Dijital göçebeler için dünyada yarış var

VİZE problemi gerçekten de kangrenleşti.

Haberin Devamı

Schengen vizesi alamadığı için iş gezileri iptal olan çok sayıda iş insanı biliyorum.

Okullardan kabul almalarına rağmen ilk yarıyı kaçıran öğrenciler biliyorum.

Çocukları yurtdışında okuyan ya da yaşayan anne babaların onların yanlarına gidemediklerini görüyorum.

Ve vize almak giderek daha da zorlaşıyor.

İşte Almanya’nın yeni kararları ortada…

Almanya, Schengen vizesi olsa bile ülkeye girişlerde kontrol etmeye başladı.

Belki de bu uygulamalar daha da artacak.

Türkiye oturma izni veya vatandaşlık konusunda daha kolay bir prosedür izliyor.

Belki de bu süreçleri yeniden gözden geçirmenin zamanı gelmiştir.

Örneğin Yunanistan, uzun zamandır yönettiği golden visa uygulamasını zorlaştırdı, yükümlülükleri artırdı.

250 bin euro olan yatırım rakamı önce 500 bine, şimdi de 800 bine çıkarıldı.

Haberin Devamı

Kent merkezi dışında kalan yerlerde ise 250 binlik rakam 400 bine yükseltildi.

Ama takip ediyorum, Yunanistan golden visa uygulamasıyla konut piyasasında bir denge oluşturdu.

Krizden çıkan Yunanistan’a ilgiyi artırdı, turizmi de canlandırdı.

Bu sayede yatırımcı olarak ülkeye gelenlere kolaylık sağladı ama atıl ve boş evlerin de satılmasına imkan verdiler.

Şimdi örneğin Atina, Selanik gibi kentin içinde atıl kalmış ya da taşınması gereken sanayi sitesi gibi yerlerin inşası için golden visa şartları geliştirdiler.

Bu bölgelerin ayağa kalkması için yoğun bir çaba var.

Başbakan Miçotakis, şimdi de 250 bin euro üzerinde yatırım yapan start up’lar için de benzer bir visa programından söz etti.

Bence Yunanistan bu süreci iyi yönetti.

Türkiye dijital göçebeleri çekmek, kentsel dönüşümü hızlandırmak için de benzer programlar yapabilir.

 

Metin Arolat’ın o sözleri

METİN Arolat aramızdan erken ayrıldı.

Herkes gibi bazı şarkılarını ben de ezbere biliyorum.

Ama ben Arolat’ı daha çok yönetmenliğiyle tanıyorum.

Metin İstanbullu ama hayatının büyük bir bölümü Ege kıyılarında geçti.

Üniversiteyi İzmir’de okudu, İzmir’de çok anısı var.

Ortak çok dostumuz var.

Vedası da İzmir’den oldu.

Haberin Devamı

Türkiye’de film endüstrisi 90’ların ortasında yükselişe geçti.

Özel kanallarla birlikte eksik olan kadrolar ağırlıklı olarak tiyatro kökenli insanlarla doldu.

Reklam dünyası da televizyona önemli isimler transfer attı.

Metin de onlardan biriydi.

Reklam dünyasından yönetmenliğe geçiş yapanlardandı.

Ve bence çok başarılı klipler yönetti.

Az bütçelerle harika işler yapıldı.

Metin Arolat’ın aramızdan ayrılmasından sonra onunla yapılan röportajları yeniden izledim, dinledim, okudum.

Özellikle ölümünden birkaç gün önce Armağan Çağlayan’la yaptığı bir söyleşiyi dinledim.

Orada da anlatıyor.

Diyor ki:

“Siz bakmayın sahnede öyle neşeli olduğuma, ben aslında hüzünlü biriyim. Hayatım boyunca abimin yasını tuttum. Annem ölünceye kadar da abimle vedalaşamadım. Şimdi de her gün annemi rüyamda görüyorum, yine vedalaşamıyorum.”

