Güncelleme Tarihi:
TBMM'de 15 Temmuz Şehitlerini Anma Programı'nda darbe girişimi gecesinde ilk bombanın düştüğü yerde tören yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı makam aracından inişinde TBMM Başkanı Mustafa Şentop karşıladı. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Onur Kıtasını selamlayan Erdoğan, daha sonra tören alanına geçti.
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kapsamında TBMM’deki 15 Temmuz Şehitler Anıtı’nda düzenlenen anma töreninde konuşan Erdoğan, sözlerine ülkenin bekası, milletin istiklali uğruna can veren kahraman şehitlere Allah’tan rahmet niyaz ederek başladı.
Vatan ve millet için mücadele ederken gazilik mertebesine erişmiş tüm gazilere sağlıklı, uzun ömürler dileyen Erdoğan, "Özgürlüğüne, ezanına, bayrağına, vatanına, devletine, geleceğine sahip çıkan milletimin tüm fertlerine şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum." dedi.
"Merhum Abdurrahim Karakoç’un adeta 15 Temmuz kıyamını anlatan şu muhteşem mısralarıyla şehitlerimizi buradan selamlamak istiyorum." diyen Erdoğan, şiirin "Gergin uykulardan, kör gecelerden, bir sabah gelecek kardan aydınlık. Sonra düğüm düğüm bilmecelerden, bir sabah gelecek kardan aydınlık. Vurulup ömrünün ilkbaharında, kanından çiçekler açar yanında, cümle şehitlerin omuzlarında, bir sabah gelecek kardan aydınlık." dizelerini okudu.
Fedakarlıklarıyla o karanlık geceyi millet ve demokrasi için kardan aydınlık bir sabaha kavuşturan yiğitlerin hakkının asla ödenemeyeceğini dile getiren Erdoğan, "O gece çıplak elleriyle tankları durduran, ölüm kusan silahlara meydan okuyan cesaret abidelerinin hakkını ödeyemeyiz. O gece yurdu yaşatmak için can veren ama canından aziz bildiği vatanından vazgeçmeyen kahramanların haklarını ödeyemeyiz." diye konuştu.
15 Temmuz şehitlerinin, Bedir'den Çanakkale’ye, İstiklal Harbi’nden Kıbrıs Barış Harekatı’na, terörle mücadeleden yurtdışı operasyonlarına, bütün bunlarla birlikte batıla, zalime ve küfre karşı yürütülen hak mücadelesinin günümüzdeki temsilcileri olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Onlar tarihiyle büyük, değerleriyle büyük, vicdanı, merhameti, adaletiyle büyük bir milletin gözbebekleridir. Her kim bunu gölgelemeye çalışıyorsa ülkesine, milletine, hepsinden önemlisi o gece kanlarıyla destan yazan aziz şehitlerimize ihanet ediyor demektir." değerlendirmesinde bulundu.
"BU ÜLKENİN SAHİBİ..."
Erdoğan şöyle devam etti:
"Biz şehitleriyle yaşayan, şühedanın ölmediğine inanan, diri olduklarına iman eden bir dinin müntesipleriyiz. Biz İstiklal Marşı’nda dahi şehitliği arzulayan, şehitliği yücelten şühedanın emanetini evlatlarına hatırlatan bir milletiz. Her karışında bir yiğidin yattığı bu güzel ülkenin asıl sahibi, şehitler ve gazilerin başını çektiği kahramanlardır. Bu ülkenin sahibi 'Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyen vatan aşıklardır. Bu ülkenin sahibi eve erzak almaya değil, 'devletimize sahip çıkmaya geldik' ya Batuhanlardır. Bu ülkenin sahibi, ömrünün baharından gök ekin gibi toprağa düşen Abdullah Tayyip’tir. Daha 15 yaşındayken şehadet şerbeti içen Halil İbrahim Yıldırım’dır. Bu ülkenin sahibi, bir yıllık hasadını, çocuklarının rızkını, gözünü kırpmadan feda eden Kahramankazanlı çiftçilerimizdir. Bu ülkenin sahibi, yüreklerinde iman, ellerinde bayraklarla hainlere meydanları dar eden cesur kadınlardır. Günde beş vakit ezanlarımız eğer gökyüzünü süslüyorsa, minarelerimizden 'Allah-u Ekber' nidaları eksik olmuyorsa, bağımsızlığımızın timsali al bayrağımız 780 bin kilometrekarenin her karışında gururla dalgalanıyorsa, bu millet geleceğine umut ve güvenle bakabiliyorsa, Türkiye hedefleri ve idealleri doğrultusunda kararlılıkla ilerliyorsa, bunların hepsinin gerisinde ölümü öldüren kahramanların canı, kanı, gayreti, fedakarlığı vardır."
