Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
15 günde 10 ada
Ege tutkunları pasaportlarını ve Yunan vizelerini yeniliyor. Neden? Çünkü Yunan Adaları mevsimi açıldı! İşte size tam 10 adalık bir röportaj. Elektrik mühendisi Metin Denizmen, geçtiğimiz yaz Datça’dan çıkışla gezdiği Dodekan Adalarını anlattı. "Hep Türkiye kıyılarından karşıya bakıyoruz, bu kez de Ege’nin diğer tarafından bakalım dedim ve yola çıktım" diyor.
Metin Denizmen’in bir de mesajı var: "Bu seyahatler öyle ulaşılmaz ve zor işler değil. İlla zengin olmak gerekmiyor. Biraz merak ve küçük bir bütçe yeterli. Çok iyi İngilizce’ye de gerek yok; ben az olan İngilizcemle hiç sıkıntı çekmeden 10 ülke gezdim."
Bu seyahatler çok pahalı değil dediniz, ne kadar harcadınız bu gezi için?
- Her şey dahil, kişi başı 675 euro ödedik. Şansımıza, 21 metrelik tirhandilde dört kişiydik. Altı kamara vardı, her yere yayıldık.
Yola Datça’dan çıkmışsınız...
- Evet. Datça limanında bize ayrılan Akınay isimli tekneyi gördüğümde vuruldum resmen. Tekne başlı başına ayrı bir keyifti. Akşamüstü demir aldık, ilk hedefimiz Simi’ydi. Üç saatte vardık. Simi’nin merkezi Gialos’ta herhalde 40 turist falan vardı. Adanın pastel renkli evleri çok güzel. Güneş doğarken adanın tepesindeki Khonio’ya çıktım. Karşılaştığım gençler telaş içinde işe koşturuyordu; yaşlılar ise durup, tek tek herkese günaydın diyordu. Öyle bir ada Simi.
Simi’den sonra demir attığınız ada hangisi oldu?
- Rodos. Mandraki Limanı’na bağlandık. Rodos’taki ilk yerleşim milattan önce 5. yüzyıla kadar gidiyor. Ada, eserleriyle hakikaten mağrur bir yer. Dorlar, Romalılar, Bizans, Osmanlı; hepsi var. Şehir merkezini çevreleyen surların kalınlığı 12 metre, uzunluğu 5 kilometre. İçinde kemerli sokaklar, 1522’de yapılan Sultan Süleyman Camii ve birçok tapınak var. Büyük Üstatlar Sarayı’nı gezerken zaman tüneline girmiş gibi olduk.
Osmanlı’dan kalma güzel evler varmış Rodos’ta, gördünüz mü onları?
- O evleri değil ama plaja giderken Murat Reis Camii’ni gördük. Çok zarif bir minaresi var. Kocaman bir küre var minarede, benzerini görmedim hiç. Oradaki Osmanlı eserlerinin gönüllü bir koruyucusu var, Rodoslu Türk Şaban Karkınoğlu. Bir çınarın gölgesinde çay içip sohbet ederken, bir yandan da Türkiye’de olup biteni sordu bize. Hava karardı, gideyim diyorum, bırakmıyor; hasret kalmış memlekete. Lindos’ta Arkhontika denilen, denizcilerin yaptırdığı eski evler var. Korunmaları için AB’den fon ayrılmış. Bu evlerin en güzel yanı, Khoklakia denilen deniz çakılından yapılmış mozaikleri. Dış cepheler, kapılar, duvarlar, avlular hep bunlarla kaplı.
Rodos büyük, görülecek yer de çok değil mi?
- Adanın tepesinde, 125 metre yükseklikteki Akropolis’in manzarası gerçekten muhteşem. Yukarı çıkarken nefes nefese kalıyorsunuz. Eşekler de var ama limuzin muamelesi görüyorlar orada. Rodos’tan Tilos’a geçtik. Livatya denen çakıllı ama güzel bir kumsalı var. Tilos’un açıklarında şnorkelle dalarken şu meşhur fay hattını gördüm suyun altında. Gözle görülür mesafede, gerçekten kat kat bir oluşum. Ürktüm resmen.
Dördüncü durağınız neresi oldu?
