Kitabın kahramanı senin isminle basılsın

İstanbul’da devam eden Matbaacılık Fuarı’nda Xerox’un sergilediği bilgisayar yazıcısı iGen3; kitap, gazete ve dergi yayıncılığında yaşanacak devrimin ön habercisi.

Xerox iGen3’de kullanılan kişisel baskı teknolojisi birkaç yıl içinde daha da geliştiğinde, gazete ve dergiler artık direkt bayilerde, evlerde ve ofislerde basılacak, fiziksel dağıtıma gerek kalmayacak.

Gazete ve dergilerin içeriği İnternet üzerinden, dijital olarak dağıtılacağından okurlar kendi kişisel baskılarını alabilecekler. Sporla hiç ilgilenmeyen, en çok ekonomi haberlerini okuyan, kültür-sanat ve bilim-teknoloji haberlerinden de hoşlanan okurun gazetesinin kapak manşeti ekonomi haberinden oluşacak. İçindeki haberler kültür-sanat ve bilim-teknoloji ağırlıklı olacak ve hiç spor sayfası olmayacak. Kişiye özel baskıda, reklamlar da kişiye özel basılabilecek.

Yeni baskı teknolojisi kitap yayıncılığında da devrim yaratacak. Kitapları binlerce basıp, tükenmesini bekleyip ikinci, üçüncü, dördüncü baskı yapma devri geride kalıyor. Sayısal baskı teknolojileri kitapları, istendiği anda tek tek basıp, ciltleyecek kadar gelişti. Bu teknoloji sayesinde kitaplar artık sipariş üzerine, anında basılabilecek.

Okuyucu kapağın farklı basılmasını, hatta üzerine kendi isminin yazılı olmasını isteyebilecek. Daha da ötesi, okuyucular kitap kahramanlarının isimlerinin bile kendi istedikleri isimlerle değiştirilmesini talep edebilecekler. Tabii kitabın yazarı izin verirse.

Yayıncılık sektörünü kökünden etkileyecek bu yeni teknolojinin en son örneği, İstanbul Tüyap Fuar Merkezi’nde başlayan ve pazar gününe kadar sürecek olan Matbaacılık Fuarı’nda sergileniyor. Fuar ziyaretçileri, Xerox iGen3 ile Ahmet Altan’ın ‘İçimizde Bir Yer’ isimli kitabının, kendilerine özel baskısını birkaç dakika içinde alabiliyorlar.

Yeni teknoloji, kitapların stok ve dağıtım maliyetlerinin düşmesini de sağlayacak. Kitapların binlerce basılması gerekmeyeceğinden, amatör yazarlara da gün doğacak. İsim yapmamış yazarlar kitaplarını, yeni teknoloji sayesinde çok daha kolay pazarlayabilecekler.

Teşekkürler ve güle güle Canaydın

Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu, Galatasaraylılık kültürünü dibinden dinamitleyen beceriksizliklere imza atıyor. Galatasaray’a verilen zararların sorumluluğu da, Başkan Özhan Canaydın’ın omuzlarına yükleniyor. Tamam, başkan olduğu için içine düşülen durumda hiç sorumluluğu yok demek de mümkün değil ama bu yönetim kuruluyla yapabileceği çok da fazla bir şey yok. Hatta pek çok yanlış icraati ve beceriksizliği telafi etmek de Canaydın’a düşüyor.

Galatasaray’ın 100. yılında şampiyon olup, olmaması önemli tabii ki ama öyle hayati bir konu da değil.

Asıl tehlike Galatasaray’ı büyük kulüp yapan kültürel değerlerinin yitirilmesinde. Örneğin geçen yaz düşüncesizce yapılmış bir sözleşmeyle kırk yıllık Galatasaray Adası’nın ismi BuzAda’ya çıkmıştı.

Canaydın bu sene duruma el koydu ve Galatasaray Adası yine eski ismine kavuşacak gibi gözüküyor.

100. Yıl Logosu girişimi de yönetimin bir başka beceriksizliğiydi. Bir dizi skandal kararın ardından taraftarın benimsemediği bir logo çıkmıştı ortaya. Daha da beteri logonun içinde FB harfleri vardı. Logo skandalının büyümesini de Canaydın’ın hatadan dönme olgunluğu engelledi. Skandal logoda ısrarlı olunmamasını sağlayarak, olayı büyük bir ustalıkla soğutmayı başardı. Yanlış zamanda, yanlış kadroyla geldi Canaydın GS’nin başına. Keşke doğru zamanda gelseydi.

