Ortamınızı yesinler

Hakikaten merak ediyorum; söz konusu David Beckham olsaydı, yine aynı muameleye maruz kalacak mıydı?

Valla bu garabet diyarında hiiiç belli olmaz aslında.

Kimbilir, belki stili fazla ‘kopuk’ bulunur, daha en baştan içeri bile alınmazdı...

Haberi aktaralım: Memleketin en bi’ trendsetter metroseksüeli İlhan Mansız, Papermoon’a gidiyor, bildiğiniz ‘İlhan Mansız şıklığı’ içinde: Üzerinde komando pantolonu, kolsuz bir atlet ve mont var.

Gel gör ki masada otururken sıcak basıyor, ceketini çıkartıyor ve atletle kalıyor. Bunun üzerine, restoran yetkilileri tarafından ‘müşterilerin rahatsız olduğu gerekçesiyle’ montunu giymesi için uyarılıyor.

Mansız, bu uyarıyı iplemeyip reddediyor. Ve sen misin o ceketi giymeyen cıbıldak? Anında önüne hesap konuluyor. Ez cümlesi: Restorandan atılıyor.

Benim anlayamadığım mesele: Bu restoranların kıyafet mevzuatı mı vardır?

Varsa da bu nasıl bir şeydir? Allah’ın, ‘iş çıkışı drink mırink de alınan’ İtalyan lokantasına, ‘koyu renk kıyafet mecburidir’ ibaresi olan altın yaldızlı davetiyelerle filan mı gidilir?

Yani artık kıyafetin kıvamını tutturdun mu kırmızı halılı törenlere bile jean ile gidilebilen, şıklığın tamamen stil sahibi olmakla eşdeğer tutulduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Bu neye, nasıl, niçin ve hangi ‘kotumun kenarı’ tarzda bir burun kıvırmaktır?

Nedir bu, kamusal alan mavrası mıdır?...

Mesela Mansız’ın yerinde bustiyerli, mini etekli, derin dekolteli bir kadın olsa, Papermoon’un topu müşterilere atan yöneticileri ondan da rahatsız olacaklar mıydı?

Bu topraklarda ironinin nihayete varacağı, varabileceği bir nokta: VAR MI?

Bu gibi mekánların aldım-almadım, müşteri profilime kattım-katmadım politikaları hakikaten çok acayip.

Bundan bir süre önce, geçtiğimiz hafta Paris Moda Haftası’nın tozunu attıran Hüseyin Çağlayan da kıyafetini beğendiremediği için Anjelique Bar’a alınmamıştı, yine hatırlarsanız. Londra’nın, Paris’in elitlerini giydiren, tasarımlarına sanat eseri muamelesi çekilen modacı, İngiliz arkadaş grubuyla birlikte kös kös kapıdan dönmüştü.

Niyeydi çünkü?: ‘Kıyafetleri ortama uygun değildi.’

Neyse artık o ortam?..

Geçtiğimiz yıl, bir grup insan Crystal’e gitmiştik. Zira içeride arkadaşlarımız DJ’lik yapıyordu. Yanisi, çok da meraklı değildik ama ‘bir kısım’ımızın ille ki icabet etmesi gereken bir şekilde davetliydik... Zira yanlış hatırlamıyorsam televizyonda program yapan bir arkadaşımız, (Vivet Kanetti) mekánla ya da müzikle ilgili bir haber yapacaktı.

Kapıda takıldık fakat...

Neden dersiniz?

Bizim kapıda bekleşen grupta -kim olduğunu açmaya gerek duymayalım isterseniz- Ömer Uluç da vardı ve kendisi büyük ‘sorundu.’ Niye? Zira üzerinde ‘maalesef’ blazer vardı. İçeriye ‘blazerli adam almıyorlardı’ kaardeşşşim...

Benim merakım, neden ‘nüfuzlu’ insanı kabul etmediklerine dair değil. Zaten yani, içimiz bayılmış ‘nüfuz merakı’ndan. ‘Şekil’ yok mu ah o ‘şekil?’ Bir fikriniz yoksa, bir susun bari, değil mi??? KAARRDEŞŞİMMM???
Yazarın Tüm Yazıları