Ne dediniz?

HAKKINI yemeyelim. Çok eleştirsek de kabul etmeye mecburuz ki Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu bir ülkede gazetecilik yapan bizler, hiç değilse bir noktada dünyanın gelişmiş demokrasilerindeki meslektaşlarımıza göre çok ama çok şanslıyız. Çünkü onlar yazacak bir konu bulmak için saçlarını başlarını yolarlar.

Haberin Devamı

Oysa Türkiye’de gazetecilik yapan bizler, Erdoğan sayesinde her gün en az üç konudan hangisini ele alsak diye bocalarız.

Çünkü Erdoğan -merhum Turgut Özal da öyleydi- müthiş bir “kamuoyu manipülatörü”dür. Bir tartışmanın yarattığı bunalımdan kurtulmak istediği
anda, dağarcığından yeni bir konu çıkarıp ortaya atıverir.

Ve siyasetçiler, gazeteciler bir hafta, iki hafta o meseleyle meşgul iken o, bunaldığı konu üzerindeki kamuoyu baskısının kalkmasından yararlanıp aklındakini gerçekleştirir.

Aynen “Anayasa’yı demokratikleşmek için değil yargıyı ele geçirmek istiyorsun” diyenlerin ve özellikle yargı mensuplarının kamuoyundaki inandırıcı etkisini silmek isteyişi gibi.

(Sahi bu konuyu tartışmaya açan Ankara Hukuk Fakültesi dışında Türkiye’de hiç mi hukuk fakültesi yok? Ya da öteki hukuk fakültelerinde bu durumdan kurumları adına utanan hiç mi öğretim üyesi kalmadı?)

Nitekim son olarak gündeme “Türkiye’ye Başkanlık sisteminin daha yararlı olacağı” yolundaki sözleriyle egemen oldu.

Durup dururken nereden çıktı bu?

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin halen yürürlükte olan (ama uygulanmayan) Parti Programı’nda “tümüyle yeni bir anayasa önerisi hazırlanacağı” bildiriliyor, hatta “kuvvetler ayrımı ilkesinin hassasiyetle uygulanacağı” da söyleniyor ama, “parlamenter demokrasi”yi rafa kaldırıp onun yerine Başkanlık rejimini getirmeyi düşündüklerine dair tek kelime yer almıyor.

En güzeli, “parti içi demokrasi”nin öneminden bol bol söz eden Parti Programı orada duradursun, partinin hiçbir yetkili organında görüşülmemiş bir “Başkanlık sistemi” önerisi ortaya atılınca, kimse “Bu da nereden çıktı?” demiyor.

Ve bu despotik zihniyetin egemenliği altındaki Türkiye’de birileri hâlâ “demokrasimizin geliştiğinden” dem vuruyor.

Ne yapalım. Ülkemiz böyle...

Ülkemiz böyle diye bildiğimizi, inandığımızı söylemekten vazgeçecek değiliz. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın ortaya attığı “Başkanlık sistemi”nin bu konuyu pek de bilmeden, incelemeden konuştuğu izleniminde olduğumuzu söyleyelim.

Tamam... Kendisini hesap verme derdinden kurtaracak olan “Başkanlık sistemi”ni istemesini, hele bir de Başkan seçilirse tam bir “Seçilmiş Padişah” olma hayali gütmesini anlıyoruz. Bunlar “beşeri” özlemlerdir.

Ama sırf Tayyip Erdoğan isimli Türk vatandaşını memnun etme pahasına Türkiye’yi, şimdikinden daha koyu, daha acımasız, daha pervasız bir “tek adam” yönetimine teslim etmeye razı isek, sorun yok. Sistem orada... Gider alır, uygularsınız.

Yazarın Tüm Yazıları