Hiç kimsenin, özellikle Meclis çatısı altında görev yapanların, 15 Temmuz gecesi milletin verdiği şanlı mücadeleyi önemsizleştirmeye hakkı olmadığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"15 Temmuz, milletin, milli iradenin, demokrasiye gönül verenlerin zaferidir. 15 Temmuz hakkın batıla, adaletin zulme, istiklalin istiskale galip gelmesinin adıdır. Milletimiz 15 Temmuz’daki direnişi ile hem bir darbe girişimini püskürtmüş hem de ülkemizi teslim almayı hedefleyen bir işgal teşebbüsünü engellemiştir. Genci yaşlısıyla bu millet Türkiye’nin geçilmez olduğunu tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. Türk milleti sokakta istiklalini korurken milletin vekilleri de bu yüce çatı altında demokrasiye, milli iradeye sımsıkı sahip çıkmıştır. Milletvekillerimiz, Gazi Meclisin şanına yaraşır bir şekilde, tepelerine atılan bombaları rağmen, halkın emanetini yere düşürmemiştir. Bu vesileyle o gece engelleri aşarak, tankların çevresinden dolanarak, namluların ucundan yürüyerek TBMM’ye gelen ve milletin vekili olmanın sorumluluğunu bihakkın yerine getiren herkese şahsım, milletim ve ülkem adına şükranlarımı sunuyorum. Tarih, 15 Temmuz gecesi yaşanan diğer kahramanlıklar gibi Gazi Meclisimizin çatısı altında sergilenen bu dayanışmayı da altın harflerle yazacaktır. Nasıl İstiklal Harbi'mizi sevk ve idare eden Büyük Millet Meclisimizin üyeleri aradan geçen bir asra rağmen halen hayırla yad ediliyorsa, yeni Türkiye’nin istikbal mücadelesinin önderleri de inşallah hep şükran ve minnetle anılacaktır."
40 yılı aşan siyasi hayatının hiçbir döneminde şehitlerin ruhlarını muazzep edecek hiçbir adım atmadıklarını dile getiren Erdoğan, özünde rekabet bulunan siyaseti, ülkenin ve milletin hayrına olan işlerde yarışmak olarak gördüklerini anlattı.
Hizmet üretirken, mücadele ederken, içeride ve dışarıda milletin hakkını savunurken 84 milyonun tamamını kucaklamaya çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, "Vatanımızın bekası, milletimizin birlik ve dirliği, Türkiye'nin topyekun refah ve huzurundan başka hiçbir hedef peşinde koşmadık. Bugün de aynı hassasiyetle çalışıyor, önceliği millet ve memleket olan herkesle, Türkiye ortak paydasında buluşmaya gayret ediyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, özellikle Türk siyasetinin 84 milyonu ilgilendiren meselelerde milli mutabakat ruhuyla hareket etmesi gerektiğine olan inancını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siyasi partilerimiz, fikirlerimiz, hayata bakış açılarımız farklı olsa da hepimiz aynı vatanın, aynı toprağın, aynı iklimin insanlarıyız. Kökenlerimiz, görüşlerimiz ayrı olsa da hepimiz binlerce yıllık ortak bir mazinin, inşallah kıyamete kadar sürecek ortak bir geleceğin sahipleriyiz. Rengini, şehitlerimizin kanından alan ay-yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın timsalidir. Her gün 5 defa semaya yükselen ezanlarımız, birlik ve beraberliğimizin remzidir. Bu sene kabul edilişinin 100. yıl dönümünü kutladığımız İstiklal Marşı 84 milyonun ortak hissiyatının sembolüdür. Bugün 5. seneyidevriyesini idrak ettiğimiz 15 Temmuz destanı hepimizin ortak gurur kaynağıdır. Türk'üyle, Kürt'üyle, Çerkez'iyle, Alevi'siyle ve Sünni'siyle, hasılı tüm renkleri ve farklılıklarıyla Türkiye, 84 milyonun tamamının ortak yurdu, ortak yuvasıdır."
