O kuyulara vicdanlarımızı da gömmüştük

SİLOPİ’deki kuyularda arama tamamlanmış.

Gerçeği bulmak için kuyuları kazmak gerekir miydi?

Kuyular açıldıkça içinden çıkan kemik, bez, saç parçalarının tahlil raporları mı gerekiyordu illa Türkiye’de neler yaşandığını öğrenmek için?

Faili meçhullerin kurbanları da belliydi katilleri de.

Yüzlerce insanın, karanlık pusulara düşürülerek, evlerinden, işyerlerinden apar topar alınarak, karakollara çağırılarak ortadan kayboluşlarının hikayelerini anımsamak için kuyuların açılmasını mı beklemek lazımdı?

Ben kuyuların açılmasını da, devlet içindeki çetelerin ortaya çıkartılmasını da destekliyorum.

Ama bu sürecin arkasındaki siyasi desteğin stratejisini insan hakları, demokrasi ve özgürlükler temelinde geliştirdiği konusunda şüphelerim var.

* * *

BİR
yandan Türkiye’de darbeleri mahkûm eden derin bir tartışma sürüyor, faili meçhullerin üzerine gidiliyor, öte yandan demokratikleşme açısından baktığımızda karşımıza bu süreçle ilgisi olmayan bir tablo çıkıyor.

İnsan Hakları raporlarına göre faili meçhuller geçen yıl da devam etmiş. 343 faili meçhul cinayetten söz ediyor Mazlumder’in raporu.

İnsan Hakları Derneği raporu işkencenin sürdüğünü söylüyor.

BİA Medya Gözlem Raporu, 2008 yılında 435 gazeteci, yazar, yayıncı, insan hakları savunucusu, siyasetçi ve çocuğun düşünceleri nedeniyle mahkemeye çıkartıldığını gösteriyor.

2007’de bu sayı 254 imiş.

Güldünya konserinde devleşen sanatçı Ajda Pekkan’ın Kürtçe söylediği "Keçe Kurdan"ın yargılandığını biliyor muydunuz? Daha doğrusu şarkıyı geçen yıl yayınladığı için Adana Radyo Dünya’nın Genel Yayın Yönetmeni’nin 19 Mart’ta yine mahkeme önüne çıkacağını?

Faili meçhuller, düşünceyi ifadenin yasaklanmasıyla başlayan yolun son durağı. Demokrasi, düşüncenin özgürce ifade edildiği ortamın garanti altına alınmasıyla başlamıyor mu?

Neden Türkiye’de Ergenekon davasını destekleyen siyasi irade, bu karanlık tabloyu değiştirmekte böyle ağırdan alıyor?

* * *

AKP
hükümeti, sadece Ergenekon davasına siyasi destek vererek, Türkiye’yi demokratikleştirme sorumluluğundan kurtulamaz.

Bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum. Hükümet Ergenekon’a verdiği desteği demokratikleşmenin yerine koyuyor. AKP’yi destekleyen çevreler ve AKP aydınları da bunu yeterli görüyorlar.

Ergenekon davası ile ilgili bunca tartışmaya rağmen Türkiye, insan hakları ihlallerinin tırmandığı bir ülke olmaya devam ediyor. AKP hükümeti sağlam bir demokratikleşme stratejisine sahip değil. Bu ülkede siyasetçiler terörle mücadeleyi askere bıraktılar, bana öyle geliyor ki, şimdi de demokratikleşme yargıçlara, hakimlere ihale ediliyor.

Şu kesin, Silopi’deki kuyular kapatılsa da faili meçhullerin üzeri artık kapatılamaz.

O kuyulardan bir ülkenin vicdanının sesi, isyanı ve utancı yükseliyor.

AKP kadar muhalefet de buna çare olacak siyasetleri geliştirmek ve gerekli adımları atmak sorumluluğu ile karşı karşıya artık.
Yazarın Tüm Yazıları