- Nisiros’a geldik. Türkçesi İncirli demek. Bu coğrafyada her yerde incir ağacı var zaten. En son 1422’de patlayan yanardağı hálá aktif. Zaman zaman su buharı ve kükürt püskürtüyormuş. Biz gittiğimizde sakindi, 30 metrederinliğindeki kratere rahat rahat indik. Nisiros gerçekten çok güzel bir ada. Kraterin kıyısındaki Nikea köyünün çakıl mozaikli meydanı ve bembeyaz sokaklarıyla bu adaların en güzellerinden. Eşimle, meydandaki kiliseye bakan bir banka oturduk, sonra anladık ki orası aslında bir kahveymiş. Gözü rahatsız eden bir tek tabela bile yok. Nisiros’un merkezi Chora’dan Langadi’ye yürürken balkonları birbirine değen evlerin olduğu daracık sokaklardan geçtik. Bütün evlerin anahtarları kapıların üstündeydi. Çocukluğumu hatırladım orada. Orada akşam olduğuna üzüldüm resmen. Ertesi gün Kalimnos’a geçtik.
Adaların arasındaki mesafeler nasıl?
- En fazla birkaç saat. Bazen keşke yarım hızda gitsek de daha uzun sürse dedim kendime. Kalimnos bayağı büyük, kentleşmiş bir ada. Süngerciliğiyle meşhur. Bu kış Uzakdoğu’ya gitmiş olmasam, hayatımda en çok motosikleti burada gördüm derdim. Kalimnos’ta Vathy vadisindeki Rina köyüne ve Emperios balıkçı köyüne gittik. Merkez o kadar kalabalık ve gürültülüydü ki, buralara sığındık da denebilir. Kalimnos’ta kaldığımız gece Türkiye-Yunanistan milli maçı vardı. Teknenin de kıçında kocaman Türk bayrağı asılı, gelen geçen bayağı sataştı bize. Hatta liman görevlisi gelip, bayrağınızı sarın, gözükmesin dedi. Maç sıfır-sıfır bitti de, olay çıkmadı.
En sevdiğiniz ada hangisi oldu?
- Kesinlikle Lipsos. Gizli bir cennet ada, 650 kişi yaşıyor. Adanın çevresindeki yol kah kıyıdan gidiyor, kah yükseliyor köylere giriyor. Halkı da çok sempatik.
Samos’u beğendiniz mi?
- Samos, meşhur matematikçi Pisagor’un doğum adası. Turizmden büyük pay alıyor. Tavernası, oteli bol. 1150 metredeki Ampelos dağının eteğinde tam bir Ege kasabası var; sakin, tertemiz, bembeyaz. Her köşe yaşam sevinciyle dolu.
Ve Patmos...
- Oraya dönüş yolunda uğradık. Patmos Ortodoksların hac yeri gibi, Ege’nin Kudüs’ü de diyorlar. Aziz Yuhanna Manastırı o kadar önemliymiş ki, bütün kurvaziyer gemileri burada demirliyor. Ada çok güzel ama o manastır bembeyaz binaların arasında kara bir diş gibi duruyor.
Şu ana kadar konuşmadığımız ada kaldı mı?
- Evet, Leros. Leros, bu adalar içinde biraz farklı. Mussolini İtalya’sı burayı Roma İmparatorluğu’nun yeni merkezi olarak hayal etmiş. Art Deco tarzında binalar, geniş caddeler var. Binalar ilginç ama o coğrafyada eğreti duruyorlar. Çok da bakımsızlar. Terk edilmiş bir film platosuna benziyor. Ama günlük hayatıyla tipik bir Yunan adası.
Denizden gelen turist olarak adalarda prosedür nasıl? Her adada kayıt olmak gerekli mi?
- Evet. Demirlediğimiz bütün limanlarda kaptanımız liman müdürlüğüne gidip kaydettirdi. Çoğu adada işler beş-on dakikada halloluyor ama bazı adalarda üç-dört saat uğraştırdıkları da oldu.
En sevdiği 5 yer
Anadolu Lipsos Adası Angkor Wat ve Çong Khneas (Kamboçya) Vietnam Prag
ASFALTIN BİTTİĞİ AN
Adalarda gezmenin en güzel yolu otomobil kiralamak. Günlüğü 30 euroya çok güzel kiralık arabalar var. Bu adaların önü başka, arkası başka. Her yerini görmek gerek. Bir adada, koca asfaltın bir anda deniz kenarında bittiğine tanık olduk. O noktada bir tabela vardı, "Buradan sonra yürüyerek denize gireceksiniz" diyordu.
seyahatte ne okuyor
Sadece rehber okuyor. Seyahat notları yazdığı için başka bir şey okumaya vakti olmuyor.
ne dinliyor
Yerel müzikleri dinliyor.
ne giyiyor
Turist gibi gözükmeyecek şekilde, iklime uygun giyiniyor.
ne yiyor, ne içiyor
Sağlığını tehdit etmeyecek gibi gözüken her şeyi yiyor.
neyle seyahat ediyor
Yurtiçinde kendi otomobiliyle, yurtdışında oradaki koşullara göre seyahat ediyor.
nerede kalıyor
Ana arterlerden uzak, sakin otelleri seviyor. Ama en sevdiği yer, tekne.
kimle seyahat ediyor
Eşi Sevim Denizmen ile.
