Öfke kader değildir

Genelde okur mektuplarını, e-postaları, elimden geldiğince atlamamaya çalışarak, internet yoluyla yanıtlıyorum. Yani okur mektuplarına köşede pek yer vermiyorum. Bugün, bir istisna yapacağım. Zira bu müstesna bir durum.

Hızlı Tren kazasında hayatını yitiren Volkan Kuplay’ın cenazesinin kuzenleri tarafından saatlerce arandıktan sonra bulunabildiğini ve 112 Acil Servis’ten gelen ambulansın cenazeyi taşımak için 250 milyon benzin parası talep ettiğini okumuşsunuzdur herhálde.

‘Başbakanım acımı duy!’ diye bağıran, kocasını ve oğlunu yitirmiş kadının, Başbakan’ın çevresindeki beter olası yalaka tarafından ‘Kes sesini be kadın!’ gibi rezil bir cümleyle nasıl terslendiğini de televizyonlarda izlemişsinizdir herhálde.

Ben onların acılarına baktığımda, kendi sağlığımdan utanıyorum. Ve tren kazası mağdurlarının hepsini suç duyurusunda bulunmaya, dava açmaya çağırdıktan sonra, köşeyi Hızlı Tren kazası mağdurlarından Osman Sarıışık’a bırakıyorum:

‘Ben Osman Sarıışık, Sakarya’daki hızlı tren kazasındaki yaralılardan Oğuz Sarıışık’ın abisiyim. Kardeşim İstanbul’da bir markette reyon görevlisi olarak çalışıyordu. Yaklaşık bir buçuk sene hafta içi bir gün izinle, sabahtan gecenin 10’larına kadar çalışmış, en sonunda da izin hakkını kazanmıştı. 15 günlük bu izni geçirmek üzere güle oynaya, müthiş bir mutlulukla, memleketimiz olan Eskişehir’e geliyordu. Annemle babam da sabırsızlıkla bekliyorlardı. O’nu çok özlemişlerdi. Şu anda SSK Okmeydanı Hastanesi ortopedi servisinde (Sakarya Devlet Hastanesi’nden perşembe günü buraya sevk ettiler.) sekiz kişilik bir odada, sol ayağı bileğinden kırılmış, sağ dizi parçalanmış bir vaziyette, geceleri inim inim inleyerek, 24 saat ızdırap çekerek, normal bir insanın bir saat bile dayanamayacağı bir ortamda iyileşmeye çalışıyor.

Yaşlı ve yorgun babacığım, her gece sabaha kadar başında uyumadan ona refakat ediyor.

Ben bugün yanlarından ayrıldım, Ankara’da vatani görevimi yapıyorum, asteğmenim...

Bu olayın peşini bırakmayacağım, gerekirse AİHM’ye bile başvuracağım. Oğuz’un çalıştığı şirketin avukatlarıyla da tazminat davası açmayı planlıyoruz zaten, bana yardımcı olacaklar.

Kimse çıkıp da bu kazada ölenlerin ya da yaralananların ailelerinden bir özür bile dilemedi ya, bana en çok o koyuyor. Ya had bildirdiler ya olayı Allah’a havale ettiler ya da ‘Bunlar normal, her yerde oluyor’ dediler. Yazıklar olsun...

Sizden ve nezdinizde gazetenizden bir ricam var; ne olur bu işin peşini bırakmayın, yoksa olay ustaca örtbas edilecek.

Kardeşim Sakarya’dan Okmeydanı’na getirildiğinde sağlık karnesi ve vizite káğıdı istemişler, ‘Onlar olmadan yatırmayız’ deyip acil servisin köşesinde bekletip, sigorta belgeleri faksla şirketinden gönderilene kadar polikliniğe almamışlar. Allah’tan sigortası vardı. Düşünün, sanki kardeşim oraya muayeneye gelmiş gibi... Yazıklar olsun...

Biz bu vatanı çok seviyoruz. Onlar ya da onlardan öncekiler başımızda olduğu için değil, bu toprakların çocukları olduğumuz için seviyoruz. Bu toprakların çocukları olduğumuz için nöbet tutuyoruz, devletimize faydalı olmaya çalışıyoruz. Kendim elektrik mühendisiyim.

Kardeşimi oradan kurtarıp özel bir hastaneye aldırmak için uğraşıyorum. Tabii efendiler hastane masraflarını ödemeyi kabul ederlerse... Tazminatından falan vazgeçtim, en azından bunu yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Kardeşim eski sağlığına kavuşsun da başka bir şey istemiyorum.

Her gün öfkeli uyanmaktan çok ama çok yorgunuz, doğru... Ama bu kaderimiz olmamalı...’

EÇ’nin notu: Sayın Sarıışık, naçizane tavsiyem ‘Tazminattan falan vazgeçmemenizdir.’ Hakkınızı sonuna kadar arayınız... Bugünlere zaten hep boşvere vazgeçe, susa otura geldik. Ne hayrını gördük? Büyük geçmiş olsun... Nezdinizde tüm kaza mağdurlarına geçmiş olsun, yakınlarını kaybedenlere de başsağlığı dilerim.

Not (2): Sarıışık ailesi için herhangi bir şekilde yardımcı olabilecek hastane ya da sağlık birimi, benimle irtibata geçebilir. Kendisinin telefonu bende mevcut.

Not (3): Bugün asparagas filan yok. Dedik ya, müstesna bir durum. Bir güncük de esprisi kısıversin...
Yazarın Tüm Yazıları