Türk edebiyatının önemli isimlerinden... Yazdıklarıyla okuyucunun gırtlağını düğümlüyor. O kadar gerçekçi anlatıyor ki hikâyesini yüzünüze bir tokat yemişsiniz hissi uyandırıyor, canınızı yakıyor, sizi düşünmeye itiyor. Buna rağmen o “Gerçeğin kendisinden daha şiddetli bir şey yazabilmem mümkün değil” diyor. Ciddi bir okur kitlesi olan Hakan Günday, sekiz yıl aradan sonra bu hafta yeni kitabı ‘Zamir’i çıkardı. Onunla buluştuk, edebiyatını, yeni kitabını ve hayatı konuştuk: “İnsanın etrafındaki en kalın duvar, başka insanlar.”
#EdebiyatKendine özgü tarzıyla sevilen Hakan Günday, sekiz yıl aradan sonra gelen romanı ‘Zamir’de uluslararası insan kaçakçılığını konu edindiği ‘Daha’nın kaldığı yerden devam ediyor. Yine sert, keskin ve öfkeli bir üslupla kaleme aldığı ‘Zamir’de ‘büyük insanlık’ın hikâyesini anlatmış; köleleşmiş, boyun eğdirilmiş, aç, sefil, perişan insanların ve onların bu halde olmasından çıkar sağlayanların, açgözlülüğün ve vicdansızlığın hikâyesini... Anlatı zamanı 2000 yılının arifesi... Yani yakın geçmiş. Bir distopya anlatmıyor Günday. Bu dünyanın gerçeklerini biraz keskinleştirip speküle ederek bugünün aslında ne denli distopik olduğunu sergilemeye çalışıyor.
#ZamirNicedir merak ettiğiniz eserleri okumak, kitaplığınızda hep gözünüze çarpan ama bir türlü okumaya vakit bulamadığınız kitapları elinize almak, yeni yazarlar keşfetmek, yarım kalan klasikleri bitirmek için bundan daha iyi bir zaman olabilir mi? Jürimize danıştık, evde geçirdiğimiz zamanı daha anlamlı kılacak önerilerini sorduk. İster zamana direnen bir kitabın kapağını aralayın, ister çağdaş edebiyatın parlayan yıldızlarının izini sürün...
#Kitap‘Kinyas ve Kayra’, ‘Daha’, ‘Piç’ gibi romanlarıyla tanınan Türkiye’de yeraltı edebiyatının en önemli isimlerinden Hakan Günday, bugün saat 18.00’de Beyoğlu’ndaki Mephisto Kitabevi’nde düzenlenecek söyleşide Hürriyet Kitap Sanat’ın usta roman eleştirmeni Ömer Türkeş’in sorularını yanıtlayacak.
#Hakan GündayBEN galiba hızlı, parlak, her şeyi ‘küt’ diye kavrayabilen, yeniliklere açık insanlardan etkileniyorum. En önemlisi, hayatı anlamaya ve yakalamaya çalışan... Yüce Zerey onlardan biri!Bir pazarlama profesyoneli.Aynı zamanda akademisyen.Çok sıkı bir eğitimi var. Üstelik eğitiminin tamamı burslu. London School of Economics’te okursun da, burs alarak okumak tabii daha özel...THY, Coca Cola, Unilever gibi büyük şirketlerde çalışmış, şimdi de Hepsiburada’nın CMO’su...Araştıran, okuyan, yazan, her şeyin dibini kurcalayan biri. En son ‘Fabrika Ayarlarınıza Dönün’ diye bir kitap yazmıştı. Şimdi aşmış kendini, bir roman yazmış: ‘Mima’...Bu söyleşiyi ‘Mima’ şerefine yaptık.Çarpıcı ve derin bir kitap. ‘Mima’, son insan topluluğunun yönetim modeli. Toplulukta dünyanın farklı milletlerinden insanlar var. ‘Mima’nın iki kurucusu ve romanın ana kahramanı da Türk.Roman şu tespitle başlıyor: “İnsanoğlu olarak biz, bu zamana kadar en iyi neyi yönettik? Şirketleri. Dünya da bir şirket gibi yönetilmeli... Bu mümkün mü?”