Mayın anlaşmasının özü insan

SURİYE sınırı boyunca mayınlanmış arazinin temizlenmesi ile ilgili ihale kanun tasarısının yeniden gözden geçirilmesi doğru bir karar.

Çünkü tasarı, sanki bir şablona uygun biçimde hazırlanmış izlenimi veriyor.

Mesele mayınların temizlenmesinden çok, arazinin 44 yıllığına kiralanmasıymış gibi bir yaklaşım öne çıkıyor tasarıda.

Örneğin, mayından temizlenecek alanların dışındaki alanların da yükleniciye bırakılmasından söz ediliyor.

"İhalenin müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait diğer taşınmazların tarımsal faaliyette kullandırılmak üzere yükleniciye bırakılması karşılığı yapılması öngörülmüştür. Ayrıca söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan taşınmazların da aynı yöntemle ihale edilmesine imkan tanınmıştır" deniyor.

Askeri bölgeler ve sınır boyu güvenlik için gerekli alanlar dışarıda bırakılmış ama onun dışında ne var ne yok, mayınları temizleyeceğim diyen firmanın tasarrufuna 44 yıllığına verilebilecek.

YABANCI DÜŞMANLIĞI DEĞİL ADALET

Hükümet adına tasarıyı savunanlar, petrol, su gibi yeraltı zenginliklerinin güvence altına alındığını söylüyorlar. Evet, maden ve petrol kanunlarından söz ediliyor. Ama eğer benim gibi üşenmeyip onlara da bir göz atarsanız, mesela maden kanununda bakanlar kurulunun yetkisinin ne kadar geniş olduğunu fark eder, 44 yıl gibi uzun bir zaman dilimi içinde gerçekleşecek tasarruflar için bugünden kefil olunamayacağını görürsünüz.

Olaya yabancı düşmanlığı penceresinden bakmıyorum.

Bölgenin mayından arındırılması işi ile bu toprakların ihalesi işini birleştirmekte art niyet sezdiğim için doğru bulmuyorum.

Evet, Türkiye bu mayınları temizlemekle yükümlü. Prenses Diana’nın öncülük ettiği kara mayınlarına karşı kampanyanın özü insan. Temizlenecek olan alanlar da o mayınlı arazinin yükünü taşıyanların olmalı.

Hemen GAP bölgesinde, su kullanmayı bilmedikleri için toprakları tuzlandıran çiftçileri hatırlatanlar olacak. Bu arazinin bölge halkı tarafından en iyi biçimde değerlendirilmesi için modern bir proje yapılabilir, bu projeye ortaklar da alınabilir. Önemli olan bölge halkının önceliği.

DÜNYA NE YAPIYOR?

OTTAVA
Konvansiyonu’nu incelediğiniz zaman, "Her ülke taraf ülkelerden mali destek arayabilir" diyor. Ayrıca Dünya Bankası da bu amaçla kredi veriyor. Dünya Bankası "Mesele sadece kredi değil, yetersiz kaynakların en iyi biçimde değerlendirilmesi için destek sağlayabiliriz" de diyor.

Dünya Bankası yardımı tabii ki koşullara bağlı, bunlardan biri mayın temizleme işinin bir kalkınma programının parçası olarak hükümet tarafından planlanması.

Demek bölge ile ilgili büyük bir tarım projesini hükümet ilgili STK’larla birlikte yapabilir ve Dünya Bankası’ndan destek arayabilir.

Zaten ihaleyi alacak olanların da başvuracakları yer Dünya Bankası olmayacak mı?

Birleşmiş Milletler ve mayın temizleme konusunda uzman sivil toplum örgütleri de var. Çatışma bölgelerindeki mayınların temizlenmesinde büyük ölçüde bu örgütler çalışıyorlar. APOPO bunlardan biri, köpekler pahalı olduğu için mayın aramada özel eğitilmiş farelerden yararlanıyor. Başka uluslararası örgütler de var. Afrika, Afganistan, Sri Lanka’da bu örgütler temizleme işlerini üstlenmiş.

Mayın temizleme tasarısına karşı muhalefeti İsrail düşmanlığına bağlayıp oradan Türkiye’nin azınlıklara karşı tavrına atlamak işleri karıştırdı. Öyle karıştırdı ki, azınlık tartışması gerçek bir özeleştiri niteliği kazanmadığı gibi, bu süreç İsrail düşmanlığını da hortlattı.

Ne yazık. Mayınları temizleyelim derken ortalığı batırmak buna denir.
Yazarın Tüm Yazıları