukla giriş kapısının üzerinde çıkıntı, hatta kulemsi kabartmalı süslemelerin olduğu mimari tarzı kesinlikle incelemelisiniz. Hatta kitaplarını almalısınız. Şehrin biraz dışındaki Muizenberg ve Kalk Bay, bu mimariye en fazla rastlayacağınız ve çok iyi örneklerini göreceğiniz sahil kasabaları. Ayrıca buralar, ana cadde boyunca sıralanan antika dükkanları, sanat galerileri, kafe ve restoranlarıyla haftasonunu geçirmek için çok uygun yerler. Bölgedeki plaj ise Cape Town’lıların surf cenneti.
Bana insan ilişkileriyle tekrar insanlara güvenmeyi öğrettiği ve güzellikleriyle her anını çok keyifli geçirmemi sağladığı için bu şehre çok teşekkür ediyorum. Umarım sizin de yolunuz düşer ve kendiniz tecrübe ederek bana hak verirsiniz.
BUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN
Table Mountain’e güneş batarken çıkmak.
Mount Nelson Hotel’de 5 çayı içmek.
Green Market Meydanı’nda alışveriş yapmak.
Clifton’da üç ve dördüncü plajlarda denize girmek. Tabii soğuk denize girebilirseniz.
Güzel genç insanlar görmek ve Cape Town’lılar gibi yaşamak için, sabah saatlerinde Kloof Street üzerindeki Vida Cafe’de kahve içmek. Burası, kahveleri kadar kalabalığıyla da ünlü.
Camps Bay’de güneş batımını kaçırmamak. Eğer bir şeyler içmek isterseniz mutlaka Caprice.
Ekstrem sporlara düşkünseniz Lion’s Head üzerinden şehrin sahil tarafına doğru paragliding yapmak. Ders alabilirsiniz.
Mandela’nın 24 sene kalmış olduğu ve şu anda ziyarete açılmış olan Robben Adası’ndaki hapishaneyi gezmek.
Muizenberg ve Kalk Bay’de yürüyüş yapmak, yemek yemek ve antika dükkanlarına göz atmak.
Güney Afrika’da yaşayan özel cins penguenleri ziyaret etmek. Simons Town Plajı’nda binlercesini görebilirsiniz. Çok eğlenceli, özellikle çocuklar veya çocuk kalanlar için tavsiye edilir.
Ve tabii ki Ümit Burnu’na gitmek.
Rivayete göre, Table dağını ilk gören denizciye geminin kaptanı tarafından bir sikke altın verilirmiş. O zamanlarda aylarca süren bu yolculuk artık İstanbul’dan sadece 11 saat uçuş uzaklığında. Bir gece uçuşuyla buradasınız.
Afrika kıtasının en güney ülkesinin en güney şehri olan Cape Town’a inerken, ilk gözünüze çarpan şey, yine bu dağlar oluyor. Cape Town’ı büyüleyici kılan Atlas Okyanusu sahillerinden yükselmeye başlayan bu dağlar, tepelerinin düz olmasıyla ve üzerinden masa örtüsü gibi akan bulutlarıyla özellikle bu kıtada çok alışık olmadığınız ve hiç beklemediğiniz bir sürpriz.
Şehrin neresinde olursanız olun, kafanızı kaldırdığınızda bir şekilde ucundan da olsa gördüğünüz bu dağın, kristaller açısından çok zengin olduğu ve birçok hastalığa iyi geldiği biliniyor.
DAĞLARI İSVİÇRE, KIYILARI AKDENİZ, ŞARAPÇILIK BÖLGESİ TOSCANA GİBİ
Cape Town’a her gelen ziyaretçinin, benim gibi çabucak adapte olduğuna şahit oldum. Sanırım bu sebeple yaklaşık iki sene önce tanıştığım ve aşık olduğum bu şehirde, zamanımın çoğunu geçirmeye başladım. Ziyarete gelen çok sayıda misafirimden hiçbirinin önceden planladıkları ve biletlerini aldıkları tarihte döndüklerini de görmedim. Size tavsiyem Cape Town yolculuğuna hazırlanıyorsanız veya aklınızın bir köşesinde bir gün gelmek varsa, bu tatile uzun zaman ayırabilmeniz veya dönüşünüze çok acil işler koymamanız.
Geçenlerde elime geçen, bu ülkeyle ilgili bir kitabın başlığı çok hoşuma gitti: ‘Tüm dünya şehirleri bir ülkede!’ Cape Town ve civarını ziyaret ettiğinizde gördüğünüz güzellikleri daha önce ziyaret etmiş olduğunuz hissine kapılacak, benzetmelerde bulunacak ve aşina olduğunuz görüntüler oldukları için kendinizi iyi hissedeceksiniz, evinizde hissetmek gibi...
Sahil boyunca yol alırken İsviçre’de görmeye aşina olduğunuz dağların benzerini görecek veya hemen eteklerinde Akdeniz sahillerini görür gibi olacaksınız. Şehrin şarap üretimi yapılan ve kilometrekarelerce bağların uzandığı bölgesi Constantia’da ise Toscana’yı yaşayacaksınız. Şarap üretimiyle tanınan bu ülkede mutlaka her öğünde farklı şaraplar denemenizi tavsiye ederim. Şarapları da ülkenin kendisi gibi ağzınızda ve anılarınızda değişik tatlar bırakacak.
