Nobelli bir ulusuz onun sayesinde

NE denirse densin. İster pazarlama yöntemlerinden söz edilsin, isterse kararın siyasi olduğu tartışılsın. Bunlar sonucu değiştirmez.

Bizim de artık bir Nobel’imiz var.

Düşünce açıklamanın, fikir üretmenin, gözlemlediğini olduğu gibi aktarmanın yasal baskılar ya da kafalardaki duvarlar yüzünden çok zor olduğu bir ülke burası.

Gençleri düşünceleri yüzünden hapislere attık, dağlara kaçırttık, köşelere sıkıştırdık.

Sonunda entelektüel tartışmalarımızı bir tek noktaya, din noktasına odaklayarak çoraklaştırdık.

Biz haramları, sevapları, takvaları, mekruhları tartışırken, aydınlarımızı ve aydın olmayı, "entel-dantel" tanımlamalarıyla aşağılarken, yasaklar ve vasatlarda kurtuluşu ararken, biri çıktı bize Nobel’i getirdi.

Bu büyük bir olay. Büyük mutluluk.

Sorunlarımızın üstesinden bir türlü gelememenin verdiği güvensizliği, belki aşmamıza yardımcı olacak bir fırsat bu.

***

BİZ
değil miyiz "muasır medeniyet" seviyesine ulaşmak için seksen yıldır mücadele eden.

İşte Nobel.

Edebiyatımızın "muassır medeniyet" seviyesinde olduğunun dünyaya ilanı.

Şimdi neden bu burun kıvırma, kılı kırk yarma?

Oysa şimdi, Orhan Pamuk sayesinde yeniden canlanacak olan merakı beslemenin, tartışmalarda entelektüel düzey aramanın, sanatçılarımızı kollamanın tam zamanı.

Türk sanatının, sanatçılarımızın dünya sahnesinde rekabeti için destek vermenin, ödenekler ayırmanın tam zamanı.

Başbakanımız ve bakanlarımız Pamuk’u telefonla arayıp tebrik etmişler. Yetmez. Ben bu vesile ile çok daha etkili bir açılım bekliyorum. Sanata ve sanatçıya sahip çıkacak bir açıklama, çağdaş Türkiye’nin sesi gibi bir kampanya ile sanatı geliştirecek özel bir politikanın ilanını bekliyorum.

Kültürümüz deyip duruyoruz ama onu geliştirecek, rekabet edebilmesini hızlandıracak ne yapıyoruz?

Çevrem, yıllarını sanat eğitimine veren gençlerle dolu.

Bu çabaların karşılığında bizim onlara verdiğimiz ne var? Hiç. Bastırıp susturamadıklarımızı, açlıkla, ilgisizlikle vaz geçirtecek kadar ısrarlı bir umursamazlık.

***

NOBEL
jürisi Orhan Pamuk’u 2006 edebiyat ödülüne neden layık gördüğünü şu cümleyle açıklıyor: "Doğduğu kentin melankolik ruhunda kültürlerin çatışma ve buluşma noktalarını anlatırken bulduğu yeni semboller için."

Sanat hayatı en incelmiş biçimiyle aksettiren aynaysa eğer, orada siyaset de tabii ki var olacak.

Herman Hesse, Ernest Hemingway, Jean Paul Sartre, Soljenitsin Nobel ödüllü yazarlardan ilk aklıma gelenler. Onlara ödül verilmesinin siyasi mesajı yok muydu? Vardı tabii.

Geçen yıl ödül alan Harold Pinter, son yıllarda suskunluğa gömülmüştü ama yazdıkları, Amerikan tutuculuğuna karşı en etkili karşı çıkış değil miydi? Biz onu bu yüzden sevmiyor muyduk zaten?

Yaratıcılığın temelinde muhalefet vardır. Karşı çıkma, yalnızlığı göze alma vardır.

Sanatçılar bu duruşlarıyla dikkat çeker, empati toplarlar. Bugün uluslararası entellektüel çevrelerde Türkiye dendi mi, ne yazık ki ilk akla gelen düşünce özgürlüklerine yönelik kısıtlamalar, 301 kurbanları ve çözümsüzlük direncidir.

Nobel ödülüne sevinemeyenlere, neden Orhan Pamuk’a ödül verildi diye kendi kendilerini yiyeceklerine, Türkiye’nin bu görüntüsünü değiştirmek için ne yapabileceklerini düşünmeye başlamalarını tavsiye ediyorum. Ben çok seviniyorum.
Yazarın Tüm Yazıları