Ne yazmasak?

Saat 18:40...

Bundan 20 dakika evvel, ‘Saat 18:20; ortalıkta dolanıp ‘Baba sende vardır bir konu, salsana ortama bir tane sevabına?’’ şeklinde dolandığımı yazmışlığım, Allah razı olsun cömertçe fikir beyanında bulunan arkadaşların önerdiği konular hakkında neden ve niçin yazamamışlığım üzerine bir şeyler karalamışlığım ve silmişliğim var efen’im...

‘İnsan nasıl da konusu olmadığı üzerine yazar mı, ayıptır yani’ diye düşünmüştüm ve silmiştim.

Sonra bir miktar daha düşündüm ve hakikaten yazacak başka hiçbir şey bulamadığım için sildiğim cümleyi baştan kurdum.

Vallahi sabahtan beri binbir türlü farklı mevzuya niyetlendim. Ve niyetse niyet yani, hakikaten niyetliydim, üstelik genelde olmadığım üzre, iyi bile niyetliydim...

Tamam, memlekette elinizi salladığınızda konuya çarptığı doğrudur ama işte, basiret dediğiniz de bir kez bağlanmayagörsün, gemici düğümüne rahmet okutur.

Yalanım olmadığı gibi ötesi de yoktur...

Sanırım ezberimi dağıtan, muhtelif mankenlerimizin yazmak-çizmek üzerine buyurduğu beyanlardan kaynaklanıyor.

Ezberimi fena dağıttılar, bünye bir türlü toparlayamıyor.

Efendim, ‘Yazarlık merakı, güzelleri birbirine düşürdü’müş... (Hastasıyım bu ‘güzeller’ tarzı magazin jargonlarının!)

Müge Anlı’nın haberi bizi bu şekilde ‘bilgilendiriyor.’

En son silikonlarının patladığından yana haberdar edindiğimiz manken Nilay Dorsa -ki epey bir süredir ismini biliyorum ama ismini neden bildiğimi yemin ederim bilmiyorum- ‘Podyum dünyasının sırlarını açığa çıkardığı’ bir kitap yazmış.

Habere göre, ne anlama geldiğine pek vakıf olamadığım bir ifadeyle; ‘kendisi gibi kitap yazan meslektaşlarına taş atıyor:

‘Gizem’in (Özdilli) kitap yazması çok komik. Geçmişinde beyaz sayfalar olanlar ancak yazabilir. Zeynep Mansur, ‘Şiir kitabımda aşkımı yazacağım’ diyor. Bir şeyler yaşamış ki yazıyor.’

İnsanın zihnine son derece mánálı bir ‘Hö?’ düşüren, bu nev’i abuk subuk birkaç cümle daha...

Bunun üzerine Gizem Özdilli -onun adını niye bildiğimi biliyorum Allah’tan; kendileri ‘podyum camiasının’ manitalar tarafından terk edilmekle meşhur ağlayan kayası- yememiş içmemiş, güya bu gibi polemiklerden bıktığı için taşındığı ABD’den laf yetiştirmiş: ‘O da iş alamadı diye kitap yazıyor. Nilay’dan çok daha önce bu işe başladım ben. Ondan daha fazla yazacak şeyim vardır herhalde. (...) Kitap yazmak için hayatların beyaz ya da siyah olması önemli değil ama eğer önemli ise o arkadaşın hayatının da gözden geçirilmesi lázım.’

Haberde Nilay Dorsa’nın laf, taş ve kaka attığı mankenlerden Tülin Şahin ve Zeynep Mansur’un da cevaplarına yer verilmiş ama sizin iki gün ertesinde okuyor olduğunuz bu satırlar Kadir günü kaleme alınıyor.

Dolayısıyla kısa günün sevabı niyetine, onları da aktarıp haberi okumamış şanslı insanları da asap bozukluğuma yoldaş kılmamaya gayret edeceğim.

Kaçırmış olanlar için: Şimdilerde edebiyat camiasında ‘mankenler kitap yazsın mı, yazmasın mı’ türü bir polemik sürüyor.

Samimi düşüncemdir: Bu hanımefendilerin, kitap yazmasını son derece faydalı buluyorum.

Zira kitap dediğiniz, ancak kapağını kaldırdığınızda dökülen bir nev’i Pandora’nın kutusudur.

Okumayıverirsiniz ve konu susar, o olur.

Oysa misál, Gizem Özdilli’nin de dahili olduğu Adrenalin gibi ‘proceler’in albüm yapmışlığı da var ki, o durumda kaçış mümkün değil.

Mevzu, bindiğiniz taksinin radyosunda, zapladığınız televizyon kanalında filan, iradeniz haricinde karşınıza geliyor.

Ve öfff yani, fena cızırdıyor...
Yazarın Tüm Yazıları