"RABBİM BİRLİĞİMİZİ, BERABERLİĞİMİZİ, KARDEŞLİĞİMİZİ DAİM EYLESİN"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 1,5 yıldır tüm dünyayla birlikte Türkiye'yi de etkileyen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, millet olarak kaderin de kederin de aynı olduğunu gösterdiğine işaret ederek, "Yine bu salgın, tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi varlığımıza yönelik tehditleri ancak kenetlenmeyle aşabileceğimizi bizlere tekrar hatırlatmıştır." diye konuştu.
Yeni anayasa başta olmak üzere, Türkiye'nin demokrasisini güçlendirecek, refahını artıracak, itibarını yükseltecek, toplumsal barışını perçinleyecek tüm milli meselelerde siyaset kurumunun gereken uzlaşma kültürünü yaşatması gerektiğini belirten Erdoğan, "Türk demokrasisinin bir daha böyle menfur saldırılara maruz kalmaması için sorumluluk sahiplerinin, özellikle sorumluluk duygusuyla hareket etmesi büyük önem arz ediyor. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız 2023'e, eski Türkiye'nin alışkanlıkları ve kamburlarıyla değil, inşallah yeni Türkiye'nin vizyonu ve heyecanıyla girmek istiyoruz. Siyaset kurumunun bunu başarabilecek olgunluğa, dirayete ve basirete sahip olduğuna inanıyorum. 84 milyonun her bir ferdinin de bizimle aynı inancı, aynı hissiyatı paylaştığını düşünüyorum. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, dün Rize'de meydana gelen felaket nedeniyle birçok kişinin yaşamını yitirdiğini anımsatarak, "Allah rahmet eylesin. Bu felaket neticesinde kaybolanlar var. Şu anda 3 bakanımız orada. Valimiz ve tüm görevliler arama-tarama çalışmalarını devam ettiriyorlar. Rabbim bizlere bu tür felaketleri yaşatmasın diye niyazım var." ifadelerini kullandı.
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü'nün Türkiye, millet ve demokrasi için hayırlara vesile olmasını temenni eden Erdoğan, aziz şehitlere Allah'tan rahmet, şehit yakınlarına başsağlığı, gazilere sağlık ve afiyet niyaz ettiğini söyledi. Erdoğan, "(Türkiye geçilmez) diyerek, istiklaline ve istikbaline sahip çıkan milletimin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, törendeki konuşmasının ardından AK Parti Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu'nun, asker kıyafeti giyen 5 yaşındaki torunu Mehmet Deniz'i sevdi, Deniz'e oyuncak yarış arabası hediye etti.
DEMOKRASİ MÜZESİ AÇILDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demokrasi Müzesi Açılış Töreni'ne katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen törene MHP Lideri Devlet Bahçeli de katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz kahramanlarını videolu paylaşımla andı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya hesabından "Türkiye geçilmez" etiketiyle yaptığı paylaşımda, "15 Temmuz'da vatanına canıyla siper olup ülkemizi esir almaya yeltenen hainlere dersini veren tüm kahramanlarımızı rahmetle, minnetle anıyoruz. Bayrak inmez! Ezan dinmez!" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın paylaşımında yer verdiği ve animasyon görüntülerinin yer aldığı videoda ise şunlar kaydedildi:
"Çanakkale geçilmez. Vatanı ve bağımsızlığını korumak uğruna mermilere göğüs geren Mehmetçik ölmez. Cesaretin geçilmez, 15 Temmuz'da iki kıtanın birleştiği yerde, hainlerin namlularının üzerine çıplak elleriyle yürüyen, korkusuzca birlik olan bir millet bölünmez, azmin geçilmez. Savunmadan teknolojiye, enerjiden sağlığa her alanda güçlenen, emek vererek yükselen zaferlerin ertesinde soluklanmadan çalışmak gerektiğini bilen bir millet yenilmez.
Mavi vatan geçilmez. Oruç Reis'in, Barbaros'un, Turgut Reis'in destan yazdığı engin mavi sulardaki varlığın engellenemez. Doğu Akdeniz geçilmez. Ay yıldızın ulaştığı her yeri aydınlatan, muhtaç olana uzanan şefkat ve yardım çaban geçilmez. İstikbali göklerde olan, her an yeniye ve daha iyiye doğru sarsılmaz bir kararlılıkla yürüyen Türk gençliği geçilmez. Gerçek gücün birlikten doğduğunu bilen asil Türk milleti mağlup edilemez. Sen yüzlerce yıldır bayrağına ve toprağına aşık olan bir milletin vatanı Türkiye'sin. Türkiye geçilmez."