çantasının olmazsa olmazları
Ecza kiti, kişisel bakım ürünleri, rehber kitap, harita, fotoğraf makinesi ve defter-kalem.
Bu seyahatler çok pahalı değil dediniz, ne kadar harcadınız bu gezi için?
- Her şey dahil, kişi başı 675 euro ödedik. Şansımıza, 21 metrelik tirhandilde dört kişiydik. Altı kamara vardı, her yere yayıldık.
Yola Datça’dan çıkmışsınız...
- Evet. Datça limanında bize ayrılan Akınay isimli tekneyi gördüğümde vuruldum resmen. Tekne başlı başına ayrı bir keyifti. Akşamüstü demir aldık, ilk hedefimiz Simi’ydi. Üç saatte vardık. Simi’nin merkezi Gialos’ta herhalde 40 turist falan vardı. Adanın pastel renkli evleri çok güzel. Güneş doğarken adanın tepesindeki Khonio’ya çıktım. Karşılaştığım gençler telaş içinde işe koşturuyordu; yaşlılar ise durup, tek tek herkese günaydın diyordu. Öyle bir ada Simi.
Simi’den sonra demir attığınız ada hangisi oldu?
- Rodos. Mandraki Limanı’na bağlandık. Rodos’taki ilk yerleşim milattan önce 5. yüzyıla kadar gidiyor. Ada, eserleriyle hakikaten mağrur bir yer. Dorlar, Romalılar, Bizans, Osmanlı; hepsi var. Şehir merkezini çevreleyen surların kalınlığı 12 metre, uzunluğu 5 kilometre. İçinde kemerli sokaklar, 1522’de yapılan Sultan Süleyman Camii ve birçok tapınak var. Büyük Üstatlar Sarayı’nı gezerken zaman tüneline girmiş gibi olduk.
Osmanlı’dan kalma güzel evler varmış Rodos’ta, gördünüz mü onları?
- O evleri değil ama plaja giderken Murat Reis Camii’ni gördük. Çok zarif bir minaresi var. Kocaman bir küre var minarede, benzerini görmedim hiç. Oradaki Osmanlı eserlerinin gönüllü bir koruyucusu var, Rodoslu Türk Şaban Karkınoğlu. Bir çınarın gölgesinde çay içip sohbet ederken, bir yandan da Türkiye’de olup biteni sordu bize. Hava karardı, gideyim diyorum, bırakmıyor; hasret kalmış memlekete. Lindos’ta Arkhontika denilen, denizcilerin yaptırdığı eski evler var. Korunmaları için AB’den fon ayrılmış. Bu evlerin en güzel yanı, Khoklakia denilen deniz çakılından yapılmış mozaikleri. Dış cepheler, kapılar, duvarlar, avlular hep bunlarla kaplı.
Rodos büyük, görülecek yer de çok değil mi?
- Adanın tepesinde, 125 metre yükseklikteki Akropolis’in manzarası gerçekten muhteşem. Yukarı çıkarken nefes nefese kalıyorsunuz. Eşekler de var ama limuzin muamelesi görüyorlar orada. Rodos’tan Tilos’a geçtik. Livatya denen çakıllı ama güzel bir kumsalı var. Tilos’un açıklarında şnorkelle dalarken şu meşhur fay hattını gördüm suyun altında. Gözle görülür mesafede, gerçekten kat kat bir oluşum. Ürktüm resmen.
Dördüncü durağınız neresi oldu?
- Nisiros’a geldik. Türkçesi İncirli demek. Bu coğrafyada her yerde incir ağacı var zaten. En son 1422’de patlayan yanardağı hálá aktif. Zaman zaman su buharı ve kükürt püskürtüyormuş. Biz gittiğimizde sakindi, 30 metrederinliğindeki kratere rahat rahat indik. Nisiros gerçekten çok güzel bir ada. Kraterin kıyısındaki Nikea köyünün çakıl mozaikli meydanı ve bembeyaz sokaklarıyla bu adaların en güzellerinden. Eşimle, meydandaki kiliseye bakan bir banka oturduk, sonra anladık ki orası aslında bir kahveymiş. Gözü rahatsız eden bir tek tabela bile yok. Nisiros’un merkezi Chora’dan Langadi’ye yürürken balkonları birbirine değen evlerin olduğu daracık sokaklardan geçtik. Bütün evlerin anahtarları kapıların üstündeydi. Çocukluğumu hatırladım orada. Orada akşam olduğuna üzüldüm resmen. Ertesi gün Kalimnos’a geçtik.
