Karanlığın içinden umut ışıkları

ERGENEKON davasının hukuk dışı uygulamalarını, bir siyasi çevrenin karşıdakini yok etmek için pompaladığı propaganda ağırlıklı şamatayı bir kenara bırakıp devlet içindeki çetelerin yaptıklarına bakın. Ürkütücü.

İbrahim Şahin’in savcılık ifadesinde yer alanlar, kendi vatandaşları için ölüm listeleri hazırlayan bir çetenin üç değil, beş değil sadece birkaç ay önce bile faaliyetlerini sürdürmekte olduğunu gösteriyor.

Salı günü de Taraf gazetesi, Jandarma Genel Komutanlığı’nda bir medya patronu ile yapılan görüşmenin yine jandarma tarafından yapılan bant kayıtlarını yayınladı.

Gazeteci, medya patronu ve asker arasındaki ilişkinin ürkütücü boyutları orada da ortaya çıktı.

Çetelerden arınamamış olmanın bedelini toplumsal çöküntü ile ödüyoruz.

Bu güvensizlik ortamını aşmanın bir tek yolu var. Hukuk devleti güçlendirecek her türlü mekanizmayı harekete geçirmek.

Avrupa Birliği süreci, o hedefe yürürken verilecek mücadele, sorgulama, hak arama hukuk devleti referansını güçlendirmenin bu koşullarda en sağlıklı yolu.

***

CHP
lideri Deniz Baykal’ın Brüksel ziyareti, Avrupa Birliği hedefinin canlandırılması açısından önemli bir şey. Çünkü muhalefet olmadan bu iş olamaz.

AKP ne yazık ki Avrupa sürecini, iç siyasetteki durumunu sağlamlaştırmak için bir dış destek referansı olarak yorumluyor. "Biz reformları yapmak istiyoruz ama muhalefet engelliyor" gerekçesi ile hiçbir şey yapmamasına mazeret buluyor.

Avrupa süreci bir uzlaşma sürecidir. Bu gerçek. Yapılacak reformların hayata geçebilmesi için desteklenmesi şart.

Bu uzlaşmanın sağlanması esas olarak hükümetin sorumluluğu ama CHP gibi, sosyal demokratlık iddiasındaki muhalefet partisinin de halkın demokrasi talebinin arkasında samimiyetle durması gerekmiyor mu?

Mesela, Vakıflar yasası sırasında gördüğümüz o azınlık karşıtı tavırlar kabul edilemezdi. CHP’nin Avrupa reformları konusunda toplumsal uzlaşmanın önemli aktörlerinden biri rolünü üstlenmesi gerekir, Avrupa kulislerinde gerçek bir sosyal demokrat muhatap olarak bulunması gerekir.

Bu da etkili bir muhalefet yöntemi değil midir?

Brüksel’de CHP ofisinin açılması olumlu bir gelişme. Avrupa karşıtı olan bir parti neden orada büro açsın. Demek ki CHP Avrupa Birliği karşıtı değil. Öyleyse bu tavrını daha net biçimde göstermeli sadece Brüksel’de değil, Türkiye’de de CHP, Avrupa Birliği reformları konusunda net ve yapıcı tavır ortaya koyabilmeli.

Baykal’ın Brüksel ziyareti ile AB Genel Sekreteri Bağış’ın Brüksel’deki temaslarının çakışması da doğru olmadı. Baykal’ın ziyaretinin daha önceden planlandığı söylendi. Bu ziyaretlerin böyle birbirinden rol çalma görüntüsü verecek bir biçimde yapılması Türkiye’de bölünmüşlüğün devamını göstermekten başka bir işe yaramaz.

Başmüzakereci olarak Egemen Bağış’tan da, AKP’nin değil artık Türkiye’nin AB vizyonunun temsilcisi olarak hareket etmesi beklenir. Çünkü tek sorumluluğu sadece Brüksel ile görüşmek değil AB reformlarının Türkiye’de de hayata geçirilmesi için en geniş uzlaşmayı sağlayabilmektir.

***

JANDARMA
Genel Komutanlığı da Avrupa Birliği Jandarma Gücü’ne üye olmak istiyormuş. Jandarma Genel Komutanlığı Avrupa Birliği İnsan Hakları Standartları’na uygun olarak ilk Kolluk İnsan Hakları Konsepti’ni hazırlayacakmış. Dün Milliyet Gazetesi’nde yer alan haberde, Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Mustafa Bıyık’ın açıklaması dikkat çekici ve ümit vericiydi. "İnsan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri, kamunun yürüttüğü her faaliyetin üzerine bina edilmesi gereken çağdaş değerlerdir. Çağımızda kamu hizmeti vatandaş merkezli olmalıdır."

Bu sesin Jandarmadan gelmesi umut verici. Hukuk devleti olmayı başarırsak Türkiye bu çete karanlığından kurtulur.
Yazarın Tüm Yazıları