Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de klasik müziğin gelişimine büyük fayda sağlayan besteci Prof Dr. İlhan Baran 82 yaşında yaşamını yitirdi. Ünlü bestecinin vefatının ardından öğrencisi Fazıl Say duygusal bir yazı kaleme aldı.
İŞTE O YAZI...
Bugün çok üzgün günüm ,
Ustam, bestecilik hocam İlhan Baran'ı kaybettik. 83 yalında, evinde yalnız ölü bulundu. Hayatı boyunca yalnızdı zaten. Anlatayım biraz;
Öyle ki, -1960'lardan itibarenki teknoloji sıralaması ile gidiyorum-
evinde hiç bir zaman radyo olmadı,
hiç bir zaman televizyon olmadı,
hiç bir zaman müzik seti olmadı,
hiç bir zaman bilgisayar ya sa internet olmadı.
Bir ailesi olmadı.
Çok ama çok ender sevgilisi olurdu: kısa sürerdi.
Onun dünyası kitapları ve notalardı.
Evinde binlerce orkestra eseri partisyonu vardı. Evinde müzik seti olmafığı için, (ya da olmasını istemediği için) İlhan hoca, eserleri eline alır okurdu saatlerce,
onları kafasında dinler duyardı. Filanca senfoniyi ya da operayı, dinleyemezdi. On yılda bir öğrencileri hatırına olurdu , bir zorunluluktan olurdu onun müzik dinlemesi.
Konserlere gelmezdi. Onun eserlerinin çalındığı konserlere de gelmezdi.
Beste yapmayı 35 yıl kadar önce bırakmıştı. Küsmüştü. Çok az eseri vardır. Senfonik eseri sadece bir tanedir "töresel çeşitlemeler" bu eseri ilk kez geçen yıl Bilkent orkestrası ilk kez çaldı, ( bestelenişinden 41 yıl sonra)
İlhan hoca konsere geldi mi? Tabi ki hayır!
Bu nasıl bir korkunç yalnızlıktır kelimelerle tarif edilemez. Arada bir sinemaya giderdi. ( Muhiddin ile ben onun 80'li yıllarda öğrencisiydik, bazen bizi de götürürdü sinemaya) sadece bilim kurgu filmleri. Sadece! Gelecekle ilgilenirdi. Günümüzün dertleri, dramları, aşkları, onun konusu değildi. Sadece uzay konusuydu!
Bize de aşılamıştı uzay merakını. Muhiddin de ben de çok sayıda eser yarattık bu konuda.
Çevresinden saklamadığı, pek de sır olmayan özelidir; 60'larda Paris'de öğrenciyken bir Japon kızı ile yaşadığı aşkta evlilik dışı bir kızı olmuştu, hepimiz bilirdik) o kızı hayatında sadece bir kez görmiüştü. ( bunu da hepimiz bilirdik; Baran'ın kızı ile yıllar önce bir Japonya turnemde tanışma fırsatım oldu, hakikaten babasına çok benzeyen bir zarif Japon-Türk kadınıydı)
Türkler ise makamları renklendirdiler, 8 makam, zaman içinde evrim geçirdi; daha hoş melodiler yaratmak uğruna, 8 anadolu makamı Osmamlı'da 560 makama dönüştü, hicaz ve çeşitleri, saba, segah, suzidil, kürdi, bestenigar, buselik, rast, hüseyni ve çeşitleri gibi.Bu renk ve ahenk içerisinde Itri'nin nevakar'ından, Hacı Arif bey şarkılarına, Dede Efendi ayinlerinden, Neyzen Tevfik'e güzellikler oluştu, sanatın bir başka teknik ırkında... ( bunu böyle anlamamızı istedi İlhan hoca)
Ve de; özellikle hem halk hem de mevlevi / bektaşi müziklerinde gördüğümüz üzere aksak ölçüleri ve velveleleri ile müthiş bir ritm kompleks yapısı oluştu.
&
Müzik; melodi, armoni, ritm temelindedir. Batı, melodi ve armonide ( çok seslilikte) türkler ise melodi ve ritm de ilerlediler.
Tüm bu bilgi kapısını bizlere aralayan İLHAN BARAN hocama tekrar sevgi ve saygıyla. Bu yolda düşündük. Ve haklı çıktık. Keşke herkes onu anlayabilseydi.
Onun yalnızlığını Marquez bile anlayamayabilirdi "yüzyıllık yalnızlık" ı yazarken... 83 yıllık bu yalnızlığa biz öğrencileri şahidiz.
Fazıl Say