#15Temmuz’da vatanına canıyla siper olup ülkemizi esir almaya yeltenen hainlere dersini veren tüm kahramanlarımızı rahmetle, minnetle anıyoruz.
— Recep Tayyip Erdoğan (@RTErdogan) July 15, 2021
Bayrak inmez! Ezan dinmez! #TürkiyeGeçilmez! pic.twitter.com/UbdiC71fRe
TÖRENDE ŞENTOP AÇIKLAMA YAPTI
Mustafa Şentop, buradaki konuşmasında Türkiye'ye yönelik en kirli ve yıkıcı tertiplerden birisi olarak tarihe geçen, milletin kararlılığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dirayetli liderliğiyle mağlup edilen 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminin 5'inci yılının idrak edildiğini söyledi. Bu hain ve kanlı tertibin mağlup edilmesi için canlarını feda eden şehitlere Allah'tan rahmet, o gece yaralanan gazilere sıhhat ve hayırlı ömür dileyen Şentop, 15 Temmuz darbe girişiminin, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en hain saldırılardan biri olduğunu dile getirdi.
Darbe girişimindeki saldırının doğrudan hedef aldığı, milli iradenin tecelligahı TBMM'de bulunduklarını hatırlatan Şentop, darbecilerin, 15 Temmuz gecesi, Meclis'i bombalayarak millet iradesini hedef aldıklarını gösterdiklerini ifade etti.
Şentop, o dönemde TBMM Başkanı olan İsmail Kahraman başta olmak üzere 15 Temmuz gecesi yüce Meclis bombaların hedefi haline gelmişken Meclis'i terk etmeyen, mukaddes bir emaneti savunma şuuruyla direnen, milletiyle birlikte ihanete geçit vermeyen, parti ayrımını bir tarafa bırakıp darbeye karşı duran her bir milletvekiline şükranlarını sundu.
O gece darbeci çeteye karşı cesaretle ve dirayetle hareket eden, darbecilerin gasbettiği, milleti bombalayan uçak ve helikopterler için "Vur" emri veren Başbakan Binali Yıldırım'ı hürmetle selamladığını belirten Şentop, "Şurası açıktır ki hem Meclis'te hem de illerinde o darbe girişimine karşı duran milletvekili arkadaşlarımız, Gazi Meclisin şanına ve mirasına ne kadar layık olduklarını göstermişlerdir." diye konuştu.
Şentop, "Bugün burada, 5 yıl önce yaşadığımız acı bir hadiseyi anmak, o gece yitirdiğimiz canların yasını tutmak için değil; bu hadisenin hakiki manasını ve gayesini bir kez daha ifade etmek suretiyle benzer tehlikeler karşısında müteyakkız olma vazifemizi ifa etmek için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Zira unutulan her ihanet, Türkiye'ye ve milletimize karşı suikast niteliğinde olan yeni saldırıların önünü açmakla eşdeğerdir." ifadelerini kullandı.
Türk milletinin tarihinin, benzerine az rastlanılacak kahramanlıklarla, şanlı cesaret örnekleriyle dolu olduğunu belirten Şentop, "Şüphesiz ki bu şanlı tarihle iftihar ediyor, aziz milletimizin yeniden büyük hamleler devrine girdiğini büyük bir memnuniyetle görmekten ötürü gurur duyuyoruz. Fakat maalesef tarihimizde çeşitli sebeplerle, en çok da siyasi ihtiraslarından ötürü millet ve vatan düşmanlarıyla iş birliği yapacak ölçüde alçalan hainler olduğunu da biliyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"KAZANAN GÜÇLÜ VE BÜYÜK TÜRKİYE'DEN YANA OLAN MİLLİ VATAN EVLATLARI OLDU"
Bu hainliklere örnek olması bakımından, 182 yıl önce cereyan eden bir hadiseyi anmayı faydalı bulduğunu söyleyen Şentop, şöyle konuştu:
