Hırvatistan’ın AB şartı da kolay değil

TÜRKİYE’ye verilen müzakere tarihinin ‘koşullu’ olmasını bazı arkadaşlar Türkiye için ‘tarih verilmemiştir’ şeklinde yorumluyor. Herkes istediğini düşünmekte serbest. Ancak, konuyu biraz daha derinleştirmek için bir küçük hatırlatma yapmak istiyorum.

17 Aralık Zirvesi’nde iki ülke, müzakere tarihi alarak Avrupa Birliği’ne tam üyelik için resmi aday oldu. Türkiye ve Hırvatistan.

Sadece Türkiye’nin değil ama Hırvatistan’ın da müzakerelere başlaması koşula bağlandı.

Hırvatistan’dan, önümüzdeki yıl mart ayına kadar General Ante Gotovina’nın Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi’ne teslim etmesini istiyor.

Çünkü Ante Gotovina, 4 Nisan ile 15 Kasım 1995 tarihleri arasında, Sırpların yaşadığı Krajina bölgesini ‘temizlemekle’ görevlendirilen komutan. Gençliğini Lejyoner olarak Afrika’daki Fransız birliklerinde geçiren General Gotovina, Yugoslavya’nın bölünmesi sırasında ülkesi Hırvatistan’a dönerek orduda yer almış.

Krajina’da, Hırvatistan güçlerinin en kanlı savaşı olan ‘Fırtına Operasyonu’nun komutanı. Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi General Gotovina’yı, 150 Sırp’ın katli, 150 bin Sırp’ın tehciri ve Krajina’da 7 Sırp kasabasının yerle bir edilmesinden sorumlu olarak arıyor.

Sırbistanlı Karadzic, Bosnalı Mladic’ten sonra en çok arananlar listesindeki üçüncü isim General Gotovina.

‘Bizim karşımıza çıkartılan haksız koşulların yanında bu da bir şey mi? Verirler, olur biter’ değil mi? İnsanın aklına ilk gelen bu oluyor.

Hayır, Hırvatlar için bu öyle kolay bir şey değil. Çünkü General Gotovina, şu anda Hırvatistan’ın ulusal kahramanı.

Avrupa Birliği, Hırvat hükümetinden ulusal kahramanlarını mahkemeye teslim etmelerini istiyor, hem de savaş suçlusu olarak.

Kendinizi koyun Hırvatların yerine, kolay mı?

Bu da, 4 milyon 496 bin 869 nüfuslu devletin müzakerelere mart ayında başlaması için ön koşul.

* * *

BU koşullar, müzakere tarihinin verilmiş olmasını gölgelemez.

Türkiye’ye yapılan haksızlık Kıbrıs’ın, Helsinki zirvesinde aksi taahhüt edilmesine rağmen ‘siyasi diyalog kriteri’ olarak korunmasıdır.

Yeni adaylarla müzakerelerin bundan öncekilerden farklı olmasını öngören, ‘Müzakere çerçevesi’ ile ilgili 23’üncü maddenin, Hırvatistan’a uygulanmaması, sadece bizim bu maddeye tabi olmamızdır.

Oysa, Türkiye şu anda üye olanlar gibi beşinci genişleme dalgasının ilk dönem adaylarındandır. O zamanlar Hırvatistan’ın adı bile geçmiyordu.

Bizim diğer adaylardan çok farklı olduğumuzu akıldan çıkarmadan, haksızlık ve eşitsizliklerin telafisi için uğraşmayı elden bırakmamalıyız. Bu haksızlıkların farkında olan çevreler var Avrupa kurumlarında.

* * *

17 ARALIK öncesi, sivil toplum büyük bir dinamizmle, reformlara destek oldu Avrupa ile diyalog kanalları oluşturmak için uğraştı ve çok iyi ilişkiler kuruldu. Bu çalışmaların devam etmesi şart. Hem Avrupa’nın havasını iyi koklayabilmek, hem de kendimizi Avrupa kamuoyuna ve kulislerine yansıtabilmek için sivil toplum örgütleri, yapacakları her işte mutlaka Avrupa perspektifini göz önünde tutmalı.

Tabii ilk iş Kıbrıs’ta adil bir çözüm için harekete geçmek olmalı. Kıbrıslı Türklerin barış için harcadıkları çabayı, Türkiye’ye verilen ama unutulan sözleri hatırlatacak girişimler düzenlenmeli sivil toplum tarafından. Mesela, Finlandiya başbakanının Ecevit’e yazdığı o ünlü mektubunun bir kopyası herkesin yanında bulunmalı.

Yılbaşında bir nefes alıp dinlendikten sonra zaman kaybetmeden yola koyulmalıyız. Bizim en güzel taraflarımızdan biri de ‘seferberlik ruhu’, bu yeni seferberliğimizin adı ise demokrasi ve hayat kalitesi seferberliği.
Yazarın Tüm Yazıları