Nasıl geçti habersiz...

Allah rızası için biri bana geçtiğimiz yılın nereye uçtuğunu, hangi ara cebimizden düştüğünü söyleyebilir mi?

Eh, be...

Şu hayatta annemin her söylediğine önünde sonunda ille ki gelmek zorundayım, değil mi?

Ne beklediğimi bilmeden ofura pofura bugünleri beklediğim, uzun bir can sıkıntısı olarak hatırladığım çocukluğum boyunca hemen her anne gibi aynı şeyi tekrar edip durmuştu:

‘Bugünlerin kıymetini bil. Belli bir yaşa geldikten sonra, zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksın.

Hele 30’undan sonra, beş yıllık dilimleri, gözünü açıp kapadığın anlık dilimler gibi algılayacaksın.

Benim babam bana; ‘Önümde senin kadar yaşım olsun, beş bin lira borcum olsun’ dediğinde gülerdim. Şimdilerde maalesef aynı hissiyata sahibim.’

Annem bu geyiğin ateşini her harlayışında, ‘Peki o günler geleceğine göre, insanı pöfür pöfür pöfürdeten şu klişelerinden bıkacağın bir gün de gelecek mi canımcım?’ bakışımı atar, cümle içinde geçen yegáne enteresan şeyin, beş bin liranın dedem tarafından bir halt yerine konulacak derecede kallavi bir meblağ sayılması olduğunu düşünürdüm.

Klişelerin intikamı çok acı oluyor, çoook...

Aradan geçen yıllar sağolsun, sadece annemin dediğine gelmekle kalmadım...

Yakın bir gelecekte, sıfırları atılmış YTL sayesinde, dedemin kurduğu cümle de bir anlam içerecek ya, Allah bilir kendimi aynı cümleyi kurarken de yakalarım.

Geçenlerde Kaan (Yüceil) aradı.

‘Dükkánın doğum günü yaklaşıyor. Birkaç şey için lázım olacaklar. Şu bizim dia dosyalarını getirsen diyordum?’

Dükkán...

Roxy...

Söz konusu dia dosyalarıysa, geçtiğimiz yıl...

Arrrgh fena oldum...

Hakikaten inanmakta zorlandığım için yüksek müsaadenizle tekrar yazma ihtiyacındayım:

TAAA GEÇTİĞİMİZ YIL, 10. yılı vesilesiyle Hürriyet Pazar’ın albüm bölümüne hikáyesini yazdığım Roxy’nin, sayfada kullanmak için ödünç aldığım dialarının dosyaları...

‘Saçmalama abi’ dedim; ‘ne bu? Tamam, anladık, işini seven, yakışıklı olduğu kadar partici bir gençsin... ‘

De...

Bu, ‘düğün, nişan ve sözlenme yıldönümlerimizin yanı sıra aman tanıştığımız günü de kutlamayı ihmal etmeyelim’ tarzı maşuk çiftlere mahsus tavır, senin gibi serin bir arkadaşımıza yakışmıyor.

Ne yıldönümü be? Kimi yiyorsun? Bir yıl geçmiş olamaz.’

‘Olabilir bebek’ dedi.

Kaan, en az bizim kendisini sevdiğimiz kadar sever şu ‘bebek’ jargonunu:

‘Bak, hayat dediğin uçup gidiyor; ona göre yani...

Dört nala yaşamakta fayda var baby... Partiye geliyorsun değil mi?’

Gitmez miyim?..

Hele ki ortamda fasıl ve kanto gibi şeyler de olacağını duyunca; ‘İki elim kanda bile olsa’ dedim:

‘Benim gibi morukların o dinamik ortamın havasını kaçıracağını düşünüp içeri almamazlık etmezseniz tabii!’

Sizin bu satırları okuduğunuz Cuma’nın dünü, Roxy, 11. yılını kutluyor olacak.

Seneler boyu yoğun müdavim mesaisi vermişliği, hatta ilk açıldığı dönemde, duvarlarına badana yapılırken iki-üç fırça darbesi vurmuşluğu bile bulunan bu kulunuz da Allah’ın izniyle partinin cıvıldak bir mahalinde saf tutuyor olacak.

Sizin bu satırları okuduğunuz Cuma’nın iki gün evveli, yani benim için bugün, yani Çarşamba ise bu satırların yazarı (!) hem sahne performanslarını merak ettiği, hem de Cumartesi gününün kliptomanına malzeme çıkarmak için, Direc-T’in konserini izlemek üzere yine oraya yollanacak.

Hayat uçup gidiyor, talimata uyulacak, dört nala yaşanacak abi...

Değil mi ki ‘genciz biz; delikanlı; aktif, dinamik, heyecanlı...’

Hasta la vista ve dahi wow anasını baby...
Yazarın Tüm Yazıları