Beni bu sözler çok etkiledi.

Metin’i çok iyi anladım.

Haberin Devamı

İnsan sevdiklerinden bir türlü vazgeçemiyor.

Ama galiba hayatın da devam ettiğini unutmamamız gerekiyor.

Belki de Metin Arolat’ın şarkılarına akan sözler, yönetmenliğindeki o dokunuşlar bu hüzünden geliyordu.

Nurlar içinde uyusun.

 

Bu mektup kafamı karıştırdı

AMERİKAN medyasında gündemde olan bir konu ilgimi çekti. Ağustos ayında Teksas'ın El Paso kentindeki bir ortaokul, ailelere öğrencilerin artık baştan aşağı siyah giymelerine izin verilmeyeceğini bir mektupla duyurdu. Tabii bu mektup çok tepki çekti ve ABD’de bir tartışma başladı. Siyah severlerin bir hayli fazla olduğunu düşünüyorum çünkü… Peki bu mektubu gönderenlerin düşünceleri neydi, şöyle açıkladılar: “Öğrenmeye hazır mutlu ve sağlıklı çocukları depresyonlu bir ruh haline teşvik edebilir.”

Haberin Devamı

Siyah, belki de üzerinde en çok tartışılan renklerden biri. Herkesin gardırobunda mutlaka siyah bir parça vardır. Kimi zaman bir toplantıya hazırlanırken, kimi zaman sade ama şık görünmek istediğimizde elimiz ilk siyah giysilere gider. Siyah hem asil hem gizemli hem de oldukça pratik. Tıpkı Japon tasarımcı Yohji Yamamoto’nun dediği gibi, siyah aynı anda hem mütevazı hem de kibirlidir.

Bir renk, bir insanın ruh halini veya kimliğini gerçekten bu kadar güçlü bir şekilde ifade edebilir mi?

Haberde şöyle deniyordu:

“Siyahın gücü işte burada başlıyor. Siyah bir yandan yas ve hüznü bir yandan da zarafet ve gücü temsil ediyor. Batman’den Johnny Cash’e, Darth Vader’dan rock yıldızlarına kadar birçok ikonun tercih ettiği bu renk, giyen kişiye bir çeşit gizem ve özgünlük katıyor. Peki neden? Çünkü siyah bir boşluk gibi onu giyen kişinin ruh haline göre şekil alıyor, gözlemciye göre farklı anlamlar yüklüyor.”

Haberin Devamı

Ben de siyah sevenlerdenim ama bu mektubu okuyuncaya kadar bu kadar da derin düşünmemiştim.

Elbette siyahın bir de isyan tarafı var. Gençliğin, asi ruhların ve marjinallerin tercihi denebilir. Siyah giyen birine bakıldığında, o kişinin dünyaya meydan okuyan bir yönü var gibi hissedilir.

Yine de psikologların bu okuldan yollanan mektuba ne diyeceklerini merak etmiyor değilim.

 

Bir zirve de ulaşım için yapalım

BU ara İzmir Körfezi’nin kirlilik problemi çok konuşuluyor. Gerçekten de Körfez’in rengi kentin moralini bozuyor. Ama en az bunun kadar önemli bir problemi var İzmir’in… Bu da yerel kaynaklarla çözülecek gibi değil. Ulaşımda İzmir’in mutlaka alternatifler yaratması gerek. İkinci çevre yolu için bütün hazırlıkların bittiğini biliyorum. Ama her seçimde söz verilmesine rağmen bir adım göremedik. Hatırlatmak isterim. Yine en az 20 yıldır İzmir’in konuştuğu Körfez Geçiş Projesi’nin de eninde sonunda yapılacağını düşünüyorum. Çünkü kent büyüyor ve alternatif yol yaratmak gerekiyor. Körfez için yapılan zirvelerin ulaşım için de yapılmasını gerektiğine inanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları