Mürekkebi kurumadan Talabani

TÜRKİYE’de Kürt meselesini çözmek için mutlaka Irak’taki Kürtlerin gerekmediğini iki önemli olay gösterdi.

Birincisi Güneydoğu ve doğu Anadolu’daki seçim sonuçları.

İkincisi de Talabani’nin önceki gün Selahaddin’de yaptığı açıklaması: "Biz PKK’nın Irak’ı terk etmesi ve silah bırakması konusunda bir şey demiyoruz."

Bağdat’taki basın toplantısının en can alıcı haberi değil miydi bu?

Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyareti sırasında Talabani, "Bizim önerimiz şu; PKK, ya silahı mücadeleyi bıraksın ya da ülkemizi terk etsin. Biz ilkini temenni ediyoruz, yani silahı bıraksınlar. Türkiye demokratik bir süreçten geçiyor onun için herkesin silahı bırakmasını tavsiye ediyoruz. Terör herkese zarar veriyor" dememiş miydi?

Irak Cumhurbaşkanı Talabani çok usta bir politikacıdır, her nabza göre şerbet veren siyasi kişiliği ile tanınır.

PKK konusunda bazı adımlar atıldığı haberleri geliyor ama bunların, bugünkü tabloyu tamamen değiştirebilecek kadar etkili adımlar olacağını beklemek boş.

PKK ne Irak’ın, ne de Irak Kürdistan Yönetimi’nin meselesi.

Türkiye’den ithal ettiği bir sorun.

Bu sorunu, Türkiye’deki muhataplarını bypass ederek Irak üzerinden çözmeye kalkışmak sonuç vermez. Bugün Talabani’nin, yarın bir başka Iraklı ya da bir Amerikalının gözüne bakarsınız, ne oluyor bizim şu iş diye.

Ayrıca iki komşu ülke arasındaki ilişkileri Türkiye’nin bir iç sorununa ipotek etmek de dış politika açısından ne kadar akılcı?

Hele de komşu ülke Irak ise. Dünyanın en zengin enerji kaynaklarına sahip topraklarsa.

KALENÄ°N CEVABI

KÃœRT
sorununa asker destekli AKP çözümü, dünün meselesi değildi. Bir yılı aşkın bir süredir konuşulan, çeşitli kulislerde tasarlanan bir projeydi. Ama tutmadı. Tutamazdı. AKP’nin 2007 seçimlerinde bölgede yaptığı çıkışın devam etmemesi de bunun göstergesi.

Halk, "biz yoksulluğa öyle bir alışığız ki, varsın böyle devam etsin, elimizde tek şey var, o da kimliğimiz" diyerek DTP adaylarını destekledi.

Bu seçimler, Türkiye’de, DTP’nin dışlanacağı bir çözüm sürecinin yürümeyeceÄŸini gösteriyor.Â

Ama bir şeyi daha, Kürt ve Türk milliyetçiliğinin yükseldiğini de gösteriyor.

Önümüzdeki dönemde, bütün siyasi partilere ve liderlerine büyük sorumluluk düşüyor. Irkçılığa, ayrımcılığa varan milliyetçi eğilimleri güçlendirmeyecek, provokasyon ve inatlaşmalara meydan vermeyecek ortak bir çözüm arayışı sürecini olgunlaştırmak. Bunun için de hiç vakit kaybetmeden kolları sıvamaları gerekiyor. DTP, AKP ama özellikle de sosyal demokrat bir parti olduğunu hatırlarsa CHP. Kürt sorununun çözümü, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin dış politika açılımlarını olduğu kadar bölgenin istikrarını da yatkından ilgilendiriyor.

Kendi meselesini çözen Türkiye daha güçlenir, sadece Irak ile ilişkilerde değil, Kıbrıs konusunda da, Avrupa Birliği ile ilişkilerde de.

BAĞIŞ’IN MAZERETİ

EGEMEN
Bağış, Avrupa Karma Parlamento Toplantısı nedeniyle Brüksel’de DTP’yi şikayet etmiş. Sandık başlarında insanları tehdit ettiklerini söylemiş. Bağış, Türkiye’nin baş müzakerecisi. Bu görev, Türkiye’yi tümüyle temsil etmeyi gerektiriyor, onu bunu şikayet etmeyi değil. Brüksel’den haber veren AB Haber sitesine göre aynı toplantıda Bağış, "Türkiye’nin bugünlerde yoğun dış politika gündemi nedeniyle açılacak fasılların sayısının düşeceğini" de ileri sürmüş. Ne ilgisi var? "Çiklet çiğnerken yürüyemem" demek gibi bir şey bu. Bir mazeret aslında, süreci hızlandırmak için fazla bir şey yapılmayacağının mazereti.
Yazarın Tüm Yazıları