İyiniyet buhranı

‘Hatırlıyor musun kim olduğunu? Hálá hissedebiliyor musun?.. Ne zamandır farkında mısın yokluğunun? Arasan bulur musun kaybolduğun yerleri?

Gündüzün geçtiğini fark etmedin bile. Anılar sinemasından bir bilet almışsın bu gece. Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor. Hálá aynı soruyu soruyorsun kendine.

İçin öyle sıkılır; kimse bilmez neyin var, sen bile... Olup bitenleri seyredersin öylece. Yalnızsındır kalabalıklar içinde; kim daha iyi bilir ki? Bir ses vardır çözer her şeyi; yasaktır, duyamazsın...

Bazen kendi kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda. Bir karayel eser, üşütür, yalnızlığını yüzüne vurur. Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında; boğazında yıllanır bir düğüm. Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün?..’

Hálá Nev’in, yukarıda sözlerini okuduğunuz Bazen isimli canım şarkıyı da ihtiva eden Sen Gibi albümüne takılmış gidiyorum.

Hálá yağmur yağıyor, seller akıyor, homur kızı bendeniz de melül melül camdan bakıyor...

Ve yine bir kasvet muhabbetine girdiğim için özür dilerim ama hálá leş gibi hissediyorum...

Yeter ama, yetmeli değil mi? Bu depresif hezeyanı bir yerde kesmeli, değil mi?

Çok haklısınız... Çok çok haklısınız...

Ben de sıkıldım her an öfkeli, her an bette bir insan olmaktan.

Tamam ya, bitti...

Bundan böyle her şeye iyi tarafından bakacağım. Naçiz muharrirenizin varlığı varlığınıza armağan, kurduğu her cümle, bünyenize moral olsun...

Bakın şipşak, kendimi zaplıyorum ve şırımşık, cici ötesi, iyiniyet budalası bir moda zıplıyorum...

Nereden başlasak? TeleVole’nin 500. program kutlamasında İbrahim Tatlıses’in söylediği; Asena’ya hitaben yazılmış o şarkı meselá, ayyy, ne hoş şey di mi? Öyle lirik bir anlatım ki oha falan oldum yani: ‘Kız ben seni vurmaz mıyım, saçlarından asmaz mıyım? Senin gibi zalimi tarihlere yazmaz mıyım?’ Poetika lan, poetika...

Gerçi şarkıyı söylerken sözlerini unutmuş ama?.. Eh, hep böyle sözler terennüm edecekse kendisine esenlikler ve eee ne dileriz? Neydi be? Hah, amnezi...

Ay ama ne aşk di mi? Çok şeker, nasıl derler, pek keyifli...

Sonracığıma, Mardin’de bir tren raydan çıkmış ama iyi tarafından bakmak lázım... Hiç ölü ya da yaralı yok, Allah sizi inandırsın. Çünküm niye? Çünküm yük treni şekerim... Hani geçen hafta da bi tane çıkmıştı. Şeyden yine; raydan... Ööö’le yani... Şaaa’ne yani...

Sooon’a, yaşasın; bakın Çocuklar Duymasın dizisi devam edecekmiş. Öyle buyurdu, dizi gurusu, lamba cini, skandalların harici mağduru Birol Güven: ‘Efsaneler ölmez!’ Öyle dedi...

Çok şükür. Geçen hafta Semiha Berksoy Hak’kın rahmetine kavuştuğunda bir an için korkmuştuk gerçi... Yahu bu yaz dönemleri geldi mi efsaneler peşpeşe vefat ediyor diye ama çok şükür ki Çocuklar Duymasın hálá hayatta. Çünküm EFSANEler ölmez...

Bi’ dakka ya... Ay pardon ayol ya... Yoksa bu kadar nefaseti bir arada kaldıramadı mı bünye?

Midemde bir şeyler hissediyorum. Dönüyor mu ne?

Ben bi lavaboya kadar gidip geleyim, dönüşte bu iyiniyet buhranını bıraktığımız yerden yakalarız e mi benim canlarım?.. Ben bi koşu kusup geliyorum...

Asparagas

Efsane Amerika’da

Çocuklar Duymasın dizisinin bitmeyeceğini ‘Efsaneler ölmez’ cümlesiyle ifade eden, Havuç Emmre ve Feminist Duygu’nun, anne ve babaları bir yıllığına Amerika’ya gitmiş olacağı için dizideki yan rollerden ona, buna, şuna emanet olacağını açıklayan Birol Güven’in diziyi nasıl kurtaracağı ortaya çıktı: ‘Önümüzdeki aylarda Bill ve Hillary Clinton ‘birbirlerine mecbur olduklarına’ aydıkları için nikah tazeleyecekler. Ben de Meltem ve Haluk’u Amerika’da evlendirmeyi düşünüyorum. Türkler’de balık hafızası vardır. Ve kü-çük Amerika olmak için de onulmaz hırsları... Bizimkilerin Bill ve Hillary’nin nikáh tazelediği yerde yanyana bir fotoğraflarını yayınlayayım, seyirci sevinç gözyaşları döküyor mu dökmüyor mu, o zaman görürsünüz... Gül gibi proccce şey ettirmişim, kimselere yedirmem. Efsanemi geberttirmem.’
Yazarın Tüm Yazıları