Kadının intikamı

Aman Allah korusun diyeyim, hiçbir kadını sizden intikam alma yoluna itmeyesiniz.

Haberin Devamı

Evlisiniz, sabah karınız sizi öpücüklerle işinize yolluyor, mutluluktan uçuyorsunuz, akşama da kesin sürpriz parti var evde diye düşünüyorsunuz.
Akşam eve gelince ev kapı duvar.
Elektrikler yok, gülümsüyorsunuz, salona gidip kapıyı açıp “iyi ki doğdun” diye çığlıklar bekliyorsunuz.
Yok, salon da boş.
Bir tek bir sandalye ve üzerinde izle yazan bir videokaset var.
Hâlâ heyecanlısınız, dur bakalım sonunda kesin bir şey çıkacak diye.
Kaset başlıyor, önce çocuklar ve karınız iyi ki doğdun diyor.
O da ne, eşiniz bir süre sonra çocukları yolluyor ve “şimdi büyükler için olan bölüme geldik” diyor.
Striptize başladığında siz de erimeye başlıyorsunuz ama o sırada karınız söze giriyor.
“Mutsuzum ben, bak göğüslerimden biyopsi yaptılar, söyleyemedim sana, kanserim. İki göğüsüm de alınacak.”
Siz ağlamaya başlıyorsunuz, karınız ise bir anda gülmeye, “hahaha haha şaka yaptım, şakadan bant yapıştırdım, kanser değilim salak.” Ve devam ediyor, “senelerce vücudumu kullandın, üç kuruş para vermek için beni maymuna çevirdin, ömrümün içine ettin.”
O sırada bir başka el kadının göğsünü elliyor.
Tabi koca deliriyor.
Evden dışarı çıkmak istiyor, her yer kilitli.
Telefonunun şarjı alınmış çoktan, kadın bir ara elindeki silahı da gösterip elveda deyip tetiği çekiyor ama silah boş. Kadın yine gülüyor, adam şoklarda.
Ve son vurucu nokta... “Çocukların bütün resimlerini yok ettim, onları da bir daha göremeyeceksin, ha bu arada param yok sanma, sen işteyken ben de çalıştım.”
Eh kadının ne iş yaptığını da siz anlayın.
Bu bir film, adı da “Alexandra’nın Projesi.”
Bir kadının düşünce gücünün, pratik zekâsının sınırları nasıl zorlayabileceğinin kanıtı. Pes diyorum vallahi.

Haberin Devamı

Şefiniz Ayşe

Sizler benim iflah olmaz bir gurme olduğumu biliyor musunuz?
Hayattaki her şeyimi isteyin benden ama tariflerimi ya da tencere tavalarımı asla. Ben yemek yapmadan duramam, neler pişiriyorsun derseniz, bütün dünya mutfakları, aklınıza ne gelirse. Bu nedenledir ki alışverişte de ilk durağım tencere tavacılar ve gıda satan yerlerdir. Yurtdışına kızlı kadınlı gittiğimizde kadınlar gider Mucci, Mirada, Muviton’a, ben hoop tencere tavacıya..
Son gittiğimde de böyle oldu aynen.
Kendime bir tişört, bir fondü takımı, iki tencere, bir vog, yirmi şamdan ve otuz küsur baharat, kereviz sapları ve Fransız tavuğu aldım. O tavuğu sağ salim getireceğim diye uçağı kaçırıyordum. Ve eve gelindi.
Sıra tavuğu misafirlere sunmaya geldi. “Efendim size makati soslu, Londra’dan alınma, Fransa’da doğma, özel az yağlı Fransız tavuğunu sunuyorum, afiyet olsun.”
Zevkten kasıklarıma kadar titrerken bilirkişi Ahmet söze atladı:
“Canım bunları biz ithal ediyoruz Londra’ya, adı Fransız tavuğu diye geçiyor ama kendileri has be has Banvit.”
Allah’tan yedekliydim, tavuğu postalayıp donuk aldığım deniz midyeleriyle hemen bir makarna şöleni düzenleyiverdim
“Hadi buna da bir şey söyle.”
“Balık halinde bunları balık tutmak için kullanıyorlar, yani bizde o kadar bol Ayşe.”
Israrla yurtdışı gıda alımlarım devam edecek.

Haberin Devamı

Ben fakirim

Üç gündür ağlıyorum aklıma bu söz geldikçe.
Gül söyledi bunu bana. Gül yeni girdi hayatıma, Türkmenistanlı. Türkmenistan’da üç evladını babaya, kayınvalideye emanet edip çalışmaya gelmiş Türkiye’ye.
Sağ kolum, benim evimin de benden öncelikli hanımı.
Dil olarak pek anlaşamasak da ruhen ve kadınca anlaşıyoruz onunla.
Geçen gün, “Memnun musun benden” dedi.
“Ne olur memnun ol, beni sakın bırakma zararsız bir fakirim ben.”
Bittim işte orada.
Bittim.
Bırakmam tabi seni, bırakmam gönlü dünya zengini.

Yazarın Tüm Yazıları