İlla bir antikalık olacak!

Efendim, evvelki gün güzide bir semtimizin pasaport müdürlüğündeyim. Süresi dolmuş pasaportumu yenilemek üzere internet üzerinden randevumu almışım, randevu saatinde merkeze gelmişim, parmak izimi vereceğim.

Haberin Devamı

Pasaport için gerekli belgeleri vermeden önce, sıraya giriyor, sıranız gelince memurun yardımıyla bu işi hallediyorsunuz.
Şimdi, kağıt üstünde bu prosedürde hiçbir sorun yok. Gayet nefis işliyor. Hatta, 99 senesinde hayatımda ilk defa pasaport almaya çalıştığım günlerdeki ıstırabı hatırladıkça, bugünlere geldiğimize şükrediyorum.
Dün gibi hatırlarım, sabah 7 haberlerini sunan spikerler bile henüz uyurken kalkar, emniyet müdürlüğü kapılarını açmadan orada oluşan korkunç sıraya girmek üzere gider ve şanslıysak başvuru yapardık. Sıra bize gelince muhakkak ama muhakkak bir eksik çıkardı ve saatlerce bekleyip memura ulaşabildiğimiz anın tadını çıkarmadan “bugün git, yarın tamamla gel” cümlesini duyardık.
Belge tamamlama macerasından sonra aynı işkenceyi yeniden yaşamak üzere yine sabahın kör aydınlığında kalkar, karakolun yolunu tutardık.
Sonra işler biraz düzeldi, emniyet müdürlüklerinde numaratörler yerleştirildi. Yine sabahın köründe kalkıyor, fakat bu defa bir numara alıyor ve sıramızın gelmesini bekliyorduk. Öğleden sonra tembellerine bu sistemde yer yoktu. Erken kalkan çok yol alıyordu.
Merkez 8’de açılıyorsa diyelim, yanına seni sıcak tutacak mühimmatı alarak, kahveydi, çaydı, simitti, henüz açılmamış kapının önünde sıraya giriyorduk. Kapı açıldı mı hayat zorlaşıyordu, hemen giremiyorduk çünkü ilk giren olmak için herkesin birbirini eziyordu.
Sonra buna da bir çözüm geldi. Artık iem.gov.tr’ye girecek, süper medeni bir şekilde pasaport yenileme randevumuzu alacak, belirlenen saatte bir pasaport müdürlüğü ziyareti yapacak ve bu işi temiz temiz halledecektik.
Yani artık pasaport alma süreci yüzde yüz medeniyet seviyesine erişmişti...
Sanıyordum! Öyle değilmiş.
Randevunuzu aldınız diyelim. Gittiniz, parmak izi vereceksiniz önce. Memura diyorsunuz ki, “ben parmak izi verecektim”. O da size diyor ki, “Oturun, sizi çağıracağız.”
Randevusu olanlar bezelye taneleri gibi diziliyor. Ve memur, randevu saati yaklaşanların isimlerini avazı çıktığı kadar saymaya başlıyor. Sizin sıranız geldiği zaman isminiz avaz avaz pasaport müdürlüğü koridorlarında yankılanıyor.
Sadece bu kadar değil, parmak izi belgesini aldıktan sonra pasaport veznesine gidiyor, yine adınızın haykırılmasını bekliyorsunuz. Haykırılsın ki, belgelerinizi teslim edebilin.
2000’lerden önceki pasaport alma sürecinde yaşanan rezaletler artık yaşanmıyor ama “İsim haykırma yöntemi” çok mu kullanışlı bir yöntem sizin için sayın İstanbul Emniyet Müdürlüğü yetkilileri. Çok mu zordu bu 80’lerden kalma devlet dairesi stiline alternatif bir çare aramak?

Haberin Devamı

Güzel hava trafiği ne ola ki?

Haberin Devamı

Dün ve çarşamba günü yollarda olan şanssızlardansanız eğer, siz de merak etmişsinizdir herhalde trafik sıkışıklığının sebebini... Bayram değil, seyran değil, okullar yeni açılmış değil, başbakan geçiyor değil, Obama filan gelmiş değil...
E, niyedir bu trafik?
Güneşin ışıl ışıl parladığı nefis bir günde neden bütün otomobiller yollarda?
Açıklıyorum. Buna “Güzel hava trafiği” diyoruz. Köprü trafiği yetmedi, akşam saatleri yetmedi, bir bu güzel hava trafiği eksikti.
Hayır yani enteresan olan da şu: Güzel havalarda parklara, bahçelere, sahillere, ormanlara doğru araçlarını süren insanlar birtakım noktalarda trafik yaratıyor olabilirler ama –misal- TEM’de niçin “güzel hava trafiği” oluyor? Nereye gidiyorsun arkadaşım?
Bakın size söylüyorum, güzel hava trafiğinin sebebini bulan çıkmayacak.
Bu da, aynen, otoban kenarında, yayaların girmesinin olanaksız olduğu çimenlik bölgelerde çömelerek oturan adamlar gibi “gizemi çözülemeyen şehir sırları”ndan biri olarak kalacak...

Yazarın Tüm Yazıları