"Osmanlı İmparatorluğu'nun reform sürecinde en temel meselelerinden biri, devletin bir vilayeti olan ama Kavalalı Mehmet Ali Paşa yönetiminde fiilen bağımsızlığını ilan eden Mısır'dı. İhtilaf sıcak çatışmaya kadar varmış, 24 Haziran 1839'da gerçekleşen Nizip Savaşı'nda Osmanlı kara ordusu mağlup olmuştu. Bu savaş gerçekleştiğinde ölüm döşeğinde olan Sultan İkinci Mahmud, mağlubiyet haberini alamadan vefat etmiş, yerine henüz 17 yaşında olan oğlu Sultan Abdulmecid tahta çıkmıştı. Genç Padişah, biraz da zorlamayla Koca Hüsrev Paşa'yı sadrazam olarak tayin etti. Bu gelişme üzerine Koca Hüsrev Paşa'nın en büyük siyasi rakibi ve muhalifi olan Kaptan-ı Derya Ahmet Fevzi Paşa, 14 Temmuz 1839'da emri altındaki bütün Osmanlı Donanması'nı devletin savaş halinde olduğu Mehmet Ali Paşa'ya İskenderiye Limanı'nda teslim etti. Böylece Osmanlı İmparatorluğu 3 hafta içinde kara ordusunu, tecrübeli sultanını ve bütün deniz gücünü kaybetmiş oluyordu. 1827'de yaşanan Navarin Baskını'ndan sonra sıfırdan kurulan Osmanlı Donanması, tek kurşun atılmadan düşmana teslim edilmişti. Bunun sorumlusu ise kendi beyanında ifade ettiği üzere beşikten itibaren kursağında daima devletin lokması olmuş, devletin imkanlarıyla yetişmiş ve devletine en zor zamanda siyasi ihtirası sebebiyle ihanet etmiş olan Ahmet Fevzi Paşa'ydı. Bu örnek de gösteriyor ki Türkiye'nin dış düşmanları kimi zaman içeriden bazı hainleri kullanabilmişler; rezil ihtiraslarına kurban olmuş bazı zayıf seciyeliler de buna alet olmuşlar, siyasi hedeflerine ulaşmak için milletle ittifak yapmak yerine bazı yabancı devletlerin planlarına dahil olmayı isteyecek kadar alçalabilmişlerdir. Fakat nihai netice değişmemiş, kazanan daima istiklalden, güçlü ve büyük Türkiye'den yana olan milli vatan evlatları olmuştur. 15 Temmuz darbe girişimine karşı sergilenen direniş ve netice, tam da bunun ispatıdır."
Türkiye'deki askeri darbeleri, ikbal ve iktidar arayışındaki bir grup maceracının ve çetecinin girişimi saymanın eksik kalacağını vurgulayan Şentop, "Ülkemizde gerçekleşen her askeri darbenin asıl sebebi, Türkiye'nin bağımsız politikalar geliştirecek güce erişmesini engellemektir. Bu sebeple milli kadrolar ne zaman Türkiye'yi ilerleme istikametine soksa bu hamleleri kendileri için tehdit gören odaklar harekete geçer. Darbecilerin teşebbüslerine gerekçe olarak ilan ettikleri her şey, dışardan tezgahlanan bu suikastların bahaneleridir." dedi.
Şentop, 27 Mayıs ile başlayıp 15 Temmuz'a kadar uzanan bütün anti-demokratik müdahalelerin, milletin refahı ve özgürlüğü aleyhine netice verdiğini, her darbeden sonra Türkiye saldırılara daha açık ve yabancı güçlere daha fazla bağımlı bir hale geldiğini ifade etti.
"TÜRKİYE'YE SUİKAST MANASI TAŞIR"
15 Temmuz hain darbe girişiminin bastırılması ve devlete sızan kökü dışarıda unsurların temizlenmesi ile Türkiye'nin ardı ardına hamleler yaptığını, gerçek yüzleri artık bilinen FETÖ unsurlarından temizlenmenin Türkiye'yi rahatlattığını vurgulayan Şentop, "Türkiye'nin adli, askeri ve mülki bürokrasisine sızmış FETÖ aparatı yerinden söküldükçe Türkiye milli hedeflerine doğru daha emin ve kararlı adımlar atmaya başlamıştır. Gayrimilli bir akla dayanan 15 Temmuz darbe girişimi bastırıldıktan sonra Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonları, sınırlarımız içindeki terör unsurlarını bitme noktasına getiren kararlı mücadele, Doğu Akdeniz ve Libya'da yürütülen milli politikalar, 15 Temmuz sonrasında FETÖ'ye karşı yürütülen mücadelenin ne kadar gerekli ve hayati olduğunun ispatıdır." dedi.
