Kral çıplak ise...

KEŞKE diyoruz bazen, Başbakan Tayyip Erdoğan son olarak partisinin TBMM Meclis Grubu’nda tekrar söylediği gibi, “Tek parti diktasından”, “milli irade ile iş başına gelen bir siyasi iktidarın meşruiyetinin hiçbir zaman tartışılamayacağından” söz ettiği zaman, hafızamız bize o günleri anımsatmasa...

Haberin Devamı

Ve keşke Başbakan Erdoğan’ın vakti olsa da, ikide bir değindiği şu “Parti il başkanlığı da yapan Valiler” konusu ne imiş? Kimin zamanında başlamış, kimin zamanında nasıl devam etmiş, öğrense...

O kendisini “demokrasiye, hukuka saygılı” gördüğü sırada başkalarına kendisinin nasıl göründüğünün farkına varabilse.


Ve biz de “demokrasi” konusunda aynı anlayışta buluşabilsek.


Ama olmuyor. Daha da vahimi, Başbakan Erdoğan’daki zihni değişim, -veya özüne dönüş- bu bağlamda insana hiç umut vermiyor.


Daha uzatmadan anlatalım:

Söyleyeceklerimizin altında kimse “buzağı” aramasın ama Başbakan Erdoğan’ın “demokrasi”yi anlayış şekli ile -her fırsatta övgüler yağdırdığı- merhum
Adnan Menderes
’inki nerdeyse “birebir” denecek kadar örtüşüyor.

Haberin Devamı


Aslında Menderes, 1950 öncesinde yani muhalefet milletvekili iken CHP iktidarına, “demokrasi dersi” veren bir siyasetçi idi. Örneğin CHP’lilere, “Sadece çok partiye sahip olmak, serbest seçim yapmak ve o yolla iktidarı değiştirebilmek bir memlekette demokrasinin olduğu anlamına gelir sanıyorsanız aldanıyorsunuz” diyen o idi.


Ama 1950’de Meclis’teki 487 sandalyeden 415’ini; 1954 seçiminde de 541 sandalyeden 502’sini kazanınca, o da kendisini “Tanrının bu millete bir lütfu” gibi görmeye ve siyasi olayları o da aynen Başbakan Erdoğan gibi değerlendirmeye başlamıştı.


Yerimiz dar olduğu için somut örneklere girmemiz mümkün değil. Şimdilik sadece şunu söyleyelim:


O da kendisinin -ve hükümetinin- her attığı adımın “doğru”, muhalefetin savunduğu her görüşün “yanlış” olduğuna, gazetecilerin hemen hepsinin kendisine ve
Demokrat Parti’
ye (DP) düşman olduğuna inanırdı. Yargıyı ayak bağı gibi görür, iktidarın emri altına almaya uğraşırdı.


Başbakan Erdoğan
’ın önceki gün bir “kurdele kesme” töreninde “Bunca hizmet veriyoruz, görmüyorlar. İşte bakın sadece 5 televizyon buradan canlı yayın yapıyor” diyerek konuştuğu gibi o da herkesi “inkârcı” hatta “müfteri” olarak görüyordu.


Başbakan Erdoğan
’ın “İl Başkanı Valiler”den söz etmesi gibi Menderes de bir gün CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye, “Sen dünün Milli Şefisin. Sen dünkü diktatörsün” üslubundaki sözlerle hücum edince İnönü, Meclis kürsüsüne çıkıp:

Haberin Devamı


“Ben o dediğin tek parti döneminden çok partili döneme geldim, peki ya sen çok partili dönemden nereye gidiyorsun?”
demişti. Menderes’e muhalefet beğendirmek mümkün değildi. Hatta bir aşamada Demokrat Partili olmayanların “vatansever bile olamayacağını” savunarak tüm vatanseverleri
“Vatan Cephesi”
adıyla başlattığı kampanyayla DP’ye üye kaydetmeye kalktı. Ama olmadı.


Bunları yazdık diye kızacak olanlara soruyoruz:


Kral çıplaksa “giyinik” mi diyelim?

Yazarın Tüm Yazıları