Resmi protokol 12 Eylül öncesine dönüyor

BİR süreden beri Türkiye’nin demokratikleşmesi ve sivilleşmesi bağlamında sembolik gibi gözüken önemli gelişmeler yaşanıyor.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea8a15f018fbb8f88699ab30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında yapılan köklü değişiklik bunlardan sonuncusu.
Ondan önce, Yüksek Askeri Şûra’da oturma düzeni değişti, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı sanki iki eşitmiş gibi yan yana oturmuyor artık.
Milli Güvenlik Kurulu’nda da oturma düzeni değişti, masanın bir tarafında askerler bir tarafında siviller sanki iki eşit ve rakip iktidar odağı gibi değiller artık.
Bunlar evet esasa ilişkin değil dış görünüşe ilişkin şeyler, yani semboller ama önemli semboller. Çünkü devlet dediğiniz şeyi oluşturan önemli unsurlardan biri de, onun sembolleri ve seremonileri.
Seremoni demişken, bu seremonilerde devlet görevlilerinin önem sıralamasına göre dizilmelerini ifade eden önemli bir belge var: Protokol listesi. Veya yeni adlandırmasıyla ‘Öndegelim listesi.’
Bizde bu liste o kadar önemli ki, onu cumhurbaşkanları imzalarıyla yürürlüğe sokuyorlar veya değiştiriyorlar.
Listenin adı ‘öndegelim’ olunca, en önde kimin geldiği belli: Cumhurbaşkanı.
Cumhurbaşkanının ardından sıralama şöyle başlıyor: 1. TBMM Başkanı; 2. Başbakan; 3. Genelkurmay Başkanı; 4. Ana muhalefet başkanı; 5. Eski cumhurbaşkanları; 6. Anayasa Mahkemesi Başkanı...
Liste 81 maddelik, yani uzun, o yüzden hepsini vermeyeceğim.
Bugün yürürlükte olan ve Genelkurmay Başkanı’nı ana muhalefet liderinin önüne, başbakanın hemen arkasına koyan bu liste 12 Eylül darbesinin ürünlerinden biri.
Bu ‘öndegelim listesi’ni Cumhurbaşkanı onaylıyor ama bu liste uyarınca büyük seremoniler (30 Ağustos onlardan biri) düzenleme işini Dışişleri Bakanlığı’nın Protokol Genel Müdürlüğü üstleniyor.
İşte o genel müdürlüğün bağlı olduğu Dışişleri Bakanlığı bir süreden beri bu 12 Eylül ürünü ‘öndegelim listesi’ni sivilleştirmek, Avrupa Birliği ülkelerindeki gibi yapmak için bir arayıştaydı. Ancak çok da fazla aramak gerekmediği kısa zamanda anlaşıldı; çünkü 12 Eylül darbesi öncesinde bu liste çok daha sivil ve demokrasiye uygundu.
12 Eylül öncesinin listesinde Genelkurmay Başkanı protokolde çok daha geride, bakanlar kurulunun arkasındaydı. Jandarma Komutanı o dönem kuvvet komutanı kabul edilmiyordu, diğer üç kuvvet komutanı ise müsteşarlarla hemen hemen aynı sıradaydı.
12 Eylül sonrası Genelkurmay Başkanı’nın sıralamadaki yeri çok ama çok yukarı gitti, ona paralel jandarma dahil kuvvet komutanları bakanlar kurulunun hemen arkasına 10. sıraya yerleştiler. Onların hemen arkasına 11. sıraya orgeneral ve oramiraller geldi. İlginçtir listede korgeneral ve koramiraller de kendilerine 41. sırada yer buldu, üstelik 42. sıradaki diğer bütün bakanlık müsteşarlarının da önüne geçerek.
Dışişleri Bakanlığı, kısa bir süre önce, protokol veya ‘öndegelim’ listesinde 12 Eylül öncesine dönmeyi öngören değişiklikleri yaptı ve onaylanmak üzere Cumhurbaşkanlığı’na gönderdi.
Yeni ‘öndegelim’ listesi Çankaya’da inceleniyor şimdi.
Anlayacağınız, sembolik bir konuda çok önemli bir başka değişiklik için siyasi karar bekleniyor.

Haberin Devamı

Deniz kenarında gece kulübünde 10. Yıl Marşı

Haberin Devamı

İTİRAF edeyim, bir süreden beri ‘yaz dönemi çalışmalarımı’ Türkiye’nin gözde tatil beldelerinden birinde sürdürüyorum.
Ramazan öncesi burası çok kalabalık ve gürültülüydü. Hele bu yıl açılmış bir gece kulübü var, ‘Kuşum Aydın’ isimli kendisine ‘şarkıcı’ diyen birinin sahneye çıktığı, sabahlara kadar bizi uyutmuyor. Kim bilir kaç kere jandarmaya, İl Çevre Müdürlüğü’ne ve belediyeye bu kulübü şikayet ettik ama bir şey olmadı.
Derken ramazan başladı ve burası boşaldı. Ne kadar ‘Beyaz Türk’ mekanı olursa olsun, sonuçta dinin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir şeydi bu. Ramazan sayesinde 30 gün huzurla uyuduk ve derken sayılı gün bitti.
30 Ağustos günü, hem Zafer Bayramı’nı kutladık hem de Şeker bayramı’nı. O günün gecesi, bizim kaldığımız yer de gürültüden ‘yıkılıyor’du; ramazan bitmişti ve ‘karnaval’ başlıyordu.
Ama o ne, gece yarısına doğru normal gece kulübü ve ‘Kuşum Aydın’ gürültüsünün yanında başka bir ses daha duyuldu bizim evde. Sahilde bir yerde, muhtemelen bir gece kulübündeki insanlar hep bir ağızdan 10. Yıl Marşı’nı söylüyorlardı.
Marş böyle beş-on kez söylendi, arada Kenan Doğulu’nun sesinden yapılan kaydı da duyduk ama gecenin zirvesi Kuşum Aydın’ın da marşı ‘Haydi hep beraber’ diye diye söylemesiydi.
Birbirinden uzaktaki çok sayıda gece kulübünden söz ediyorum ve her birinde kim bilir kaç kere ve sabahın erken saatlerine kadar 10. Yıl Marşı söylendi, Serdar Ortaç veya Hande Yener şarkısı niyetine.
30 Ağustos gecesi hatırladım; bir-iki hafta kadar önce görece ücra bir koyda da bir günlük tur teknesinin ‘happy hour’ sırasında pek çok Türkçe pop şarkının arasında 10. Yıl Marşı’nı çaldığını ve teknedekilerin de ‘eller havaya’ yaparak bu marş eşliğinde ve ellerinde ucuz içkilerle dans ettiklerini görmüştüm.
Bir ‘marş’ın pop müzik kategorisine girmesi, olur olmaz yer ve zamanlarda çalınması ve her seferinde marşa herkesin hep bir ağızdan eşlik etmesi, ilginç bir duruma işaret ediyor bence.
Bu konuda yazacak çok şey var ama şimdilik susayım; sadece durumu aktarmakla yetinmiş olayım.

Yazarın Tüm Yazıları