İngiltere başkanlığı sorunları çözecek mi

BLAİR Hükümetine yakınlığını bildiğim için, Richard Howitt’in sabah kahvesi sırasında anlattıklarını dikkatle dinliyorum.

İngiltere İşçi Partisi’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki Dış İlişkiler Sözcüsü olan Howitt’in anlattıklarından, kafamı kurcalayan soruların yanıtlarını bulmaya çalışıyorum.

Acaba İngiltere’nin Avrupa Birliği dönem başkanlığını önümüzdeki ay devralması, Türkiye’nin işini kolaylaştıracak mı?

Kıbrıs konusunda ilerleme sağlanacak mı?

Referandumlarda ortaya çıkan sonucun arkasına sığınarak, Türkiye için ayrıcalıklı ortaklık statüsünü dayatanlara karşı, acaba İngiliz dönem başkanlığı nasıl bir yol izleyecek?

Howitt önce ilginç bir ayrım yapıyor.

Teknik açıdan, müzakerelerin 3 Ekim’de başlamasının önünde hiçbir engel olamayacağını, ancak tabii ki referandum sonuçlarının siyasi açıdan etkisi olabileceğini söylüyor.

‘Fransa ve Hollanda’da anayasa oylamalarından sonra olumlu işaretler geldi. Chirac, referandum sonucunda Türkiye’nin etkisi olmadığını, Merkel ise müzakerelerin başlayacağını söyledi’ diyor Howitt, ama o sırada Merkel henüz dünkü açıklamasını yapmamış, ‘Türkiye ile müzakerelere başlamak ikiyüzlülük olur’ dememişti. Yine de fazla ümitli konuşmuyor:

‘ Son ana kadar hiç bir şey belli olmaz. Müzakerelerle ilgili olarak son sözü siyasiler söyleyecek. Komisyon’a müzakere başlatma talimatı, 25 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanları tarafından verilecek. İşte bu talimatta söylenecekler önemli, orada yer alacak ifadeler önemli.’

***

TALİMAT
’ın ilk hali bu ay sonunda belli olacak. Fransa, Almanya, Avusturya ve daha birçok ülke, Türkiye için ayrıcalıklı üyelik statüsü verilmesini istiyor.

Bugün Brüksel’de İngiliz ve Fransız çiftçilerinin kazançlarını, yeni giren yoksul ülkelerin sırtından çıkartmak için verilen kavgayı izliyoruz.

Brüksel’in ‘teknik’liği yüzünden seçim kaybettiklerini düşünen politikacılar, ‘siyaset’i, kendi seçmenlerini memnun etmeyi ön plana çıkartıyorlar.

Türkiye’nin üyeliğinde de artık siyasi değerlendirmeler ağır basıyor. Hem de çok kısa görüşlü siyasi değerlendirmeler.

3 Ekim’e kadar Konsey’in vereceği kararda, Türkiye’nin karşısına ayrıcalıklı üyelik hedefi çıkartılırsa İngiltere ağırlığını nasıl koyacak?

‘17 Aralık kararını değiştirecek her hangi bir girişime kuvvetle karşı çıkarız’ oluyor Howitt’in yanıtı. Ama sonucu kimsenin garanti edemeyeceğini de ekliyor.

***

KIBRIS konusunda ise Avrupa’nın kilitlenmişliği devam edeceğe benziyor. Türk ve Rum temsilciler arasında Brüksel’de süren görüşmelerden sonra KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın dün yaptığı açıklama ilginç.

Bugüne kadar eleştiri oklarını Papadopulos’a yönelten, Brüksel’i hedef almayan Talat’ın ilk kez, ‘Avrupa Birliği bize verdiği sözleri tutacak mı tutmayacak mı. Buna karar vermeli’ dediğini duyuyorum.

İngiltere’nin başkanlığında bu sözler tutulacak mı?

Ben bugüne kadar hiç olumlu bir ipucu duymadım bu konuda. Howitt samimi, yeniden canlandırılmaya çalışılan BM sürecine destek vermekten öte bir beklentinin gerçekçi olmayacağı görüşünde, ‘İngiltere’nin başkanlığında çözüleceği kehanetinde bulunamam’ diyor.

Avrupa kendi derdiyle uğraşıyor. Yıl sonuna kadar, yani dönem başkanlığı sırasında İngiltere’den fazla bir şey beklenemeyeceği anlaşılıyor. İnsanın, ‘işler daha kötüye gitmesin o bile yeter’ diyeceği geliyor.
Yazarın Tüm Yazıları