Milli Eğitim Komisyonu üyesi Özyılmaz’ı sağ yanağından öperim

Bugün işe gelirken Balat’ın girişinde trafik tıkandı. Şoför ‘Kaza olmuş herhálde’ dedi.

Sonradan anlaşıldı. Geminin birini, muhtemelen tamir etmek için kamyonun birine yüklemişler, götürüyorlardı.

Mánásız gelebilir ama hayatımın bitmek bilmeyen bir buluğ çağı olduğunu düşünüp utandım.

Çocukken sıkıl, ergenken sıkıl, kazık kadar karı olmuşsun, 30 yaş bunalımı ayaklarına yine sıkıl.

‘Sık’kıl git kardeşim’ der hayat insana. Haklı olarak...

‘Ne yapsak ne yapsak, psikiyatriste mi uğrasak?’ diye düşünürken, şarkının sözlerini yanlış hatırladığımı hatırladım: ‘Ne yapsam ne yapsam, bir hamak alıp sallansam? Kurtulur muyum bunalımdan, hamakta sallansam?’

Doktor filan hikáye, keza bunalım da...

Şimdi Allah aşkına, doktorları -málûm, memleketin her türlü meslek grubu had safhada hassas- hafife aldığım düşünülmesin. Bilákis, kendilerini fazlasıyla ciddiye alıyorum, öyle söyleyeyim.

İsterseniz egomanyak deyin ama zannımca tüm insanlar böyledir, yani müteakip cümleden ibarettir: Benim derdim kendimle...

Bir dost muhabbetiyle hayatı ‘ciddiye almayı’ unuttuğumu hatırladım; ‘hafife alacak kadar ciddiye’ yani...

Doktora gitmekten vazgeçtim. Gidip, hazır, havalar da tam soğumamışken önce bir denize girmeye, sonra da havuza yazılmaya karar verdim.

Bilemiyorum, ‘Deli mi öptü?’ diye sorarlar ya hani, sanırım çocukken beni yunus filan dürtmüş.

Ama artık hakikaten gülesim var.

Vallahi içimden çocuk çocuk gülmek geliyor.

Hayata kinik, sarkastik bir sırıtış yerine neşeli bir gülücükle bakmayı seçmek de mümkündür belki yetişkinlikte...

Zira sağıma soluma bakıyorum ve gülünç şeylere sinirlenmektense bedenimin muhtelif ‘yönleriyle’ gülmek fikri daha iyi geliyor.

Haber Vitrini sitesinde okudum, AK Partili Milli Eğitim Komisyonu üyesi Ömer Özyılmaz’ın ‘çocuk eğitimi’ kitabından seçme incilere yer veren bir haber var internette.

Zat-ı muhteremin ‘Çocukluk ve Gençlik Çağında İslami Eğitim ve Psikolojik Temelleri’ isimli kitabında şöyle şeyler vaaz ediliyormuş:

‘Çocuk ilk önce beslenme konusunda eğitilmeli, sağ eliyle yemeğe alıştırılmalıdır. Yemeğe başlarken de besmele ile başlaması öğretilmelidir. Ahláki olarak çocuğa kazandırılması istenen bir diğer davranış, sağ el alışkanlığıdır. Dünyamız sağ elini kullananların dünyası olmakla beraber, bazı çocuklar solak olmaktadır. Meseleyi inceleyenlerin bir kısmına göre fikrince solak olanlar, solak olarak doğar.’

Şimdi buna gülmez misiniz?..

Bu beyefendinin Milli Eğitim Komisyonu Üyesi olmasının hál-i hazırda gülünecek bir tarafı olmadığını düşünebilirsiniz başta...

Ama bir de ‘büyük resim’ var...

Geniş çerçeve yani...

Cuma günü, Avrupa Anayasası’nı imzalamak üzere İtalya’ya, Roma’ya uçan Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül var meselá...

Zamanın kendine ait bir gidişatı, sistemi var.

Kim neresini yırtarsa yırtsın... Ve bu iyi bir şey.

Valla ben salak bir insanım; öyle doğdum yani...

Şu hayatta her iki elimi de kullanmaya çalışıyorum.

Elime kalem almaya kalktığımda, sağ elimi kullanıyorum. Fakat ‘gelişmiş’ sofra adabı, insanın çatal ve bıçak kullanmasını, her iki elini de kullanmasını gerektirir.

Bunun yanında, artık klavye dediğiniz şeyle yürüyor pek çok mevzuat: Her iki elini de kullanabilmesi, kişinin selámeti açısından gayet pratik bir şeydir.

Allah’tan kim ne eğitim verirse versin, şöyle bir gerçeklik var ki esas eğitmenler, çocuklardır.

Yarın bir gün, beyninin tüm loblarıyla o kitabı okuyup da tüm bu saçma kelámların ne derece saçma olduğuna dair çocuğun biri de bir kitap yazar. O kitap da Sayın Özyılmaz’ın hem sağ hem sol yanağına aşkolur.

Sonunda hep çocuklar öper yani her iki yanaktan...

En nihayetinde gelecek öper.

O olur...
Yazarın Tüm Yazıları