Ölçüt

SATRANÇTA bilirsiniz son hamle “Şah!” denerek yapılır. Karşı taraf eğer bir hamle yapıp da “şah”ı esir düşmekten kurtaramazsa, oyun “mat”la biter. Anayasa’yı değiştirmek amacıyla iktidarın getirdiği paketi uzun süre “görüşmeye” bile yanaşmayan Deniz Baykal’ın birdenbire yaptığı hamle, bize satranç kurallarını anımsattı.

Haberin Devamı

Önce başa dönelim:

Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi iddiasına göre Anayasa’da “demokratikleşme” amaçlı değişiklikler yapma projesini ortaya ocak ayının ortalarında attı. Önce siyasi iktidarın dümen suyundaki uzmanlara, “Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısı değiştirilmeli; Askeri ve sivil yargı arasındaki görev ayrımı netleştirilmeli; Askeri Şûra ve HSYK kararları yargı denetimine açılmalı; parti kapatma zorlaştırılmalı” gibi önerileri söylettiler.

Sonra Anayasa’nın birkaç hükmüyle ilgili “iyileştirme” önerilerini ona eklediler.

Tartışma böylece başladı.

Oysa herkes biliyor ki, ortada samimi bir “demokratikleşme” çabası olsa, Anayasa’nın daha pek çok maddesini ele almak lazım. En azından “dokunulmazlık”la ve “yükseköğretim”le ilgili hükümler bunu bekliyor.

Ama maksat, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir kazaya uğramasına engel olmak ve zaten iktidara yarı bağımlı olan yargıyı tam bağımlı hale getirmekti.

Deniz Baykal
ile Devlet Bahçeli’nin siyasi iktidara kapıları kapatmasının nedeni de zaten bunlara engel olmaktı.

Aylardır “Muhalefet bizimle konuşsun, ne istiyorsa söylesin, üzerinde konuşalım, tartışalım” diyen iktidar sözcülerine karşı tavrını koruyan Baykal, işte bu aşamada, beklenmedik bir hamle yaptı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü oyunun içine sokmak istedi:

“Anayasa Mahkemesi ile HSYK’nın yapısını değiştiren iki maddeyle siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen tek maddeyi referanduma götürme sözü versin, biz de öteki maddeleri müzakere edelim. ‘Bakın böyle yaparsak daha iyi olur’ diyerek katkıda bulunalım” önerisinde bulundu.

Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran maddeye neden itiraz ettiğini de şu çarpıcı örnekle anlattı:

“(Bir siyasi parti) bodrumunda cephane biriktirse, bölücülük ve dini propaganda yapsa, ırkçılık ve faşizm uygulaması yapsa, milis yetiştirse, sağda solda kamp kursa, parti kapatılamıyor” dedi.

Bu durumda Baykal hem “Madem uzlaşma istiyordunuz, işte uzlaşma koşullarımız” demiş oluyor hem de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaşanan tartışmalar karşısında ne kadar “tarafsız” kaldığını herkesin görmesine yarayacak bir ölçütü ortaya koymuş oluyor.

Cumhurbaşkanı Gül’ün bu aşamada Baykal’a bir vaatte bulunması, konumuna uymaz.

Öyle ya... Daha ortada Meclis’ten geçmemiş bir öneri için Cumhurbaşkanı kendisini neden bağlasın.

Ama zamanı gelince söz konusu maddeleri referanduma götürmesi gerçekten tartışmaları bitirecek çözüm olur.

Yazarın Tüm Yazıları