İşte kitapta pek çok şey gibi bunun da cevabını buluyorsunuz.Ama Yüce Zerey’den bu söyleşide öğrendiğim bir şey beni çok çarptı. Performans meselesi. Bana da sanki öyle geliyordu. Hayat bir performans sergileme alanı. Ve yaşarken yaptığımız, tüm performansları üst üste koymak. Yani şöyle: Her gün benim daha iyi performans sergilemem gerekiyor. Hep daha iyi işler yapmam, daha iyi röportajlar sunmam, daha fit olmam, daha derin olmam, daha bilgili olmam...Yüce bu röportajda dedi ki “Artık kendimizle yarışmaktan öleceğiz!”. Doğru. Başkasıyla değil, kendimizle yarışıyoruz! Çok matah bir şeymiş gibi. Hep daha iyisi için. Ve sürekli “performans” sergiliyoruz. Ben sevgilimi arıyorum, o da o sırada performans sergiliyor, ya toplantıda ya seyahatte oluyor. Ulaşamıyorum. Çünkü o da elinden gelenin en iyisi yapmaya çalışıyor, kendisiyle yarışıyor, hep daha iyi olmak için...Ve şimdi dönüyorum Yüce’nin lafına: “Performans uğruna aşklarımızı feda ediyoruz!” Valla bana hayat dersi gibi oldu Yüce Zerey. Size de olması dileğiyle...
#YazarGeçtiğimiz 2 yıl Doğan Egmont Canlı Kırmızı sponsorluğu, bu yıl ise Doğan Kitap Genç Kırmızı sponsorluğuyla Kırmızı Ödülleri’ne destek verdiklerini anlatan Doğan Egmont Genel Müdürü Gülgün Çarkoğlu, “Her şeyden önce, yaratıcılığı destekleyip sektöre canlılık kazandırdığı için Hürriyet’e teşekkür borçluyuz. Yaratıcılığı destekleyen projeler bizi hep heyecanlandırır.” açıklamasında bulundu.
#Doğan Egmont Canlı KırmızıReklam sektörünün kalbi bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Kırmızı Ödülleri’nde attı. Törende, Kıpkırmızı Basın ödülünü TBWA, Kıpkırmızı Bölge ödülünü Ideart, Kıpkırmızı Dijital ödülünü Manajans Thompson, Kıpkırmızı Zanaat ödülünü Rafineri Reklamcılık, Kıpkırmızı Kampanya ödülünü de TBWA aldı.
#GazetehaberleriFransa’nın saygın roman ödülü Prix Medicis’nin, 2015 En İyi Yabancı Roman Ödülü Türk yazar Hakan Günday’a verildi. Günday’ın Fransızca’ya “Encore” adıyla çevirilen “Daha” adlı romanı, göçmen ticareti yapan bir kaçakçılık şebekesinin hikayesi üzerinden göçmen ve insanlık dramına değiniyor. Bu ödül daha önce Türkiye'den yalnızca “Kar” romanıyla Orhan Pamuk’a verilmişti.
Türk edebiyatında 1990'lı yıllarda bir akım olarak yerini alan “Yeraltı Edebiyatı”nın önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen yazar Hakan Günday, 23 yaşındayken ne yapacağını bilemediğinden okulunun karşısındaki bir kahvehanede yazdığı ilk romanı “Kinyas ve Kayra” ile meslek olarak kendine yazarlığı seçenlerden.
2000 yılında henüz 24 yaşındayken ‘Kinyas ve Kayra’ romanını yayınladığında, hikayenin olağanüstülüğünden dolayı “Bu çocuk da kim?” dedirtti. Kullandığı dil, hayatın aydınlık değil karanlık yüzünü anlatması hiç de cici bir çocuk olmadığına delaletti. Bilboardlarda afili fotoğraflar eşliğinde reklam kampanyası yapmadı, medya maydonozu olmadı. Her türlü reklam malzemesini kullananlar imza gününde sinek avlarken, o sadece yazdıklarıyla okurlarını fethetti ve önünde kuyruklar oluştu. Edebiyatın ‘kötü’ çocuğu Hakan Günday (34), 12 Nisan’da Doğan Kitap’tan çıkacak yedinci romanı ‘Az’ ile gün sayan meraklılarının hasretine son veriyor