İLK TANIŞMADA MANGAL PARTİSİNE DAVET EDİLEBİLİRSİNİZ
Havanın hep ılık olduğu Cape Town’da güneşli havalardan nasibini almak isteyen Avrupalılar, özellikle kasım-mart ayları arasında şehri canlandırmaktalar. Yeni insanlar ve kültürlerle tanışmaya ve ağırlamaya meraklı Cape Town’lılar için kalabalık hiç problem değil. Tersine canlılık ve hareket herkesin hoşuna gidiyor... Bu dönem içinde düzenlenen çok sayıda festival, parti ve konserleri kaçırmayın. Nereden mi öğreneceksiniz? Plajda bile sormanız yeterli. Herkesin konuşmaya ve yardım etmeye gönüllü olduğunu göreceksiniz. İlk tanışmadan sonra, evlerine ünlü Braai, yani mangal partisine davet etmeleri de çok olası. Tüm önyargı ve endişelerinden sıyrılmış batılıların, daha alışık olduğumuz medeni doğu konukseverliğiyle karşılaşacaksınız.
Beyaz Afrikalılar’ın aralarında konuştuğu Afrikaans lisanının yanısıra, değişik on lisan daha konuşulmakta burada. Ancak İngilizce en çok kulağınıza gelen ve iletişim kuracağınız lisan olacak.
Cape Town’da, şehir merkezi ve insanları gibi sanat da çok renkli. Kola kapaklarından, deterjan paketlerinden ve değişik teneke kutulardan nasıl yararlandıklarını görünce, kendi ülkemizde hep gözümüzün önünde olan nice malzemeden hiç yararlanmadığımızı düşünüp suçluluk duyabilirsiniz.
Şehrin gecekondu mahallelerinde yaşayan ve HIV taşıyıcısı olan 400 kadar kadının el emeği olan rengarenk boncuklarla yapılmış bebek ve hayvan figürlerine, şehrin birçok şık dükkanında veya alışveriş merkezlerinde rastlayabilirsiniz. Hediye olarak alabileceğiniz bu ürünler, Londra Sothebys’de müzayedeye çıkmış ve büyük ilgi uyandırmışlardı.
TÜRK GİBİ DAVRANMANIZ GÜVENLİĞİNİZ İÇİN YETERLİ
Ülkede güvenlik konusuna gelince, bir Türk olarak bu konuda pek endişeniz olmasın. Türkiye’deki alışkanlıklarınızı devam ettirmeniz yeterli.
Mimariyle ilgiliyseniz, Cape Dutch’ı, yani çatısı otlarla ustalıkla kapatılan ve çoğunlukla giriş kapısının üzerinde çıkıntı, hatta kulemsi kabartmalı süslemelerin olduğu mimari tarzı kesinlikle incelemelisiniz. Hatta kitaplarını almalısınız. Şehrin biraz dışındaki Muizenberg ve Kalk Bay, bu mimariye en fazla rastlayacağınız ve çok iyi örneklerini göreceğiniz sahil kasabaları. Ayrıca buralar, ana cadde boyunca sıralanan antika dükkanları, sanat galerileri, kafe ve restoranlarıyla haftasonunu geçirmek için çok uygun yerler. Bölgedeki plaj ise Cape Town’lıların surf cenneti.
Bana insan ilişkileriyle tekrar insanlara güvenmeyi öğrettiği ve güzellikleriyle her anını çok keyifli geçirmemi sağladığı için bu şehre çok teşekkür ediyorum. Umarım sizin de yolunuz düşer ve kendiniz tecrübe ederek bana hak verirsiniz.
BUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN
Table Mountain’e güneş batarken çıkmak.
Mount Nelson Hotel’de 5 çayı içmek.
Green Market Meydanı’nda alışveriş yapmak.
Clifton’da üç ve dördüncü plajlarda denize girmek. Tabii soğuk denize girebilirseniz.
Güzel genç insanlar görmek ve Cape Town’lılar gibi yaşamak için, sabah saatlerinde Kloof Street üzerindeki Vida Cafe’de kahve içmek. Burası, kahveleri kadar kalabalığıyla da ünlü.
Camps Bay’de güneş batımını kaçırmamak. Eğer bir şeyler içmek isterseniz mutlaka Caprice.
Ekstrem sporlara düşkünseniz Lion’s Head üzerinden şehrin sahil tarafına doğru paragliding yapmak. Ders alabilirsiniz.
Mandela’nın 24 sene kalmış olduğu ve şu anda ziyarete açılmış olan Robben Adası’ndaki hapishaneyi gezmek.
Muizenberg ve Kalk Bay’de yürüyüş yapmak, yemek yemek ve antika dükkanlarına göz atmak.
Güney Afrika’da yaşayan özel cins penguenleri ziyaret etmek. Simons Town Plajı’nda binlercesini görebilirsiniz. Çok eğlenceli, özellikle çocuklar veya çocuk kalanlar için tavsiye edilir.
Ve tabii ki Ümit Burnu’na gitmek.