Yandı yandı tam yandı

S
anatçı geçinen bazı ünlülere bir haller oldu. Sahneye çıkıp sigara içince, 12 yaşındaki veletin sigara içmekle boyunun bir karış uzadığını sanması gibi bir hisse kapılıyorlar herhalde. Seyirciye karşı yapılan bu terbiyesizliği Mazhar Alanson alışkanlık haline getirmiş. Sigara bağımlısı olması yetmiyormuş gibi şimdi de sahnede terbiyesizlik yapma bağımlısı olmuş. Geçen yıl sahnede sigara içince 500 milyon TL ceza ödemişti. Kelebek’in geçen günkü haberine göre bu yıl Yeditepe Üniversitesi’nde aynı saygısızlığı yine yapmış.

‘Bir konserimde Yandım’ı söylerken sigara içtim. Profesör arkadaşım beni şikayet etmiş. Adliyeye gidip ifade verdim. Savcıya Yandım şarkısı sigara içilmeden de söylenmez ki, dedim. 500 milyon rica edelim dediler. Çıkardım verdim. Burada yine içtim. Bir 500 milyon daha feda olsun’ diye, şikayetçisiyle, savcıyla, mahkemeyle alay etmiş.

Profesör arkadaşım dediği, kendini topluma musallat olmuş tüm ilkelliklerle mücadeleye adayan Prof. Dr. Orhan Kural. Sigarayla Savaşanlar Vakfı Başkanı Ubeyd Korbey, Prof. Kural’a yine dava açıp açmayacağını sormuş.

Prof. Kural savcılığa suç duyurusunda bulunacağını söylemiş. Sigaracı Alanson’a bir de sürprizi var. 4207 sayılı yasaya göre, sahnede sigara içme suçunu ikinci kez işleyenlerin cezası 50 kat artıyor. Aslında sigaraya teşvikin cezası uyuşturucuya teşvikle aynı, hatta daha fazla olmalı. Uyuşturucunun sonuçta sadece içenin kendisine zararı var ama sigara içen çevresindekilerin sağlığına da büyük zarar veriyor. Bu yüzden Alanson, 33 küsur milyar ödeyip paçayı yine ucuz kurtaracak galiba.

Nadide şarap alma fırsatı

B
irkaç gündür şansım şaraptan açıldı. Önce 12-15 Mayıs’ta Hyatt Regency’de düzenlenen Şarap Festivali’ne katıldım. Ardından Antik AŞ’nin 4 Haziran’da düzenleyeceği Değerli Şaraplar Müzayedesi’nde satılacak şaraplardan örneklerin tadım toplantısına uğradım.

Kavaklıdere tarafından her yıl düzenlenen Şarap Festivali, Türk şarapseverleri şarap tadım kültürüyle tanıştırmak açısından çok önemli bir işleve sahip. Bu yılki şenliğe katılan şarapseverler piyasada da satılan yerli ve yabancı 70 kadar şarabı tadarak, tanıma fırsatı buldular.

Tattığım şaraplar arasında ben en çok Kavaklıdere Selection Kırmızı 94 ile Avusturya Grüner Veltliner Eiswein 2001’i beğendim. Tadım standlarının sayısının az olması ve sunum yapan personelin yeterince eğitimli olmaması önümüzdeki yıllarda üstesinden gelinebilecek kusurlardı.

Antik AŞ’nin tadım gecesinde ise çok nadide ve eski şarapları tatma fırsatı buldum. 4 Haziran’da gerçekleştirilecek açık artırmaya danışmanlık yapan ünlü gurme Mehmet Yalçın’ın ev sahipliğinde gerçekleşen gecede Kavaklıdere Narince 95, Kavaklıdere Carignan-KalecikKarası 70, Chateau Margaux 88 ve Kavaklıdere Tatlı Sert 70 şaraplarını tattık.

35 yıllık Kavaklıdereler, Mehmet Yalçın’ın da belirttiği gibi Türk şaraplarının çok fazla yıllanmaya uygun olmadığı yolundaki önyargıyı yıkacak kadar ilgi çekici ve zengin aroma, tat şöleni sunuyordu.

4 Haziran’da Maçka Antik Palace’da yapılacak müzayedenin en güzel yanı şarapların şişe şişe satılacak olması. Bu sayede yıllanmış nadide şarapları sadece restoranlar veya koleksiyonerler değil bireysel şarap meraklıları da satın alma fırsatı yakalamış olacak.
Yazarın Tüm Yazıları