Halk isyanı askeri darbe getirdi

FOTOĞRAF her şeyi anlatıyor. Kahire’de isyanın merkezi Tahrir Meydanı’nda askerler, alanı terketmeyen ve direnişte ısrar eden halkı copluyor.

“Tam Başkan Yardımcısı olacak adam.”
Bu cümle Amerikan belgelerinde yer alıyor. Amerikalıların işaret ettiği isim Mısır İstihbarat Şefi Ömer Süleyman. Devrik Başkan Mübarek’in halk isyanı başladığında, Başkan Yardımcılığına getirdiği kişi.
Ancak, Ömer Süleyman’ın bu görevi, şu anda görüldüğü kadarıyla, pek uzun sürmüyor. Belki hala Başkan Yardımcısı belki değil, ama olsa bile, kağıt üstünde, fiilen kıymeti harbiyesi yok gibi.
Şimdi ipler Savunma Bakanı Muhammed Hüseyin Tantavi’nin elinde.
Mısır müthiş bir serüven yaşıyor. Diktatörü devirelim, derken, gerçekten o diktatörü kovuyor ama, bu kez başına bir başka diktatör geliyor.

BİZ İYİ BİLİRİZ

Mısır’da halk isyan ediyor. İsyanı Amerika destekliyor. Mübarek isyana 18 gün dayanabiliyor, sonunda çekilmek zorunda kalıyor.
İsyan süresince, ordu sesini pek çıkarmıyor. Çıkarmayışı, isyanı destekleme anlamına geliyor.
Neden desteklediği son iki gün içinde belli oluyor. Mübarek düştükten sonra, ordu yönetime el koyuyor. Tahrir Alanında askerlerin halkın coplaması ordunun yönetime el koyduğunun aynası. Bundan sonra ne yapacağının da habercisi.
Ordu ilk iş olarak Meclisi feshediyor. Anayasayı askıya alıyor. Yeni bir Anayasa için komisyon kurulacağını açıklıyor.
Bu açıklamanın ne anlama geldiğini dünyada en iyi bilenlerden biri de, biziz.
Yeni diktatör Tantavi seçimlerin Eylül’de yapılacağını söylüyor. Gerçekten Eylül’de mi, belli değil. Hangi koşullarda, nasıl bir seçim, belli değil.

YANILMAK

Mısır’da halk demokrasi isteyerek isyan ediyor, isyan dönüp dolaşıp, yeni bir diktatörün iş başına gelmesiyle sonuçlanıyor.
Bu arada Mısır’daki hareketi demokrasinin habercisi, halkın demokratik isyanı olarak niteleyenlerin tamamı yanılıyor.
Mısır’da yanılanlardan biri de, Amerika. Başından beri isyanın arkasında duran Amerika, Mübarek’in ayrılmasını alkışlıyor. Ya şimdi?
Şimdi düğüm şu: Amerika ile Mısır’daki ordu yönetimi hangi koşullarda uzlaşacak?
Demir parmaklıkları kıran Mısır Halkını şimdi yine parmaklıklar bekliyor.
Umarım, yanılırım.

Torbadan çıkanlardan ikisi

ÜNLÜ “Torba Yasa” Mecliste kabul ediliyor. Bu yasa birbiriyle ilgisi olmayan 72 ayrı yasada değişiklik yapıyor. Pek çok kurum bu değişiklikler içinde dikkatini belli maddelere veriyor.
Son olarak dikkat çeken değişikliklerden ikisi şöyle.
- Son zamanlarda sıkça tartışılan içki yasakları. Alkollü içki yasağının kapsamı genişliyor. İnternet, faks ve telefonla alkollü içki sipariş ettiniz. O siparişiniz size artık ulaşamaz. Çünkü, bu biçimde içki satanlara 20 bin lira 100 bin lira arasında, çok yüksek para cezası kesiliyor.
“İçkide kısıtlama yok” sözü havada kalıyor.
- Kömür yardımı Kamu İhale Yasası dışında bırakılıyor. Kömür yardımı seçim döneminde iktidarın en önemli araçlarından biri. TKİ’ye ait kömür alanlarından gönderilecek kömürler için bundan böyle Bakanlar Kurulu kararı yeterli olacak.
Seçime giderken herhangi bir yere kömür hemen dağıtılabilecek.

‘Tarihten gelen çığlık’

“TAM ameliyata başlamıştık ki, Rumların attığı havan mermileri hastane üstüne düşmeye başlamıştı.”
Kıbrıs’la ilgili yüzlerce kitap, bir bölümü anı, birebir yaşanmış öyküler. Bir bölümü diplomatik araştırma içeriyor, bir bölümü sorunun uluslararası hukuk ve siyasal boyutunu işliyor.
Kıbrıs’a ilişkin yayınlanan kitaplara son olarak bir yenisi ekleniyor. Emekli yarbay Atilla Çilingir 1974 Barış Harekatına katılıyor. Daha sonra orada görev yapıyor. Emekli olduktan sonra Kıbrıs üzerine beş kitap yazıyor. Şimdi altıncısı piyasada, “Tarihten Gelen Çığlık”.
Kitap, 1955-1974 arasında Kıbrıs’ta yaşananları görgü tanıkları ağzından anlatıyor. Anlatanlardan biri de, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu. Eroğlu ameliyat masasında Hipokrat Yeminine bağlı bir doktor, dışarıya çıkınca Mücahit Yeminine bağlı bir mücahit.
İbret dolu öykülerin yer aldığı kitapta, günümüzde Türkiye-KKTC arasında beliren diplomatik soruna ışık tutacak bir cümlesi var Eroğlu’nun:
“Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi bizim kırmızı çizgimizdir.”
Türkiye’den vazgeçemeyiz, anlamında. Çilingir’in kitabı KKTC ile tartışmaların yoğunlaştığı bir sırada, Kıbrıs’ın neler uğruna, nasıl kazanıldığını yeniden gözler önüne seriyor.
Yazarın Tüm Yazıları