Kimi aşağılıyor acaba? Dinleyicileri mi müzisyenleri mi?

Bana can sıkıntısını üç harfle özetle deseler, rahatlıkla CHP diyebilirim.

Herhálde tarih, bunun gibi itinayla murdar edilen bir ikinci parti yazmamıştır.

Baykal’dı, Sarıgül’dü derken, şimdi de huzurumuza Zülfü Livaneli geliyor ki partide bulaşıcı bir virüs filan dolanıyor olsa gerek; kendilerine pek yakıştıramadığımız fena bir belágata sardırmışlar.

Zihnimizi bulandırıyorlar.

Siyasete soyunan herkes gibi, Zülfü Livaneli de kendisi için bir şey istiyorsa namert. Maksat parti kurtulsun: ‘Ben iyi-kötü olacağımı zaten olmuşum. Bana Zülfü Livaneli olmak yetiyor.’

Kendileriyle Belediye Başkanlığı seçimlerine aday olup kaybettiği dönemde ben de bir röportaj gerçekleştirmiştim.

O zamanlar, siyaseti, bir yanardağ ağzı olarak nitelendiriyordu, göreceğini, yani kapısını aralayıp cehennemin neye benzediğini gördüğünü, bir daha kesinlikle başına böyle bir şey gelmesini istemediğini söylüyordu.

Ama ah işte, demek ki sosyal demokrasinin geleceği söz konusu oldu mu, kahramanın tövbesi tutmuyor.

Zülfü Livaneli’nin, Sabah’tan Şirin Sever’e verdiği ‘Hedefim yeni zihniyet projesi’ başlığı altındaki röportajın, özellikle uyuzumuzu kaşıyan bölümüne buyrun:

n Herkesin adaylık noktasında bir iddiası var. Siz neyinize güvenerek aday oluyorsunuz diye sorabilir miyim?

- Ben böyle bir işe talip olup ‘Beni destekleyin’ diye arayışa girmedim. Partide şu anda çok kuvvetli bir milletvekili grubuyla yaptığımız toplantı sonucunda bu sorumluluk ortaya çıktı. Bizim güvendiğimiz şey şu: Bir kere bütün arkadaşlarım ve ben belli ilkelere güveniyoruz. Bu ilkeler açık, sağlıklı, düzgün bir politika yapmak ve parti kamuoyunun önüne çok net ilkelerle çıkmak. Hiçbir kargaşanın da, ittifak arayışının da içinde değiliz. Dolayısıyla bu partide değişim isteyen insanların bu değişim talebine cevap verebileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü kitlelerle partinin barışması bizim yardımımızla olabilir. Çok büyük kitleleri 30 yıldır Türkiye’de temsil ediyorum. Ankara Hipodromu’nda yarım milyon kişiyi bir arada görmüş bir insanım.

n Müzik etrafında birleşmek bununla aynı şey midir?

- Aynı şey! Çünkü benim konserlerim bir müzik eğlencesi değildi.

Diyeceksiniz ki bana da yaranılmıyor. Akım dendiğinde kakam anlıyorum. Valla bilemeyeceğim, kimi konularda beni satır araları, satırlardan çok daha fazla ilgilendiriyor.

Burada kim aşağılanıyor biri bana izah edebilir mi?

Zülfü Livaneli’yi bir müzisyen olarak ciddiye alan dinleyici kitlesi mi yoksa ‘eğlencelik’ niyetine konser veren diğer müzisyenler mi?

Kaldı ki bu konudan bahsederken, ulu manitu, bilen bayan A.’in pek isabetli bir şekilde sorduğu gibi: Bu milletin eğlence kültürüyle derdi ne abi?

Meselá bir Zülfü Livaneli bestesi olan Belalım, kime ithafen yazılmıştır? Mustafa Sarıgül’e mi?

Ben artık kendi adıma Zülfü Livaneli’yi aynı duyguyla dinleyebileceğimi zannetmiyorum.

Zira benim için Zülfü Livaneli’nin müzisyenliğinin eğlenceli bölümü bitti diyebilirim.

Yine benim için onun bittiği yerde politikacılığının başlayacağını da hiç zannetmiyorum.

Sizi SMS ile mi seçtiler Sayın Milletvekili?

AKP Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin’e bir sorum olacak: Sayın Milletvekili, pardon da sizin işiniz gücünüz yok mu?

Bu ne ya? Hayat bizimle dalga geçmekten hiç bıkmayacak mı?

Efendim, bildiğiniz gibi Tülin-Caner ikilisinin Tülin’i, Tülin Koca, derin depresyona girdiği için 10 küsur gün, Eskişehir SSK’nın psikiyatri servisinde tedavi gördü.

Fakat o bizim gelinimiz, çeyiziydi, gerdeğiydi, bizi gerdi ya, kızımızı elbette rahat bırakmayacağız.

O nasıl bir psikiyatri servisiyse artık, yol geçen hanı gibi, gazeteciler televizyoncular fink atıyor.

Böyle medyumu bol bir hastaneye bir de milletvekili kamber yakışır tabii.

Hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Fahri Keskin, yemiyor içmiyor, bu şerefli görevi üstleniyor ve Tülin’e hastanede geçmiş olsun ziyaretinde bulunuyor.

Ve bilin bakalım ne diyor?: ‘Caner’le aranız nasıl, artık bir araya gelecek misiniz? Bunu artık bitirin. Tüm Türkiye merakla bekliyor.’

Bu arada benim zavallı gözlerim, o milletvekilini oradan sopayla kovalayacak aklıselim sahibi bir doktoru nafile arıyor.

Nasıl yani ya? Ne demek ‘Bu işi bitirin?’

Kız bu meseleden kafayı yemiş, hastaneye düşmüş. Milletvekili emriyle mi evlenecek?

Ayrıca hakikaten, sizi de SMS mesajıyla filan mı seçtiler? Kuşum Aydın’ın programına da katılmayı düşünüyor musunuz? Ya da ne bileyim, Caner’le Tülin’in evlenmesi için TBMM’ye bir önerge filan sunmayı?..

Valla yakında ben de kafayı sıyıracağım, o olacak.

Hayır, hastaneye yatacak olursam, bir koluna Özlem Yıldız’ı öbür koluna Kuşum Aydın’ı takmış bir milletvekili (Allah bilir bir de benim kara bahtıma Mustafa Sarıgül filan düşer!) ziyaret eder, elimi kana bularım, elektroşoka filan maruz kalırım diye korkuyorum.
Yazarın Tüm Yazıları