Dilimize Farsçadan geçmiş olan terane kelimesi, ''tarana'' sözcüğünden türetilmiştir. Tarana, gürültü çıkarmak ve seslenmek anlamına gelirken terane kelimesinin sözlük anlamı nağmedir. Bir şiiri ya da şarkıyı makamla okumaya da terane denir. Bu kelime aynı zamanda rubainin diğer adıdır. Bu sözcük mecazen klişe ve lakırdı manasında da kullanılır. Terane ne demek, ne anlama gelir? Sizin için Terane kelimesinin TDK sözlük anlamını örnek kelimeler ve cümlelerle derledik.
#TDKEdebiyatta sık sık kullanılan asonans, mısra içerisinde ya da komşu mısralar aralarında bir ahenk ile birlikte tekrar eden ünlülere verilen ad olarak bilinir. Ünsüzler ise aliterasyon olarak adlandırılır ve bu şekilde bilinir. Aliterasyon ve asonansın iç kafiye, yarım kafiye, ünsüz kafiyesi ve ünlü kafiyesi, cinas, seci gibi kelimeler ile birlikte tanımlanmaz. Aliterasyon da buna eşlik eden ve ünsüzlerin tekrarı ile oluşan bir kavramdır. Şiirde ya da metinde bir arada kullanıldığı zaman uyum ve ahengi meydana getirdikleri bilinir. İşte, merak edilen tüm detaylar.
#Asonans Nedir Nasıl Bulunur?İstanbul'un hem Anadolu Yakası'nda hem de Avrupa Yakası'nda oturan vatandaşlar bölgelerindeki elektrik kesintilerinin son durumunu merak ediyorlar. Peki hangi bölgelerdeki elektrik kesintileri planlı, hangileri arıza kaynaklı? İşte ilçe ilçe elektrik kesintilerindeki son durum ve elektrik kesintilerinin düzeleceği saatler.
#İstanbul Elektrik KesintisiGitarist, besteci, aranjör, prodüktör ve doğaçlamacı Şevket Akıncı’nın kendi ismini taşıyan grubu ve çağdaş müzik topluluğu Hezarfen Ensemble ile kaydettiği ‘Escher Chronicles-Escher Günlükleri’ albümü uzun süren bir bekleyişin ardından A.K. Müzik tarafından yayımlandı. Biz de her zaman ve en başta kendisine meydan okuyan Akıncı ile bu vesileyle sohbet ettik.
#KitapsanatBalkanlar’ın Osmanlı hakimiyetinde bulunduğu dönemde, 1900 yılının Temmuz’unda, Batılı güçlerin desteklediği Hristiyanlardan bir grup Müslümanlar’ı kışkırtmak maksadıyla İşkodra’daki bir camide bir gece gizlice domuz kesmişti. Camiin duvarları ve mihrabı domuz kanıyla kirletilmiş ve başı ile gövdesini birbirinden ayrılan domuzun leşi de camide bırakılmıştı. Sabah namazını kılmak için gelen cemaat bu manzara karşısında çılgına dönmüş, ortalık bir anda birbirine girmiş ve zamanın hükümdarı İkinci Abdülhamid, Müslümanlar’ı yatıştırabilmek için bir hayli uğraşmıştı.