Adaların arasındaki mesafeler nasıl?
- En fazla birkaç saat. Bazen keşke yarım hızda gitsek de daha uzun sürse dedim kendime. Kalimnos bayağı büyük, kentleşmiş bir ada. Süngerciliğiyle meşhur. Bu kış Uzakdoğu’ya gitmiş olmasam, hayatımda en çok motosikleti burada gördüm derdim. Kalimnos’ta Vathy vadisindeki Rina köyüne ve Emperios balıkçı köyüne gittik. Merkez o kadar kalabalık ve gürültülüydü ki, buralara sığındık da denebilir. Kalimnos’ta kaldığımız gece Türkiye-Yunanistan milli maçı vardı. Teknenin de kıçında kocaman Türk bayrağı asılı, gelen geçen bayağı sataştı bize. Hatta liman görevlisi gelip, bayrağınızı sarın, gözükmesin dedi. Maç sıfır-sıfır bitti de, olay çıkmadı.
En sevdiğiniz ada hangisi oldu?
- Kesinlikle Lipsos. Gizli bir cennet ada, 650 kişi yaşıyor. Adanın çevresindeki yol kah kıyıdan gidiyor, kah yükseliyor köylere giriyor. Halkı da çok sempatik.
Samos’u beğendiniz mi?
- Samos, meşhur matematikçi Pisagor’un doğum adası. Turizmden büyük pay alıyor. Tavernası, oteli bol. 1150 metredeki Ampelos dağının eteğinde tam bir Ege kasabası var; sakin, tertemiz, bembeyaz. Her köşe yaşam sevinciyle dolu.
Ve Patmos...
- Oraya dönüş yolunda uğradık. Patmos Ortodoksların hac yeri gibi, Ege’nin Kudüs’ü de diyorlar. Aziz Yuhanna Manastırı o kadar önemliymiş ki, bütün kurvaziyer gemileri burada demirliyor. Ada çok güzel ama o manastır bembeyaz binaların arasında kara bir diş gibi duruyor.
Şu ana kadar konuşmadığımız ada kaldı mı?
- Evet, Leros. Leros, bu adalar içinde biraz farklı. Mussolini İtalya’sı burayı Roma İmparatorluğu’nun yeni merkezi olarak hayal etmiş. Art Deco tarzında binalar, geniş caddeler var. Binalar ilginç ama o coğrafyada eğreti duruyorlar. Çok da bakımsızlar. Terk edilmiş bir film platosuna benziyor. Ama günlük hayatıyla tipik bir Yunan adası.
Denizden gelen turist olarak adalarda prosedür nasıl? Her adada kayıt olmak gerekli mi?
- Evet. Demirlediğimiz bütün limanlarda kaptanımız liman müdürlüğüne gidip kaydettirdi. Çoğu adada işler beş-on dakikada halloluyor ama bazı adalarda üç-dört saat uğraştırdıkları da oldu.
En sevdiği 5 yer
Anadolu Lipsos Adası Angkor Wat ve Çong Khneas (Kamboçya) Vietnam Prag
ASFALTIN BİTTİĞİ AN
Adalarda gezmenin en güzel yolu otomobil kiralamak. Günlüğü 30 euroya çok güzel kiralık arabalar var. Bu adaların önü başka, arkası başka. Her yerini görmek gerek. Bir adada, koca asfaltın bir anda deniz kenarında bittiğine tanık olduk. O noktada bir tabela vardı, "Buradan sonra yürüyerek denize gireceksiniz" diyordu.
seyahatte ne okuyor
Sadece rehber okuyor. Seyahat notları yazdığı için başka bir şey okumaya vakti olmuyor.
ne dinliyor
Yerel müzikleri dinliyor.
ne giyiyor
Turist gibi gözükmeyecek şekilde, iklime uygun giyiniyor.
ne yiyor, ne içiyor
Sağlığını tehdit etmeyecek gibi gözüken her şeyi yiyor.
neyle seyahat ediyor
Yurtiçinde kendi otomobiliyle, yurtdışında oradaki koşullara göre seyahat ediyor.
nerede kalıyor
Ana arterlerden uzak, sakin otelleri seviyor. Ama en sevdiği yer, tekne.
kimle seyahat ediyor
Eşi Sevim Denizmen ile.
çantasının olmazsa olmazları
Ecza kiti, kişisel bakım ürünleri, rehber kitap, harita, fotoğraf makinesi ve defter-kalem.