PR Türkiye’yi düşünme zamanı

BRÜKSEL, son üç ayda tarihinde görmediği kadar Türk gördü. Kadınlardan iş adamlarına, politikacılardan ilahiyatçılara kadar her kesimden insan buraya geldi.Müzakereleri 3 Ekim’de başlatma kararının, aynı günlerde kongresi olan İngiltere Başbakanı Blair’in talebi olduğu söyleniyor. Olabilir. Ama ayrıca 3 Ekim, Avrupa’nın kader günlerinden biri. Almanya’nın birleşmesinin yıldönümü. Sembolik bir tarih. Türkiye ile müzakere tarihi kararlaştırılırken, bunun ne kadar dikkate alındığını bilmiyorum ama bu kararın çağımızın en büyük tarihi mesajı olduğu konusunda herkes hemfikir. Karşı çıkanları ya da destekleyenleriyle Avrupa’da günün en çok konuşulan konusu hiç şüphe yok Türkiye. Hiçbir tanıtım kampanyası bu kadar etkili olamazdı. Bu atmosfer, uzun vadeli tanıtım stratejisiyle, hiç vakit kaybetmeden devam ettirilmeli. Nasıl yaparız bilemiyorum. En iyisi önce örnekleri bulmak ve onları incelemek. * * *MESELA İsviçre, Alman bankalarındaki Yahudilere ait altınların İsviçre bankalarında olduğu iddialarına karşı imaj kampanyası sürdürüyor. Çünkü imaj önemli. Siz ne kadar haklı olursanız olun, ya da dürüst davrandığınızı düşünürseniz düşünün, istediğiniz kadar uzlaşmalara hazır olun eğer uluslararası kamuoyunda olumlu bir imajınız yoksa, yalnız kaldığınızı, anlaşılmadığınızı düşünüyorsanız, sesinizi duyuramıyorsunuz demektir. Bir İsviçreli diplomat izledikleri yolu şöyle anlatıyor: ‘Nazilerden kaçan Yahudilere en fazla yardım eden ülkelerden biri olduğumuz halde, bu altın meselesi sırasında aleyhimizde uluslararası bir kampanya başladı. İmajımızı sarsan bu kampanya karşısında, parasını devletten alan ama bağımsız olarak iş gören bir şirket kuruldu. Presence Switzerland. Kısaltılmış ve yaygın adıyla PRSwitzerland. Amacı İsviçre’nin piarını yapmak.’ Bu kuruluşta, sivil toplum temsilcileri, bilim adamları da yer alıyor. Web sitesine girdiğimde, İsviçre’nin yenilikçiliğini vurgulayan haberlerle karşılaşıyorum. Buluşlar, yaratıcı çalışmalar vesaire. Kadınlara da hasseten yer veriliyor. Çıtırlık penceresinden değil eşitlik için verdikleri mücadeleler, kalkındırma hamlesi içindeki adımlarıyla yer alıyorlar bu haberlerde. Ve tabii ki, Amerika’daki Musevi lobisinin kayıp altınların peşine düştüğü dikkate alınarak, Amerikalı turistlere yönelik cazip promosyonlar var. İsviçre’yi ziyarete giden Amerikalılar, PRSwitzerland’ın doğal üyesi oluyorlar ve özel turizm hizmetlerinden yararlanıyorlar. * * * BİZ Türkiye’nin tanıtımını, hep büyük reklam şirketlerine işi ihale ederek yapabileceğimizi düşündük. Oysa bu daha derin bir konu. Tarihi kalıntılar, sıcak kumsallar, güzel vücutlar, lokumlar, kebaplar ile tanıtım yaptık da, şu BM ve Avrupa Birliği’nin öngördüğü doğrultuda Kıbrıs’ta çözüm için nasıl aylarca, gündüzler gecelerce emek sarf edildiğini kimseye anlatamadık. Kıbrıs Türklerinin, şimdi uluslararası dilin en değerli sözcüğü olan ‘barış’ için nasıl çalıştıklarını gösteremedik.Türkiye haberlerinde bıyıklı erkekler ve başı bağlı kadınlar kullanarak, ‘geri’lik imajını parlatan dünya medyasının, bu ‘barışçı medeni yüzü’ görmezden gelemeyeceği bir durum yaratamadık. Brüksel’de Kıbrıs pazarlıkları sürerken, Lefkoşa’da neden ‘Listen also to us be anam’ mitingleri yapılmadı bilemiyorum. Bakın 17 Aralık öğleden sonra ABC News’un İngiliz haber ajansı Reuters’e dayandırarak duyurduğu haberde ne deniyordu: ‘Alman Başbakanı Gerhard Schröder 25 ülkenin liderlerinin, gelecek yıl, Avrupa’nın güney doğusu ile Ortadoğu’nun kenarında yer alan 70 milyonluk, çoğunluğu Müslüman, köylü ulusla tam üyelik müzakerelerine başlama kararı almalarını beklediğini söyledi.’ Ajansın ‘Türkiye’ sözcüğünü kullanmak yerine tercih ettiği tanıma bakın. Bu ve bunun gibi yansımaları engellemek, kısmi çözümlerle, basın müşavirlerinin, basın yayının çabalarıyla mümkün görünmüyor. Belki de en iyisi Türkiye’nin yaratıcı kapasitesini seferber edebilmek için işe tanıtım projeleri yarışması ile başlamak.
Yazarın Tüm Yazıları