İlerleme raporu neden memnun ediyor

TÜRKİYE ile ilgili ilerleme raporu için "dengeli" sözcüğünün bu kadar kullanılması, ilerleme değil ilerlememe süreci içinde olduğumuzu gösteriyor.

Madem ilerlenmiyor o zaman bu kadar zorlama işler yapmaya ne lüzum var deyip, kestirip atmak geliyor insanın içinden ama kolay değil. Bir kez müzakereler durdu mu yeniden başlamak için çok daha fazla çaba harcamak gerekecek. Bu sadece bizim açımızdan değil, Avrupa için de öyle.

Sade suya tirit raporların ortaya çıkmasının nedeni de bu.

Ama eğer AKP Hükümeti samimiyse, bu raporun dengeli yönünü öne çıkartmayıp, eksiklerin altını kırmızı kalemle çizer ve reformlar için harekete geçerse bu yavaşlama sürecini bile tersine çevirmek mümkün olabilir.

"Denge" yönünü ortaya çıkartıp, bunu AKP hükümetine verilen kredi gibi pazarlamaya kalkıldığında rapora yanıt da dengeli oluyor ve Türkiye, kendi görüşlerinin belgelere yansıtılması fırsatını da kaçırıyor.

Kıbrıs bunun bir örneği. Bölgesel Meseleler ve Uluslararası Yükümlülükler başlığı altında öncelikle ele alınan Kıbrıs konusunda, Türkiye, "çözüm iklimini güçlendirecek somut adımlar atmalıdır" deniyor. Uluslararası kuruluşlarda (NATO) gibi Kıbrıs’ın üyeliğinin engellenmemesi isteniyor. Kıbrıs Cumhuriyeti ile ikili ilişkilerin normalleştirilmesi ve ek protokolün uygulanması da talepler arasında.

Kıbrıs meselesinin ele alındığı paragrafta Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı Türklere verdiği, izolasyonların kaldırılması sözünden ise hiç bahis yok.

Bu mesele Ankara’nın verdiği yanıtta da yer almıyor. Resmi yanıta bakıldığında raporun tamamen teknik bir "mutad rapor" olarak değerlendirildiği, olumlu yönlerin ortaya çıkartıldığı görülüyor. İtirazların Komisyona bildirileceği belirtiliyor. Resmi yanıt böyle olabilir ama ne Dışişleri Bakanı Ali Babacan’dan ne de diğer bir hükümet yetkilisinde rapora siyasi bir yanıt geldi. Kıbrıs Hükümeti’nin siyasi değerlendirmesini duyduk.

Siyasi sorunları teknik mesele haline indirerek onlardan kaçınmak AKP açısından anlamlı olabilir ama Türkiye’ye yararı olmaz.

DENGENİN BOZULDUĞU BAŞKA YER

RAPORUN
Gümrük Birliği ile ilgili bölümü de ilginç.

Gümrük Birliği başlığı altındaki bölümde ilerleme sağlandığı ama Türkiye’nin hálá korumacılıkta devam ettiği vurgulanıyor. Buna rağmen Türk TIR’larına uygulanan kotaların yarattığı büyük sorundan hiç söz edilmiyor. Kişilerin, malların serbest dolaşımı önündeki engellerin Türkiye’ye etkilerini dikkate almıyor ve İktisadi Kalkınma Vakfı’nın Raporla ilgili değerlendirmede altını çizdiği gibi Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkelerle yaptığı anlaşmaların Türk ekonomisine olumsuz etkisine değinmiyor.

Hükümet bu konuda da bir şey demiyor.

Çünkü raporda AKP’nin, parti olarak işine gelen bölümler var. Parti kapatma davasının geniş biçimde yer alması gibi. Ama DTP’nin de kapatılmasına karşı çıkılıyor. Avrupa Birliği ile uyum sağlayabilmek için, örgütlenme ve ifade özgürlüklerinin güvence altına alınması gerektiği vurgulanıyor. Basını özgürlüğünü kısıtlayan yasaların kaldırılması, yolsuzlukla mücadelede gerekli önlemlerin alınması, para aklama konusunda gerekenin yapılmadığı, OECD’nin rüşvete karşı önlemler konvansiyonunun benimsenmediği de söyleniyor raporda.

GÖZDEN KAÇMAMASI GEREKENLER

Yargı bağımsızlığı, kadın hakları, azınlık hakları, dini özgürlükler, cinsel tercih özgürlüğü, Kürtçe yayın ve eğitimde yapılması gereken çok şey olduğunu söylüyor rapor.

Suyun kalitesinde ve doğayı koruma çerçevesinde "küçük ilerlemeler"den söz edilirken hava kirliliğine karşı önlemlerin yetersiz olduğu belirtiliyor.

"Akıl sağlığı konusunda hiç ilerleme görülemedi" deniyor ama "gürültü" ile mücadelede başarı sağlandığı vurgulanıyor.

"Avrupa Birliği vatandaşlık haklarına uyum sağlanamamıştır" diyen rapor, AKP hükümetini, "susturma"da başarılı bulunuyor.
Yazarın Tüm Yazıları