FETÖ ile mücadelenin, bundan sonra da yalnızca FETÖ'ye karşı değil, bütün terör örgütlerine ve Türkiye düşmanı yapılara karşı artan bir kararlılıkla sürdürüleceğini söyleyen Şentop, şöyle konuştu:
"Bu mücadeleyi zayıflatmak, itibarsızlaştırmak ve hafifletmek, esasen Türkiye'ye suikast manası taşır. Türkiye'deki darbecilerin ve destekçilerinin ayırt edici vasfı, hiçbir bakımdan milli olmamalarıdır. Bu kimseler ve kesimler, ayağı Türkiye'ye basan, işleyişi ve istikameti Türkiye'ye ayarlı bir siyaset tarzını daima reddederler. Gayrimilli oldukları, bir ihanet tezgahının parçası haline geldikleri anlaşılmasın diye de milli siyaset güdenleri maceracılıkla, dünyadan kopmakla itham ederler. Şunu bir kez daha ve sarahaten beyan edelim ki Türkiye dünyanın bütün devletleriyle her meselede müzakere yürütecek; karşılaştığı zorlukları kendi iradesi doğrultusunda çözecek güce, özgüvene ve müktesebata sahiptir. Fakat Türkiye'nin ve milletimizin hayrına olacak her faaliyetin ve hamlenin mebdei, merkezi ve nihai gayesi yalnızca Türkiye olmaya mecburdur. Siyaseten güçlenmek, icra mevkiine yükselmek ve iktidara ulaşmak için yabancı güçlerin planlarına tabi olmak, onlardan alınacak icazete dayanmak, milletimizin malik olduğu kudreti ve devletimizin dünyadaki konumunu kavramaktan aciz olan gafillere has bir davranıştır. İşte bu sebeple 15 Temmuz darbe girişiminin failleri ve o hain darbe teşebbüsü hakkında takınılacak tavır, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak ve bu ihaneti apaçık teşhir edecek bir kesinlikte olmalıdır."
"15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ DIŞ DESTEKLİ BİR İŞGAL HAREKETİ"
Şentop, "15 Temmuz siyasi bir tartışma başlığı değil, milletimizin varlık yokluk mücadelesidir. Kalbi ve zihni Türkiye'den yana olan, kafi miktarda izana sahip herkesin teslim ve tespit edeceği hakikat şudur ki bu darbe girişimi Türkiye'ye yönelik dış destekli bir işgal hareketidir. Şükür ki kararlı bir liderlikle ve milletimizin destansı direnişiyle mağlup edilmiştir." dedi.
Şentop, şunları kaydetti:
"15 Temmuz darbe girişimine karşı basiretli ve cesur liderliğiyle milletimizi ve ülkemizi o karanlıktan çıkaran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımızı sunuyorum. O gece bu yüce ve Gazi Meclis'in şanına yakışır bir dirayetle ve cesaretle burayı terk etmeyen, illerinde milletle el ele darbeye direnen bütün milletvekili arkadaşlarıma; darbeye açıkça karşı durarak Türkiye'den yana tavır alan siyasi partilerimizin kıymetli liderlerine teşekkürlerimizi arz ediyorum. O gece, Türkiye'yi, iradesini ve istikbalini korumak için mücadele ederken yaralanan gazilerimizi minnetle ve hayırlı ömür temennisiyle selamlıyorum. Ve hain darbe girişimine karşı bedenlerini siper, canlarını feda eden ve şehadete yükselen bütün vatan evlatlarını gıptayla, şükranla ve rahmetle anıyorum."
TÖRENE KATILANLAR
Törene şehit yakınları ve gaziler ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkanvekilleri Binali Yıldırım ile Numan Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Sayıştay Başkanı Metin Yener, TBMM Başkanvekilleri Celal Adan, Süreyya Sadi Bilgiç ile Nimetullah Erdoğmuş, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, AK Parti TBMM Grup Başkanı Naci Bostancı, İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve milletvekilleri katıldı.
Törende, TBMM'nin misafiri olarak KKTC Cumhuriyet Meclisi Hukuk, Siyasi İşler, Dış İlişkiler Komitesi ile Azerbaycan Milli Meclisi Dışişleri ve ParlamentolarArası İlişkiler Komitesi heyeti de yer aldı.
Tören alanı, Kovid-19 salgını nedeniyle fiziksel mesafe dikkate alınarak düzenlendi.
Türk bayraklarıyla donatılan tören alanının çevresine FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde Meclis'te yaşananları yansıtan görseller asıldı.